Sürdürülebilirlik, az vergi ve ucuz kredi ile ödüllendirilsin

Aydem Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Ceyhan Saldanlı, her vatandaşın sürdürülebilirlik karnesi olması gerektiğini belirterek “Notu iyi olana daha az vergi, düşük faizli kredi, indirimli hizmet gibi avantajlar sağlanmalı” dedi.

Enerji Günlüğü - (ÖZEL - Mehmet KARA) Aydem Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Ceyhan Saldanlı, her vatandaşın sürdürülebilirlik karnesi olması gerektiğini belirterek “Notu iyi olana daha az vergi, düşük faizli kredi, indirimli hizmet gibi avantajlar sağlanmalı” dedi.

Türkiye’nin önde gelen elektrik sektörü oyuncularından Aydem Enerji, geride bıraktığımız iki yıllık süreçte ciddi bir dönüşüm geçirdi. Kurumsallaşma yolunda adımlar atıp, yönetimde profesyonellere daha fazla hareket alanı bıraktı, finansal borçlarını yeniden yapılandırdı, yenilenebilir kaynaklara dayalı elektrik üretimi portföyünü halka açtı. Ve kimi bunların gerektirdiği birtakım başka adımlar da attı. Aydem Enerji Yönetim Kurulu Başkanı Ceyhan Saldanlı, dünyada ve Türkiye’de enerji alanındaki gelişmeler, şirketin faaliyet ve hedefleri hakkında Enerji Günlüğü’nün sorularını cevapladı.

Dünyadaki genel enerji trendlerine dair değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?

Hepimizin kafasında bir dünya var. Kafamızdaki dünya ile gerçek dünya ne kadar birbirine yakınsa o kadar başarılı oluyoruz. Geleceği ona göre daha iyi kuruyoruz. Dünyada neler oluyor, ülkemizde neler oluyor diye dönüp bakarsak, bu senenin gündemi orman yangınları, kuraklık nedeniyle üretilemeyen enerji, sel ve yangın gibi bir dizi felaket. Bunların sebebi olarak küresel ısınma gösteriliyor. Küresel ısınma nedir? Karbondioksit seviyesinin yükselmesi. Bunun en önemli sebeplerinden birisi de enerji olarak gösteriliyor. Neden? Dünyadaki enerji ihtiyacının yüzde 85’ini fosil yakıtlardan karşılıyoruz. Bu da karbondioksit seviyesini yükseltiyor.

Bu oran halen böyle mi?

Bu oran hala böyle. Zaten sorun da burada. Çok konuşuyoruz, söylüyoruz ama yeteri kadar tedbir almıyoruz. sonuç değişmiyor. O halde bir şeyler yapılması lazım. Bugüne kadar yaptıklarımızdan farklı yeni bir şeyler... Hani Mevlana diyor ya dün dünde kaldı cancağızım bugün yeni bir gün yeni bir şeyler söylemek lazım. Söylemek yetmez, yapmak lazım.

Ne tür yeni şeylerden bahsediyoruz?

Paris Anlaşması var. Ülkeler bir araya geldiler, birtakım kararlar aldılar. Ama değişen bir şey yok. Hedeflere bakıyorsunuz, 10 sene, 20 sene, 50 sene sonra birtakım yerlere ulaşılması hedefleniyor. Net sıfır emisyon gibi… Daha önceki hedefler bir türlü yerine getirilemedi. Gelişme çok zayıf, çok yavaş. Bu gelişmeyi hızlandırmak için yeni bir şeyler yapmak lazım.

Neler yapmak lazım?

İklim değişikliğini karbon emisyonunu insanların hayatına taşımak lazım, birebir insana dokunmak lazım. Her insanın hedefleri arasına bunu koymak lazım. Şimdi hedef şu olacak diyorsunuz ama insanlarda yeterli gayret yok. Onlara önerdiğimiz tek şey yenilenebilir enerji kullanmaları daha fazla fatura ödemeleri. İnsanlar işin burasında değiller, onlara cazip gelmiyor. Bence şöyle yapmak lazım. Her insanın bir karnesi olmalı, bir notu olmalı. İşyerine nasıl gidiyor? Bisikletle mi motorlu tekerlekli araçla mı? Yılda ne kadar uçak kullanıyor? Isınma sisteminde hangi yakıtı kullanıyor? Ne kadar elbise satın alıyor? Ve yaşantısı nasıl?

Aslında bir nevi karbon ayak izi karnesi...

Evet, her insan için bir sürdürülebilirlik karnesi. Bunun insan bazına indirilmesi lazım. Ve bu karneye göre insanlara aldıkları mal ve hizmetlerde indirim yapılması lazım. Örneğin restorana gidildiğinde bir kredi kartı ile yüzde 10, yüzde 20 indirim yapabiliyorlar. Niçin karbon ayak izine göre indirim yapılamıyor? Çünkü insanların ne yaptığı belli değil. Karbon ayak izleri tek tek belirlenmiş değil, bu hedefleri insan seviyesine indirmek lazım. Ve insanların hayatlarını kolaylaştırmak, kazanç elde etmek için her sene notlarını yükseltmeleri lazım...

Ama bir restoran bana neden indirim yapsın?

Müşteri kazanmak için. İndirim yaparsa daha çok müşteri gelecek. Hatta zamanla öyle hale gelecek ki bu trende uyum sağlamayan, bu kampanyaya katılmayan işyerleri müşteri bulmakta zorlanacak. İnsanlar o tür işyerlerini boykot da edebilecekler. Şimdi bazı finans kuruluşları şirketlere kredi vermek için karbon ayak izleriyle ilgili notlarına bakıyor. İşte mesele bunu insan bazına indirmek ve bireysel kredilere de yansıtmak. Devletler de buna katılmalı, vergilerde indirim yapmalılar. Bu gönüllü bir birlikteliktir, insanlar gayret etmeli, kurum kuruluşlar ve devletler vatandaşlarını özendirmeli. Bütün insanların, bütün ülkelerin, bütün şirketlerin mümkün olan en yüksek oranda katılımıyla yürütülecek bir kampanya ancak sonuç verebilir.

Bu önerinizi daha önce bir yerde dile getirmiş miydiniz?

Yeni formüle ettiğim bir öneri bu ve ilk defa açıklıyorum. Amacımız bundan sonra bunu yaygınlaştırmak çeşitli platformlarda tartışmak, tartıştırmak. Bu projeye taraf olanların ilan edilmesi, gönüllü birlikteliklerin sağlanması ve ülkeler arasında işbirliğine gidilmesi gerekiyor. Yoksa bu şekilde kalırsa sadece romantik bir özlem olmaktan öteye geçemez. İşi somuta indirgemek için somut birtakım şeyler yapılması lazım. Cancağızım bugün yeni bir şeyler yapmak lazım.

Bu önerinizi öncelikle kimlere götüreceksiniz?

Bunun uluslararası platformda gündeme getirilmesi lazım. Orada gündeme gelmesi için yerel kuruluşlarımızı harekete geçirmek lazım. Elektrik Üreticileri Derneği (EÜD) ve Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği ELDER gibi sektörel örgütler ile diğer iş dünyası örgütlerinde konuşulmalı. Ve insanların daha çok düşünmeleri ve daha fazla eylemde bulunmaları için böyle bir yöntemin şart olduğunu düşünüyorum.

Karbon ayak izi konusundaki farkındalık önde gelen enerji oyuncularında yüksek görünüyor.

Türkiye’de özel sektörün enerji konusunda yatırım yaptığı alanların başında yenilenebilir enerji kaynakları geliyor. Ve yenilenebilir enerji açısından Türkiye önemli yerlere geldi. Hidroelektrikte bir yerde, güneşte belli bir yerde ve bu eğilim, bu arzu, istek devam ediyor. Devletimiz de bunu destekliyor. Şu anda Türkiye olarak çok fena bir yerde değiliz.

Bu daha ne kadar böyle devam edebilir?

Yenilenebilir enerjinin daha da güçlendirilmesi lazım. Tabii yenilenebilir enerji yatırımlarının arttırılması için alınması gereken tedbirler var. Bunlardan bir tanesi yenilenebilir enerji kaynaklarının dezavantajından kaynaklanıyor. Rüzgâra, suya, güneşe dayalı enerji üretiminden söz ediyoruz. Bunlardan enerji ürettiğinizde fiziksel değişimler oluyor ama kimyasal değişiklik olmuyor, dünyada bir atık bırakmıyor. Ama bu avantajının yanında depo edilemiyor, her zaman emre amade değil.

Emre amadelik nedir, biraz açar mısınız?

Rüzgâr varsa elektrik var, esmiyorsa yok. Güneş olduğu sürece elektrik var ama onun dışında ne yapacağız? Halbuki sistemin ve insanların her zaman elektriğe ihtiyaçları var. Onun için her zaman, kesintisiz elektrik üretme kabiliyetine sahip santrallere baz santraller diyoruz. Baz santraller genelde fosil yakıtlara (kömür, doğalgaz, fuel-oil) dayanıyor. Yenilenebilir enerjinin emre amadeliğini yükseltmek, üretim sürelerini uzatabilmek için kaynak çeşitliliğine gitmek faydalı bir yöntem. Bu açıdan hibrit santraller gündeme geldi.

Evet, son dönemin önemli gündem maddelerinden biri…

Hibrit santral yatırımları yenilenebilir enerji tesislerinin güçlendirilmesi için çok önemli bir adım. Rüzgâr yılda 3000 saat esiyorsa, yanına güneşi koyduğunuzda 1500-2000 saat de onu ekliyorsunuz, 4500-5000 saati buluyor. Yanına bir yenilenebilir kaynak daha, örneğin su koyduğunuz zaman baz santrale doğru yaklaşıyorsunuz.

Yani hem kesintisiz hem de yenilenebilir kaynaklı elektrik…

Evet, hibrit santraller konusunda çeşitli kombinasyonlar oluşturarak, tamamen yenilenebilir kaynaklara dayalı ama neredeyse hiç kesintisiz üretim yapan santraller... Rüzgâr bu saatte Denizli’de var Giresun’da yok. Gelecek saatte Giresun’da var, Denizli’de yok. Bunların ülke sathında yaygınlaştırılarak, baz santrallere daha yakın üretim yapmaları sağlanıyor. Dolayısıyla hibrit santraller, yenilenebilir enerjinin güçlenmesinde çok önemli bir fonksiyon üstlenecekler. Bunun desteklenmesi lazım ve devlet yerinde bir yaklaşımla destekliyor. Özel sektörün girişimci olarak, finans sektörünün ise bu tip projelere finansman sağlayarak hibrit yatırımlarını desteklemeleri gerekiyor.

Hibrit yatırımlarında mevzuat eksiği kaldı mı?

Mevzuat kısmı büyük ölçüde tamam. Orada bağlantı görüşlerini yeniden gözden geçirmenin faydalı olacağını düşünüyorum.

Nasıl?

Örneğin işletmedeki bir rüzgâr santraline ya da hidroelektrik santraline geçmişte kurulurken belli bir bağlantı görüşü verilmiş. Aynı yere, mevcut bağlantı gücünü aşmamak üzere güneş için de bağlantı görüşü verirseniz, yeni bir bağlantı gerekmiyor. Mevcut bağlantı üzerinden şebekeyi daha çok saat, yani daha uzun süre beslemiş oluyor. Oysa izin verilirken sanki yeni bir santralmiş gibi dikkate alındığı olabiliyor. Kurulu gücün belli bir kapasitesiyle orantılı olduğu düşünülebiliyor. Halbuki bunları yeni bir santral değil, mevcut santralin tamamlayıcısı gibi düşünmek gerekiyor. Uygulamada bazı sorunlar yaşanabiliyor ama bunların zaman içerisinde giderileceğini düşünüyorum.

Mevcut santrallerin güç aşımı sorunu yaşanmıyor mu?

Burada güç aşımı sorunu yok. Güç aşıldığında o santral duracak zaten. Çünkü bağlantı görüşü, bağlantı imkanı o şartlarla verilmiş olduğu niçin yatırımcıların da buna dikkat etmeleri lazım, güç aşımı halinde santrali durduracaklar. Yani burada yeni bir uygulamaya gerek yok, mevcut uygulama zaten güç aşımı sorununu baştan çözmüş oluyor.

Aydem Enerji’nin hibrit yatırımlarla ilgili planları nedir?

Gerek finansal kaynaklarımız, gerekse birçok projemiz hazır. Bazılarında ÇED süreçleri bitti, bazılarında devam ediyor. EPDK’ya müracaatlarımızı yaptık, bazıları için izinleri aldık, diğerlerinde izin süreçleri devam ediyor. Yani bütün hızımızla, dörtnala ilerliyoruz. Söylemekle kalmıyor, uygulamaya geçiriyoruz.

Buradan beklediğiniz belli bir kurulu güç var mı?

Biz önümüzdeki dönemde aşağı yukarı 1000 MW’ye yakın yeni yatırım hedefliyoruz. Bunların dörtte üçü hibrit yatırımlar kapsamında, bir kısmı da yeni yatırımlar ve kapasite genişleme şeklinde olacak. İzinler kesinleştikten sonra bunların dağılımı değişebilir.

Yakın geçmişte borç yapılandırmasına gitmiştiniz, son durum ne?

O duruma bakarsak, “dün dündü, geride kaldı” diyoruz. Geçtik o günleri, şimdi yeni yatırımlar peşindeyiz. Yeniden ülkemize faydalı olmak, faydalı yatırımlar yapma çalışmaları içindeyiz. Biz halka açılma çalışmaları yürüttük, yatırımcının teveccühüyle karşılaştık. Artı 750 milyon dolarlık tahvil çıkarttık. Tamamı nitelikli yabancı yatırımcılara satıldı. Kıymetli bir çalışmaydı. dolayısıyla dörtnala gidiyoruz. Borç yapılandırması tarihte kaldı.

Peki tahvillerin vadesi ne kadar?

Beş buçuk yıllık tahviller ihraç ettik. Yenilenebilir enerji kısmıyla ilgili olarak bankalarla vedalaştık. Türk bankalarına yenilenebilir konusundaki borçlarımızı ödedik. Bir miktar borç yabancı yatırımcılara aktarılmış oldu. Daha önceden herhangi bir finansman ihtiyacı olduğunda Türk bankacıları her zaman arkamızdaydı. Onlar hala arkamızda olmakla birlikte kaynak tedarik sepetini genişlettik, dünyaya yaydık. Artık dünyaca tanınan, dünyaca rağbet edilen, dünyaca yatırımlarına destek olunan bir şirket haline geldiğimizi söyleyebilirim.

Halka arz konusunda yeni adımlar var mı?

Evet var, üzerinde çalışıyoruz. Dağıtım ve perakendeyi halka açılmaya hazırlıyoruz. Şartların elverdiği bir zaman diliminde, çalışmalarımızın bittiği bir noktada onları da gündeme getireceğiz. Enerji yönetimi de elektrik dağıtımının halka arzını teşvik ediyor. Türkiye’de halkın sermayeye katılımı kıymetli, kurumsal yönetimi destekleyici ve sermayenin tabana yayılımını sağlayan bir şey olduğu için biz de şirket olarak destekliyoruz. Elektrik üretimi iyi bir şey, bu iyi şeye ortak olalım istiyoruz.

Geçtiğimiz ay elektrik kesintileri yaşandı, tekrar görür müyüz?

Tekrar etmemesini temenni ediyorum. Ama bu tabii önümüzdeki dönemdeki yatırımların durumuna bağlı, talepteki gelişmelere bağlı. Ayrıca havaya, meteorolojik gelişmelerin durumuna bağlı. Çünkü kuraklık söz konusu olursa, ülkenin oldukça yüksek olan hidroelektrik portföyü ihtiyaç duyulan üretimi yapamayabiliyor. O zaman talep de çok artmış olursa karşılaşmamız (kesinti ile) mümkün. Tabii temenni etmiyoruz. Enerji sektörü olarak gerek yatırımları hızlandırmak gerekse işletmeciliği mükemmelleştirmek, bu arada hibrit santralleri artırmak da buna katkıda bulunacaktır. Türkiye son 15 yılda elektrik kapasitesini üçe katladı. Bunlar olmasaydı şimdi memleketin hali ne olurdu? Şu üç katlık artışın tamamını kullanır hale geldik, buna rağmen talebi karşılamakta sıkıntı yaşıyoruz. Ne kadar tedbir alsak da talebin bu kadar artması zorluyor. Elektrik tüketimi refahın gelişmenin işaretlerinden biridir. Elektrik yoksa ne sanayi var, ne ticaret var, ne turizm var. Hayat yok! Hayatın temelleri elektriğe gelip dayandı. Hayatın temeli elektrik!

O zaman buradan enerji verimliliğine geçsek? 

Verimlilik yenilenebilir enerji ile birlikte ele alınması gereken, en az onun kadar önemli parametrelerden biri. Çok önemli bir konu. Üretmekle elde edilecek ekonomi ne kadar pahalı ise verimlilikle elde edilecek ekonomi de o kadar uygun, o kadar ucuz, o kadar yerindedir. Çünkü verimlilik yoksa ürettiğiniz enerjiye ödediğiniz parayı boşa harcıyorsunuz, havaya gidiyor demektir. İşte havaya giden enerjiyi kullanılır, işe yarar hale getirmenin adı verimliliktir. Bundan daha önemli çok az şey var.

Enerji teknolojileri ve ekipmanlarında ne durumdayız?

Eğer yaptığınız işin teknolojisine metodolojisine hakim değilseniz, o işi hakettiği gibi yapmıyorsunuz demektir. Biz her şeyden önce bilime ve Ar-Ge’ye önem veriyoruz. İş hayatımızın başlangıcından itibaren bu doğrultuda çalışıyoruz. “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu” sözünden hareket edersek, kadrolarınızın yaptığınız işin bilgisine vakıf olması çok önemlidir. İnsanların ve toplumların ayırt edici özelliği, kim ileride kim geride diye bakarsanız para pul değil bilgidir. Kim bilgiye ve know-how’a sahipse önde olan, diğerlerini yönetecek odur. Buradan hareketle biz bilgili kadrolarla çalışıyoruz, bilgilerimizi yenilemeye ve geliştirmeye önem veriyoruz. Türkiye’de riskine katlanarak hidroelektrik santrali kuran ilk özel sektör oyuncusu biziz. Ama ilk yapmaya başladığımızda başka ilkleri de gerçekleştirdik. Panoları, cebri boruları, regülatörlerin önündeki geçirimsizliği, jeomembran uygulamasını Türkiye’de ilk biz yaptık. Silindirle sıkıştırılmış beton SSB uygulamasını ilk yapanlardan biriyiz. İlkleri yapmaktan zevk alıyoruz. Güneş alanında hücre ve modül yapımına başlayan ilk grubuz, şimdi başka şirketler de var ve bu sevindirici bir durum. Biz ilklerin şirketiyiz, ilk olmakla övünüyoruz ve örnek olduğumuzu düşünüyoruz. Çünkü bilgi aynı zamanda para demek. Sadece bir finansal yatırımcı iseniz, işin teknolojisine sahip değilseniz, buna vakıf uluslararası şirketlerle yeteri kadar yarışamazsınız. Para bilginin yanına gider, para bilgiyi çok sever. O nedenle gelişiminizi sürdürmek ve yükseltmek için bilgiye ve Ar-Ge’ye önem vermek zorundayız. Başkalarının yaptıklarını yapmak bir yana yapamadıklarını yapmak zorundayız. Bizim felsefemiz bu.

Bu konuda ülkede genel durum ne?

Eskiden çok kötüydü. Şimdi çok iyi değil ama ilerleme var. Know how sayılarında, patent sayılarında, yapılan ar-ge harcamalarında eskiye göre çok ciddi artışlar var. Bu sevindirici bir şey. Peki yeterli mi? Bu konuda yapılan hiç bir şey asla yeterli olmayacaktır. Her zaman yenisine ihtiyaç var.

Mehmet KARA - Enerji Günlüğü