Siyasi partiler enerjiye nasıl bakıyor? - Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

DR. NEJAT TAMZOK 

Türkiye yeni bir seçime daha giriyor. Haziran’ın yirmi dördünde Cumhurbaşkanını ve Meclis’in yeni üyelerini seçeceğiz. Daha sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yürürlüğe girecek. Yeni sistemde icraatın başı artık Başbakan değil Cumhurbaşkanı olacak. 

Seçime giren partiler, kendi Cumhurbaşkanı adaylarının seçilmesi durumunda yapılacak icraatı, yayınladıkları seçim beyannameleri ya da bildirgeleriyle kamuoyunun bilgisine sundular. Kimi partinin son derece detaylı kimisinin daha kavramsal düzeyde hazırladığı bu dokümanlardan, partilerin önümüzdeki dönemde enerji sektörüne ilişkin pozisyonlarını, aralarındaki benzerlikleri ya da farklılıkları belirlemeye çalıştım. 

İlk gözüme çarpanlar şunlar: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olmanın avantajlarından doğal olarak yararlanmış ve Kalkınma Planı ya da Stratejik Planlar gibi geniş kadrolarca hazırlanan çalışmaları kendi beyannamesine yansıtmış. Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin beyannamelerinin de konusunda uzman ekipler tarafından hazırlandığı anlaşılmakta. Bununla beraber, Saadet Partisi enerjiye neredeyse hiç değinmemiş, Halkların Demokrasi Partisi ise konuya sadece genel kavramlar üzerinden yaklaşmış.

Gelelim hangi partinin ne dediğine…

***

Enerjinin üretimi tarafında partiler arasında çok önemli farklılıklar beklemiyordum, sonuçta bir sürprizle de karşılaşmadım.

Örneğin kömür üretimi konusunda AKP ve MHP son derece net bir şekilde ülkenin kömür kaynaklarını sonuna kadar arayıp üreteceklerini beyan etmişler. CHP ve İYİ Parti ise bu konuda daha mesafeli olmakla beraber, kömürü üretmeyeceklerini ya da mevcut üretimi sınırlandıracaklarını da söylememişler.

Kömürle ilgili en çarpıcı sayılabilecek politika değişikliği CHP’nin bildirgesinde yer almış: Yakıt yardımlarında önceliğin kömür yerine doğal gaza verileceği beyan edilmiş. Bu tercihin, ülkemiz kömür endüstrisi üzerinde önemli etkileri olacağı açıktır.

Kömürdekine benzer bir durum petrol ve doğalgaz sektörleri için de geçerli. AKP, CHP, İYİ Parti ve MHP petrol ve doğalgaz aramaları konusunda benzer ifadeleri kullanmışlar ve dört parti de hem yurt içi hem de yurt dışında petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerini arttırmak arzusunda olduklarını açıkça belirtmişler. Bu noktada CHP ve İYİ Parti’de TPAO vurgusu öne çıkmış. Petrol aramaları konusunda Vatan Partisi farklı bir politika tercihinde bulunmuş ve aramaların tamamen devlet tarafından yapılacağını, yabancılara tanınan ayrıcalıklara son verileceğini beyan etmiş. Petrokimya tesisleri ve rafinerilere ilişkin ise AKP ve CHP benzer biçimde özel endüstri bölgeleri oluşturma planlarını vurgulamışlar.

Doğalgaz ile ilgili AKP, CHP ve İYİ Parti’de ilk öne çıkan husus – yerinde bir saptama ile - depolama tesisleri olmuş. Diğerlerinden farklı olarak İYİ Parti, doğalgazın başta elektrik üretimi olmak üzere sanayide kullanımını sınırlandıracaklarını açıkça belirtmiş.

Türkiye’yi enerji köprüsü ya da geçiş merkezi olarak tanımlayan ifadeler her zaman olduğu gibi beyannamelerde yine yer bulmuş. Rusya, Kafkasya, Irak ya da İran’daki enerji kaynaklarıyla ilgili bu ülkelerle işbirlikleri yapılması yönündeki beyanlar birbirinden çok farklı değil. Bu defa Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları öne çıkmış ve buradaki enerji rekabetinde etkin rol alınması gereği yaklaşık benzer ifadelerle AKP, CHP, İYİ Parti, MHP ve VP tarafından belirtilmiş.

Nükleer konusunda AKP, MHP ve VP aynı görüşte: Nükleer santraller kurulacak. Açıkçası, CHP’de de doğrudan bir karşı çıkış yok, ama Akkuyu ve Sinop nükleer santrallerini gözden geçireceklerini, eğer teknoloji bakımından sorunlu bulurlarsa anlaşmaları iptal edeceklerini beyan ediyorlar. İYİ Parti ise nükleer alanına hiç girmemiş. Bu alanda en net karşı duruş HDP’de: Bu parti, her durumda Akkuyu ve Sinop nükleer santral projelerini iptal edeceğini beyan etmiş.

***

Zamanın ruhuna uygun olarak tüm partiler en fazla ağırlığı yenilenebilir enerji kaynaklarına vermişler. Güneş ve rüzgâr enerjisinin elektrik üretiminde, tarımda, sulamada, konut ve iş yerlerinde, sokak aydınlatmasında kullanımının yaygınlaştırılması üzerinde tüm partiler uzlaşmış. Bundan ayrı olarak, AKP hidroelektrik kapasitesine 10 bin MW daha ekleneceğini, CHP ve İYİ Parti biyoyakıt üretim ve kullanımının yaygınlaştırılacağını beyan etmiş.

Enerji teknolojileri alanında da yenilenebilir teknolojiler tüm partiler tarafından öne çıkarılmış. Ama bu alanda en çarpıcı önerilerin İYİ Parti’den geldiği görülüyor. Bu parti, enerji teknolojilerinin geliştirilmesi için sürdürülebilir mükemmeliyet merkezleri içinde Ar-Ge ve kuluçka merkezleri kuracağını, İleri Teknoloji Destekleme Programı’nı uygulayacağını ve Enerji Teknolojileri Araştırma Üniversitesi kuracağını beyan etmekte. Vatan partisi ise diğerlerinden farklı olarak bor madeninden enerji elde edilmesi amacıyla yapılan çalışmaların teşvikini özel olarak belirtmiş.

Enerjide verimlilik ve tasarruf alanında diğerlerinden öne çıkan, farklı bir projeye rastlamadım. Binalarda, işyerlerinde, sokak aydınlatmasında ya da ulaştırmada enerji verimliliğine odaklanılmış, verimli uygulama ve ürünlerin teşviki hususu öne çıkarılmış.

Enerjinin kurumsal yapısının iyileştirilmesi ya da yeniden düzenlenmesine ilişkin önerilere birkaç genel ifadenin dışında beyannamelerde fazla yer verilmemiş. Bu konuda en somut ifadeyi İYİ Parti kullanmış. Buna göre, İYİ Parti enerji sektörüne ilişkin devletin kurumsal yapılanmasını yeniden tasarlayacak. İYİ Parti’nin, ayrıca, yapay zekâ temelli Türkiye Enerji Optimizasyon Modeli isimli bir de projesi bulunmakta. Enerji sektöründeki özelleştirme uygulamalarına ilişkin iki partinin beyanları öne çıkmış: CHP enerji sektöründe verimlilik sağlamayan ve saydam olmayan özelleştirme uygulamalarına, HDP ise enerjinin nakli ve dağıtımının özelleştirilmesine son verecek.

***

Gelelim çevre ve iklim değişikliği konularına…

Bu alanda iktidar partisinin öne çıkardığı kavram “Yeşil Büyüme”. Bu çerçevede sera gazı emisyonlarında 2030 yılında yüzde 21’e kadar artıştan azaltma hedefi belirtilmiş. Ancak, söz konusu hedefin enerji alanıyla ilişkisi beyannamede açık değil. Hedefin, vizyon projelerle gerçekleştirileceğinin planlandığı ifade edilmekte.

CHP ise bugün dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük sorunların başında iklim değişikliğinin geldiğini ve Türkiye’nin de iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkeler arasında olduğunu kayda geçirmiş ve kamu politikalarının iklim değişikliği ile mücadele doğrultusunda yeniden yapılandırılacağı şeklinde iddialı bir hedef ortaya koymuş. AKP’deki “Yeşil Büyüme” kavramının karşılığı CHP’de “Yeşil Ekonomi” olmuş. Bu parti, Çevresel Etki Değerlendirmesi yanında Sosyal Etki Değerlendirmesi sürecinin de işletileceğine vurgu yapmış.

Konuya ilişkin en çarpıcı önerilerden bir tanesi de İYİ Parti bildirgesinde. Buna göre; İYİ Parti, Türkiye Karbon Borsası’nı kuracak ve emisyon ticareti sistemine enerji yoğun sektörleri, hava yolu şirketlerini, belediyeleri ve yenilenebilir enerji santrallerini kota edecek.

***

Seçim beyannamelerine baktığımızda, enerji alanında partiler arasında çok belirgin yapısal farklılıkların olduğunu söyleyebilmek mümkün değil. Bu durum bir ölçüde doğal karşılanabilir. Çünkü Türkiye’nin mevcut koşulları enerji politikası alanında çok da fazla seçeneğe imkân tanımamakta.

Türkiye fosil enerji kaynakları bakımından zengin bir ülke değil. Dolayısıyla, bu kaynaklardan sınırlı bir üretim yapmaya çalışırken diğer taraftan çevre ülkelerin kaynaklarından yararlanmaya yönelik akılcı politikalar geliştirmek durumunda. Bu çerçevede petrol ve doğalgazın depolanması ya da taşınmasına yönelik projeler Türkiye için son derece önemli. Bu arada, güneş ve rüzgâr başta olmak üzere yenilenebilir kaynaklardan azami ölçüde yararlanmaya çalışmak ve bu alanda teknoloji geliştirmek durumundadır.

Dolayısıyla, arz tarafında yapılabilecekler görece sınırlıdır. Bununla beraber, enerji arz güvenliği noktasında zafiyetleri bulunan bir ülke olarak Türkiye’nin asıl yoğunlaşması gereken alan enerjinin talep tarafıdır. Bu noktada ise büyüme modelinde yapısal dönüşüm ihtiyacı karşımıza çıkmakta. Türkiye’nin kimya, tarıma dayalı sanayi ya da inşaat gibi aşırı enerji tüketimini gerektiren ikincil ekonomik faaliyetler yerine hızla inovasyonun, bilgi ve yüksek teknolojinin öne çıktığı katma değeri yüksek ve düşük enerji yoğunluklu üçüncü ve dördüncü seviye ekonomik faaliyetlere geçişi hedeflemesi gerekmekte.

Açıkçası, iktidar partisinin beyannamesinde bu yönde net bir değişim önerisine rastlamadım. Beyannamede “yenilikçi ve yüksek katma değerli üretimi artırma” ya da ‘’düşük emisyonlu kalkınma stratejileri’’ ifadeleri yer alsa da AKP’nin yüksek enerji yoğunluklu sektörleri önceleyen mevcut büyüme modelinden bir farklılaşma ortada görünmüyor.

Muhalefet partilerinde bu yönde daha somut beyanlar bulabilmek mümkün. Örneğin CHP beyannamesinde; yüksek katma değerli ekonomik büyümenin öncelikli amaç olacağı, yüksek teknoloji kullanan, katma değeri yüksek üretimi, düşük enerji tüketimini destekleyen sanayi ve teknoloji politikalarının izleneceği belirtilmiş. İYİ Parti ise büyüme ve kalkınma programlarını; ithalata olan bağımlılığı azaltan, ihracatı nitelik ve değer olarak artıran, yüksek katma değer içeren, teknoloji ve yeniliğe odaklı imalat sanayii projelerinin desteklendiği bir yapı olarak tanımlamış. Kentsel ranta dayalı, inşaat sektörünü başat kılan ekonomik politikalardan vazgeçeceğini ise özel olarak vurgulamış.

Güçlü bir “üretim ekonomisi” vurgusu MHP’nin beyannamesinde de yer almakta, yatırımların; yüksek teknolojiye dayalı, katma değeri yüksek mal ve hizmet üreten alanlara yöneltilmesini öngören bir sanayileşme politikası talep edilmekte. HDP ise kamu hizmetlerini önceleyen yeni bir ekonomik ve sosyal kalkınma modelini önermekte.

Sonuç olarak, Türkiye’nin enerji alanındaki açmazları ortadadır ve bunların üstesinden gelebilmek üretim tarafından çok tüketim tarafına yoğunlaşmayı gerektirmektedir. Bu noktada ise doğru büyüme modellerinin izlenmesi kritik önem kazanmaktadır. 

Dr. Nejat TAMZOK / Ankara - Haziran 2018

nejattamzok [at] yahoo.com