O gün törendekilerden kaçı iki ay sonra Ukrayna’ya yapılacak harekattan haberdardı bilinmez ama Putin, korkunçluğu ile övündüğü bu nükleer denizaltılarından birine Knyaz Oleg adını vermişti. Knyaz Oleg, bir diğer adıyla Büyük Kiev Prensi Oleg. 10. Yüzyılda yaşamış, Kiev Rus devletinin kurucusu başkomutan. Tarihte “deniz savaşçısı” olarak da anılan Kiev Prensi Oleg, artık Rus donanmasının bir askeri olarak Putin’in emrindeydi.
Bayan Eisenhower ve Barış İçin Atom
Nükleer güçle çalışan denizaltılar ilk olarak 1939’da ABD donanması tarafından tasarlandı. Temmuz 1951’de ABD Kongresi ilk nükleer enerjili denizaltının inşasına onay verdi. 18 ay süren yapım aşamasından sonra dönemin First Lady’si Mamie Eisenhower’un gerçekleştirdiği
1954-1979 yılları arasında yaklaşık 300.000 mil yol yapıp 25 yıl boyunca Amerikan donanmasına hizmet veren bu ilk nükleer denizaltının isim babası ise Fransız yazar Jules Verne oldu. Yazarın 1870 yılında yayınlanan Denizler Altında 20 Bin Fersah ve Kaptan Nemo adlı romanlarında yer alan denizaltı gemisi Nautilus’un adı verilmişti bu ilk nükleer denizaltı gemisine.
Burada Mamie Eisenhower’ın eşi Başkan Eisenhower’ı da tekrar analım. Kendisi “Barış için Atom” programını başlatan ve ünlü Eisenhower Doktrinini uygulamaya koyan kişi. Amerika, 1953’te açıklanan “Barış için Atom” programıyla askeri olmayan nükleer teknolojileri, eğitim ve materyalleri dünya ülkeleri ile paylaşacağını duyurmuştu. Kimilerine göre bu program sayesinde dünyada nükleer enerji teknolojilerinin geliştirilmesinde ve yaygınlaştırılmasında önemli adımlar atıldı. Kimilerine göre ise bu program as
Eisenhower görev süresi boyunca Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasını savundu. Fakat yine aynı süre boyunca ABD’nin nükleer silahlarını 20 kat artırarak, 1.000 adetten 20.000 adede çıkardı. Nükleer güçle çalışan askeri denizaltı gemisi de barışçıl bir nükleer teknoloji ürünü mü, o da ayrı bir tartışma konusu tabii.
Nükleer Denizaltı Sahibi Ülkeler
Denizaltılar nükleer güçle çalışanlar ve dizel-elektrik gücüyle çalışanlar olarak ikiye ayrılıyor. Her iki tip de nükleer silah taşıyabiliyor. Bugüne geldiğimizde 6 ülkenin filosunda nükleer güçle çalışan denizaltı bulunuyor. Bu ülkelerden ABD’nin mevcut filosunda bulunan 68 denizaltının tamamı nükleer güçle çalışıyor.
İkinci sıradaki Ruslar ise 1950’lerde ABD’nin nükleer denizaltı projesinden haberdar olur olmaz konuya dahil oluyor. İlk nükleer güçle çalışan denizaltılarını Amerikalılardan 4 sene sonra, 1958’de hizmete alıp onlarınkinden 5 sene daha çok çalıştırarak 30 yaşında emekli ediyorlar. Bugün Rusya’nın 51 deniz altısından 31’i nükleer güçle çalışıyor.
Üçüncü sırada bulunan Çin’in ise filosundaki 59 denizaltının 12’si nükleer güçle çalışıyor. Çin ilk nükleer denizaltısını Rusların yardımıyla 1974’te devreye alıyor. Çinli denizaltının emekli olması için ise 40 sene bekleniyor.
İngiltere ve Fransa da ABD gibi donanmasını tamamını nükleer denizaltılarla kuranlardan. İngilizlerin 11, Fransızların ise 8 denizaltısı bulunuyor.
Listenin son sırasında ise şaşırtıcı bir isim, Hindistan yer alıyor. Hindistan’ın toplam 16 denizaltısından sadece 1’i nükleer güçle çalışıyor. Yine Rusların teknik desteği ile inşa edilen denizaltı 2016 yılında, toplam 7 sene süren deniz denemelerinden sonra ancak devreye alınabiliyor.
Nükleer Güçlü Denizaltılar Nasıl Çalışıyor?
Aslında denizaltılarda kullanılan teknoloji diğer güç reaktörlerindeki teknoloji ile aynı. Nükleer reaktörlerde atomların bölünmesinden (nükleer füzyondan) ısı üretilir. Basit anlatımla, uranyum atomları nötronlarla çarpıştırılarak bölünür ve ısı açığa çıkar. Isı çıkışının sürekliliği de ortaya yayılan nötronların tekrar uranyum atomlarıyla çarpıştırılması ile sağlanır. Bu esnada da “zenginleştirilmiş uranyum” konusuyla karşılaşırız. Çünkü aslında doğadaki uranyumun sadece binde 7’si bölünebilir cinstendir. Bu yüzden uranyumun “zenginleştirilmesi” gerekir. Denizaltılarda kullanılan uranyum da zenginleştirilmiş uranyumdur. Böylece “bitmeyen” diye tanımlanan bir yakıt kaynağı elde edilmiş olur. İşte bu yakıt kaynağından üretilen ısı yardımıyla buhar, buhar yardımıyla da türbinler döndürülerek elektrik üretilir.
Dizel-elektrik gücüyle çalışan denizaltıların ana güç kaynağı ise içten yanmalı dizel motorlardır. Elektrik üretimi, motorinin oksijenle yakılmasıyla sağlanır. Bu denizaltılarda bataryalar boşaldığı anda elektrik üretimi için oksijene ihtiyaç duyulur. Bu nedenle de denizaltının oksijeni sağlayabilmek için tekrar yüzeye çıkması gerekir. Halbuki nükleer güçlü denizaltıların oksijene gereksinimi yoktur.
Avantajlar ve Dezavantajlar
Nükleer güçlü denizaltıların en büyük avantajı oksijen temin etmek için yüzeye çıkmasının gerekmemesidir. Bu sayede uzun süre deniz altında fark edilmeden ilerleyip, gemilere görünmeden yaklaşabilirler. “Bitmeyen” yakıtı sebebiyle sualtında süresiz olarak yüksek hızda çalışabilir. Böylece savaş gemilerine ve uçak gemilerine saldırabilir ya da onlardan kaçabilirler. Dizel-elektrik denizaltıların batarya kapasiteleri ise onları bu yüksek hızlı gemilere karşı korunmasız bırakabilmektedir.
Nükleer denizaltılar, dizel-elektrik denizaltılar gibi sürekli yakıt ikmaline ihtiyaç duymazlar. Bunlardan bazılarının 25-30 yıllık kullanım ömürleri boyunca yakıt ikmali yapmaları gerekmez. Nükleer denizaltıların yüzeye çıkmalarını gerektiren yegâne neden ise personelinin yemek ihtiyacıdır.
Nükleer denizaltılar onlarca milyar dolara ulaşan maliyetleri ile de dikkat çekmektedir. Boyutları ise henüz küçültülememiştir. Büyük boyut yüksek hızla da birleşince sese neden olmakta ve sonar detektörlere yakalanma riski artmaktadır.
Son Bir Dedikodu – Macron’u Kim Aldatıp Üzdü?
2016’da Avustralya Fransa’dan 12 adet dizel-elektrik denizaltı almak için 67 milyar dolarlık bir anlaşmaya imza attı. Fakat Eylül 2021’de Joe Biden, Avusturalyalıların Amerika ve İngiltere’yle yapacakları iş birliği anlaşmasını ilan etti. Yaklaşık maliyetinin 122 milyar dolar olması beklenen anlaşmayla Amerika ve İngiltere, Avustralya’ya en az 8 nükleer denizaltı üretiminde yardımcı olacak. Söz konusu anlaşmayla kendini garantiye alan Avusturalya da hemen geri dönüp Fransa ile yaptığı anlaşmayı iptal etti. Macron, Avustralya’ya ateş püskürürken Biden’a da içerlediğini belirtti. Biden ise basın mensuplarına “onu bırakacaklarından haberi olduğunu sanıyordum” dedi...
Umarız nükleer denizaltıların yaktığı tek can Macron’un canı olarak kalır.
Savaşsız bir dünya arzusuyla…