Suyun enerjisi bitmeden...

Dursun YILDIZ

Suyun enerjisinin bitip bitmeyeceği konusuna girmeden önce Enerji Günlüğü’nün 5 yıldır kesintisiz süren enerjisini kutlamak isterim. Enerji alanında çok önemli gelişmelerin yaşandığı son 5 yıl boyunca istikrarlı ve sürekli bir gelişim çizgisi izleyerek bugüne ulaşan Enerji Günlüğü çok önemli bir işlevi yerine getirmiş olup buna devam etmektedir. Bu nedenle enerjisinin de devamlı olmasını diliyorum.

Bu yıl 22 Mart Dünya Su Günü’nün ana teması “Su ve İstihdam” idi.

Su kaynakları üzerinde oluşan baskının artması nedeniyle su kaynaklarının önemine dikkat çekmek ve suyun verimli yönetimine odaklanmak amacıyla 1992 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Kalkınma Konferansı’nda (UNCED) 22 Mart Günü’nün dünya su günü olarak kabul edilmesi önerisi getirilmişti. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu bu öneriyi 22 Mart 1993’te kabul etti.

BM tarafından 1994 yılından itibaren her yıl 22 Mart tarihinde farklı temalarla çeşitli etkinlikler yapılıyor. Bu, suya yönelik farkındalığı arttırma gününde 21. Yüzyılın ortalarına doğru ilerlerken, bu konudaki toplumsal bilincin suya sahip çıkacak şekilde artmış olduğunu düşünmek istiyorum. Ancak bu konudaki ilerleme umut verici olsa da yeterli değil. Algısının yönetimini teslim etmiş toplumlarda gelecekle ilgili bilinç oluşturmak da zorlaşıyor.

Teknolojinin geliştiği ancak refahla birlikte gelecek kaygısının da artacağı bir dünyaya doğru ilerliyoruz. Bu kaygıların artışında birçok faktör gibi su kaynaklarının hoyratça kullanımının, iklim değişiminin ve bunun sosyal yansımalarının da etkisi olacak. Çünkü insanoğlu kendisinin, doğal yaşamın basit bir parçası olduğu gerçeğini hala içselleştirebilmiş değil.

Ancak son dönemde her şeyin başına Yeşil sıfatı gelmeye başladı. Yeşil ekonomi, yeşil istihdam vs. Aslında bu bile doğal olanın ve yeşilin önemini göstermeye yetiyor.

Şimdi insanoğlunun önünde bir yandan istihdamın artırılması diğer taraftan doğal çevrenin korunması gibi bir görev var. Bunun için öncelikle enerji üretiminin, yenilenebilir kaynaklarla yapılarak arttırılması gerekecek.

Genel olarak da çevresel, ekonomik ve sosyal alanda dengeyi gözeten politikalar gerekli. Böylelikle enerji ve hammadde çıkarılmasından sera gazı emisyonlarının azaltılmasına, atıkların ve kirliliğin azaltılmasından ekosistemlerin korunup iyileştirilmesine ve iklim değişikliğine adaptasyona kadar pek çok konu yeşil istihdamla ilişkili hale geliyor.

Yeşil istihdamın enerjisini doğal çevrenin sınırlarını zorlamadan mavi su’dan elde edebilirsek, dünyanın daha da renkleneceği görülüyor. Örneğin dünyada ekonomik olarak kullanılabilir hidroelektrik üretim potansiyelinin yalnızca yarısının geliştirilmesinin bile sera gazı emisyonlarını %13 oranında azaltabileceği hesaplanmış. Bunun için de suyun enerjisi çok önemli.  

Su akışkan bir doğal kaynak. Suyun fiziksel, kimyasal, biyolojik özellikleri çok araştırıldı ve anlaşıldı. Ancak sosyal, ekonomik, ekolojik öneminin ve ülkelerarası ilişkilerdeki yerinin hala yeterince anlaşılmadığı görülüyor.

İnsanlığın ortak mirası olan bir doğal kaynaktan söz ediyoruz. Bu doğal kaynağın insanlığa hizmet etmesi için de akışkan olma özelliğini koruması gerekiyor. Suyun enerjisinin bitip bitmemesi de buna bağlı. Bu özelliğin devamı halinde suyun enerjisi asla bitmez. Çünkü suyun akışkan özelliğinin ortadan kalktığı bir dünya tüm doğal dengelerin bozulduğu bir dünya olur. Bu durumda eninde sonunda yaşam da sona erer.

Su, enerji kaynakları ve yaşamın doğal denge içinde sürdürülebilmesinin önemi gittikçe artıyor. Suyun enerjisi bitmeden ve kendi enerjimizi kaybetmeden bu konudaki farkındalığı arttırmamız gerekiyor.

Enerji Günlüğü’nün de enerjisini kaybetmeden nice 5 yıllara ulaşması dileklerimle...