Yaklaşık bir yıl önce benzinin pompa satış fiyatı litre başına 5 TL sınırını aşınca Türkiye dünyanın en pahalı benzinini tüketen ülkeler liginde üst sıralardaki yerini perçinlemişti.
Fiyatları aşağıya çekmek için bazı adımlar atıldı. EPDK tavan fiyat uygulamasını iki aylığına devreye soktu. Kalıcı sonuç alınamayınca EPDK bu kez ana dağıtım firmalarına “kâr paylarınızı düşürün, yoksa yine tavan uygulamasına geçmek zorunda kalabiliriz” uyarısı yaptı. Türkiye`nin tek rafineri şirketi Tüpraş da bu telkinlerden nasibini aldı. Bunun üzerine fiyatlar bir miktar daha düştü.
Bu arada ham petrol fiyatlarındaki gerileme, enerji yönetiminin imdadına yetişti. Altı ayda ham petrol 110 dolarlardan 65 dolarlara kadar geriledi. Ancak benzin ve motorin pompa satış fiyatları o kadar hızlı düşmüyordu.
Bunun bir nedeni şuydu: Ham petrol fiyatlarındaki düşüş, Türkiye`nin de referans aldığı Akdeniz piyasasındaki benzin ve motorin fiyatlarına gecikmeli yansıyordu. İlerleyen günlerde bu da oldu ve Akdeniz akaryakıt piyasasında da fiyatlar doğal inişe geçti.
Yine de benzinde ve motorinde ham petrole paralel bir ucuzlama yaşanmıyordu. O zaman bunun başka nedenleri de olmalıydı. Onlardan biri de kur hareketleri olabilirdi ama oradaki değişim de durumu açıklamıyordu.
Peki neydi sorun? Akaryakıt fiyatları içinde maktu verginin (Yani ÖTV. Ve bu da 4.30 TL’lik benzin fiyatının 2.18 TL/litrelik bölümünü oluşturuyor) yüksek bir paya sahip olması… Ham petroldeki ucuzlamadan etkilenebilecek kısım ise 1.05 TL`lik çıplak fiyattan ibaret. Yani ham petrol ne kadar düşerse düşsün, benzinin litre fiyatında şu an itibariyle (ÖTV, KDV ve EPDK payı) olmak üzere 2.9 TL`lik bir payı bulunan vergilerin de buna paralel azalması beklenemezdi. O yüzden, EPDK düşüşü sağlamak için yeni bir fiyatlandırma metodolojisi geliştirdi.
EPDK`nın bu adımları, akaryakıt ana dağıtıcıları ile bayilerin tepkisini çekti. Bir ay kadar önce yüzlerce istasyon işletmecisi Ankara`da bir salon toplantısı yaptı. Konuşmacılar, pek çok istasyonun akaryakıt satışından zarar ettiğini, yan hizmetler sayesinde ayakta kaldığını ifade etti. PÜİS Başkanı Muhsin Alkan, "gerekirse istasyon kapatırız" dedi.
Geçtiğimiz günlerde EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz`ın açıklamalarına da yer verilen gazete haberlerinde, akaryakıt bayilerinin yüzde 40 karlılıkla çalıştıkları ileri sürüldü. Petroldeki indirimin, bunu pompa fiyatına yansıtmayan bayileri zengin ettiği iddia edildi.
Biz bir akaryakıt istasyonunun ne kadarlık bir kâr payı ile ayakta kalabileceğini tam bilemeyiz. Ancak ana dağıtıcı ile bayinin paylaştığı kâr payının yaklaşık 35-40 kuruş civarında olduğunu biliyoruz. Eğer devlet bu rakamı yüksek buluyorsa teknik olarak söyleyecek bir sözümüz olamaz, olsa olsa ekonomi politikalarını sorgularız.
Ancak bizim anlamadığımız, deneyimli ekonomi muhabiri ve editörü arkadaşlarımızın hesaplamalarının da ciddiyetten uzak oluşu. Bayilerin yüzde 40 kâr payı alarak faaliyet göstediklerini söylemek için ortada bizim bilmediğimiz başka bir şeyler olmalı.
Gazetecilerin hataları, okuyucuları da yanıltarak milyonlarca yanlışa neden olma potansiyeli taşıyor. Bu yüzden bir yanlışı bir başka yanlışla eleştirmek sağlıklı sonuçlar vermez.
Ha, şunu tartışabiliriz. Türkiye`de akaryakıt sektörü yeniden dizayn edilmeli, bağımsız bayiler yerine istasyonlar ana dağıtıcıların şubesi gibi çalıştırılmalı. Böylece hem denetim daha kolay olur hem de hizmet kalitesi yükselir, fiyatlar düşer diyebilirsiniz. Buna farklı bir yaklaşımdır diye bakar, haklı yanları var deriz. Ama yanlışa doğru diyemeyiz, kimse kusura bakmasın...
Bu arada son bir not. Şayet fiyatlar biraz daha düşerse, hükümete akaryakıttan alınan ÖTV`yi artırmak için bir manevra alanı da açılabilir. Bu da, akaryakıt fiyatlarına geri alınamaz kalıcı bir zam anlamına gelecektir. Biline...