Türkiye açısından Rusya'ya ambargo

Dr. Nejat TAMZOK

Geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin Soçi’de bir araya geldi.

Haziran ayındaki Wagner isyanının hemen öncesinde Kremlin’den yapılan açıklamada, Erdoğan’ın Putin’i Türkiye’ye davet ettiği ve hazırlıkların yapılmakta olduğu ifade edilmişti. Ama toplantı beklenildiği gibi Türkiye’de değil Rusya’da yapıldı. Görüşmenin odak noktasında ise tahıl koridoru anlaşması vardı.

Elbette enerji de konuşuldu; her iki lider doğal gaz ve nükleerle ilgili gündemdeki konulara değindiler. Ancak, geçtiğimiz mart ayında Putin ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasında Moskova’da yapılan görüşmelerde olduğu gibi Soçi’de de enerji konusunda asıl sıkıntıda olan taraf ev sahibiydi.

RUSYA ZORDA

Neden derseniz, Ukrayna savaşıyla birlikte Batı’nın sert ambargosuyla karşılaşan Rusya’nın, sahip olduğu fosil yakıtlardan elde ettiği gelirler giderek azalmakta. Savaşın başlamasından bugüne kadar söz konusu gelirler neredeyse üçte bir seviyesine kadar geriledi. Üstelik Ukrayna krizi çözülse dahi, Avrupa’da fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjilere geçiş süreci nedeniyle Rusya’dan yapılan ithalat büyük olasılıkla önceki seviyelerine hiçbir zaman ulaşamayacak. Dahası, enerji ticaretinde Avrupa’nın Rusya’ya olan güveni ciddi şekilde sarsıldı ve yeniden inşa etmek Rusya için hiç de kolay değil.

Tüm bu nedenlerle, Rusya, bugün artık 2022 öncesine göre çok daha farklı bir enerji denklemiyle karşı karşıya ve bu yeni duruma göre yeni stratejiler geliştirmek zorunda. Bu yapılmadığında, enerjiden sağladığı gelirlerdeki azalma nedeniyle önümüzdeki yıllarda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalabilecek.

Durumun farkında olan Moskova, Avrupa'nın yerini başta Çin ve Hindistan olmak üzere Doğu’daki müşterilerle doldurmaya çalışmakta. Ancak, büyük ölçüde Batı’ya yönelik kurulmuş olan ihracat altyapısı ile yeni müşteriler arasındaki uyumsuzluk nedeniyle kısa ya da orta vadede dönüşümü gerçekleştirmesi zor görünmekte. Bu yüzden, bana sorarsanız, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası enerjideki üstünlük, artık elindeki malı satmakta zorlanan Rusya’dan alıcı ülkelere geçmiş görünüyor.

Neticede, yaptırımlar sertleşip gelirleri düştükçe Rusya’nın bunların üstesinden gelebilmek için yeni müşterilerine tavizler vermek durumunda kalabileceğini öngörebiliriz. Hele yeni müşteri Çin örneğinde olduğu gibi çok da hevesli görünmüyorsa, Rusya’nın beklenmedik fikirler geliştirmesi de muhtemeldir. Türkiye’de bir gaz merkezi kurma fikrinin de bunlar arasında olduğu anlaşılıyor.

TÜRKİYE’NİN RUSYA ENERJİ TİCARETİNDEKİ PAYI ARTIYOR

Son dönemde Rusya’nın en rahat iletişim kurduğu ülkelerden biri olan Türkiye’nin, fosil yakıt ticaretindeki belirleyici konumu giderek artmakta. Ukrayna savaşının başlamasından bugüne kadar Rusya’dan ithalat yapan ülkeler arasında; petrol ürünleri ve LPG’de açık ara birinci, boru gazında Avrupa Birliği’nden sonra ikinci, kömür ve petrolde dördüncü, LNG’de sekizinci sırada yer aldı. Geçtiğimiz temmuz ayında ise Çin ve Hindistan’dan sonra Rusya’dan en fazla fosil yakıt ithalatı yapan üçüncü ülkeydi ve ithalat tutarı Avrupa Birliği’nin tamamından daha fazlaydı.

Dolayısıyla, gerek ticaret hacmi gerek jeostratejik konumu dikkate alındığında, Türkiye, Rusya’nın yaşamakta olduğu olumsuzlukları hafifletmede yararlanabileceği en öncelikli ülkelerden biri haline geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından zaman zaman dile getirilen ve Putin’in de ısrarla destekleyerek her fırsatta gündeme taşıdığı Türkiye’de bir gaz merkezi oluşturulmasına yönelik projeyi bu çerçevede değerlendirmek gerekir.

Putin, yaklaşık bir yıl önce Kuzey Akım boru hatlarındaki sabotajlar sonrasında ilk defa dillendirmeye başladığı bu tasarıyı, Soçi’de de vurgulamayı ihmal etmedi. Ayrıca, Gazprom'un söz konusu merkezin oluşturulmasına ilişkin yol haritasını BOTAŞ'a ilettiğini açıkladı. Erdoğan-Putin görüşmesinin öncesindeki aylarda Rus yetkililer tarafından sürekli gündemde tutulan bu konu, görüşmenin hemen öncesinde Türk mevkidaşı Hakan Fidan’la bir araya gelen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından da dile getirildi.

TÜRKİYE’DE BİR GAZ MERKEZİ İÇİN RUSYA’NIN ISRARI

Rusya’nın Türkiye’de bir gaz merkezi oluşturulmasına yönelik bu kuvvetli arzusunun arkasında, kaybettiği Avrupa pazarına arka kapıdan girme niyeti olduğu açıktır. Avrupa Birliği’nin Rus gazına olan olumsuz yaklaşımı dikkate alındığında, bölgedeki diğer gaz üreticilerinin de projeye dahil edilerek borudan akan gazın menşeinin belirsiz hale getirilmek istenmesi de muhtemeldir. Bununla birlikte, Gazprom tarafından iletilen yol haritasının neleri içerdiğini henüz bilmiyoruz. Rusya’nın projeye ilişkin yukarıda değindiğim aşırı hevesli tavrı dikkate alındığında, haritadan başka fırsat ya da tehditlerin de çıkması sürpriz olmaz.

Avrupa’nın Rus gazına uyguladığı ambargo, Türkiye için kendi topraklarında bir gaz merkezinin kurulabilmesini sağlayacak bir fırsat olarak görülebilir. Türkiye, bu sayede, bölgedeki gazı toplayarak Batı’ya nakledebilir ve böylelikle hem ciddi bir gelir hem stratejik bir üstünlük sağlayabilir. Nitekim enerji yönetimi tarafından Trakya'da fiziki bir doğal gaz merkezi, İstanbul Finans Merkezi içinde ise bir gaz ticaret merkezinin hedeflendiği ve buna yönelik çalışmaların sürdürüldüğü anlaşılıyor. Bununla birlikte, merkez fikrinin gerçekleştirilmesinin çok da kolay olmayacağı açıktır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın iki gün önce yapmış olduğu açıklamalara bakarsak, Türkiye, Karadeniz gazının da devreye girmesiyle 2028'e kadar 150 milyar metreküp yıllık gaz giriş kapasitesine sahip olacak. Yıllık tüketimimizin 50-60 milyar metreküp aralığında olduğu dikkate alındığında, Türkiye’nin yıllık 90 milyar metreküp seviyesinde bir gaz sevkiyatı yapmayı hedeflediğini öngörebiliriz. Bununla birlikte, bugüne kadar boru gazına Avrupa’dan müşteri bulma çalışmaları kapsamında, geçtiğimiz ocak ayında Bulgaristan’la yıllık 1,5 milyar metreküp ve Macaristan’la 275 milyon metreküp sevkiyat için birer anlaşma imzalandı. Dolayısıyla, henüz Avrupa’dan ciddi bir talep olduğunu söyleyemeyiz.

Türkiye’de bir gaz merkezinin oluşturulması fikri, bizim için yeni değil. Ancak bugüne kadar bu konuda önemli bir yol alınamadı. Şimdi ise enerji kaynakları bakımından çok da şanslı olmayan Türkiye’nin, üstelik beş yüz yıllık rakibinin de desteğiyle önemli bir fırsat yakalamış olduğu anlaşılıyor. Bu fırsatın ne ölçüde değerlendirilebileceğini ise hep birlikte bekleyip göreceğiz.

Amasra/Eylül 2023