Wagner olayı patlamadan yaklaşık bir hafta önce Kremlin’den yapılan açıklamada; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Putin’i Türkiye’ye davet ettiği, ziyaret hazırlıklarının yapılmakta olduğu, ancak kesin tarihin henüz belirlenmediği ifade edilmişti.
Bu açıklama, Ukrayna işgalinin başlamasından sonra Putin’in bir NATO ülkesine yapacağı ilk ziyareti haber vermesi bakımından önemliydi.
Dış basın açısından ziyareti ilginç kılan taraf ise hukuki boyutuydu: Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ukrayna'da işlediği iddia edilen savaş suçları nedeniyle geçtiğimiz Mart ayında Putin hakkında tutuklama emri çıkarmıştı ve bu nedenle yurtdışına seyahat etmesi halinde tutuklanma riskiyle karşı karşıya kalabilecekti.
Ankara’nın söz konusu mahkemeyi kuran anlaşmaya taraf olmaması nedeniyle Putin’in Türkiye’de böyle bir riskle karşılaşması söz konusu değil. Dahası, Putin, bu ziyaret sayesinde mahkemenin kararını itibarsızlaştırma fırsatını da yakalamış olacak. Dolayısıyla, Rusya'ya ekonomik yaptırımlar konusunda Batılı müttefiklerine katılmayan Türkiye’nin, bir de üstelik Putin’e toprakları içinde rahat bir ziyaret imkânını sunması, elbette NATO üyelerinde kaşların kalkmasına neden olacaktır.
Benim asıl ilgimi çeken ise Kremlin’in hemen ardından arka arkaya yapılan diğer açıklamalar oldu.
Bunlardan ilki Rusya’nın doğal gaz devi Gazprom’dan geldi. Saint Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu'nda konuşan Gazprom Başkanı Aleksey Miller, Türkiye'de kurulacak gaz merkezi için tüm ön görüşmelerin yapıldığını belirtti, müzakereleri başlatmaya hazır olduklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından zaman zaman dile getirilen Türkiye’de bir gaz merkezi oluşturulmasına yönelik proje, Avrupa’ya gaz taşıyacak Kuzey Akım 2 Projesi’nden umudunu kesen Putin tarafından desteklenmekte ve Rusya Enerji Bakanlığı tarafından da sıklıkla gündeme taşınmakta.
Muhtemel Putin ziyareti öncesinde bu konu, ilk elden bir kez daha vurgulanmış oldu.
Bir sonraki açıklama ise nükleer enerjiyle ilgiliydi: Akkuyu Nükleer Güç Santrali Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Anton Dedusenko, Türkiye'nin Sinop Nükleer Santral Projesi kapsamında bir talebi olursa, Rusya’nın nükleer enerji devi Rosatom olarak karşılamaya hazır olduklarını ifade etti.
Bu açıklamaların, ziyaret sırasında gündeme gelecek konulara ilişkin bir ön hazırlık olduğu anlaşılıyor.
Rusya’nın Türkiye’de bir gaz merkezi oluşturulmasına yönelik arzusunu, hızla kaybetmekte olduğu Avrupa pazarına arka kapıdan girme niyeti olarak okumak mümkün. Bu çerçevede, sadece Rus gazının değil ama Azeri ve Türkmen gazının da gündeme geleceğini, bu amaçla Rusya’nın Türkiye ile bir ortaklık kurmak isteyeceğini de öngörebiliriz. Dolayısıyla, her ne kadar Türkiye’nin gaz şirketi BOTAŞ’ın Gazprom tarafından satın alınacağına yönelik iddialar geçtiğimiz günlerde her iki kuruluş tarafından yalanlanmış olsa da farklı modeller ya da formülasyonlar üzerinden yeni ortaklık yapılarının gündeme gelmesi mümkündür.
Diğer taraftan Sinop'ta yapılması planlanan ikinci nükleer santrale uzun zamandır bir yatırımcı bulunamadığı dikkate alındığında, Akkuyu deneyiminin önümüzdeki dönemde Sinop’a da taşınması ve Rosatom tarafından burada yeni bir nükleer santral inşaatına başlanması olasılığını yüksek görüyorum.
Rusya’nın -Çin’le olduğu kadar- Türkiye ile de enerji alanındaki işbirliklerini geliştirme konusunda oldukça hevesli olduğu açıkça görülebilmekte. Bir yandan uluslararası alanda yalnızlaşmadığını göstermek isteyen, diğer yandan azalan enerji gelirlerini farklı yollardan yeniden artırmayı hedefleyen Putin’in Türkiye’ye ihtiyacı var. Bu gerçeği, seçimler sırasında Türkiye’nin mevcut yönetimine verdiği açık destekten de anlayabilmek mümkündür.
Wagner kalkışmasından sonra, Putin ziyaretinin yakın zamanda gerçekleşmesi zor görünüyor. Ancak, ziyaret planlamaları yeniden başladığında, Rusya tarafından benzer açıklamalar muhtemelen tekrar gündeme taşınacaktır. Dahası, Batı’nın ambargosunu giderek daha fazla hisseden ve Çin’den de beklediği desteği göremeyen bir Putin’in Türkiye ile ilgili yukarıdakilerden daha yaratıcı projelerle masaya gelmesi de şaşırtıcı olmayacaktır.
Amasra/Temmuz 2023