Türk denizcilik tarihinin piri diyebileceğimiz, Osmanlının ilk kaptan-ı deryası Barbaros Hayrettin’in abisi, Oruç Reis, Osmanlı sancağını Akdeniz’de uzun yıllar dalgalanmasını sağlamıştır. Dönemin en güçlü donanmaları olarak bilinen Portekiz ve İspanyol donanmalarını Kuzey Afrika sahillerinden uzaklaştırarak, Akdeniz kıyılarının 300 yıldan fazla Osmanlı hakimiyeti altında kalmasına imkan vermiştir.
Türk denizcilik tarihinde böylesine müstesna bir yere sahip Oruç Reis’in isminin verildiği Türkiye’nin ilk yerli ve milli araştırma gemisi, 30 Ağustos 2019 tarihi itibariyle Akdeniz’de Yavuz, Fatih ve Barbaros’un yanında yerini aldı. Ağustos ayı Türklerin “şanslı” ayıdır. Malazgirt, Mohaç ve Büyük Taarruz gibi Türk tarihinin dönüm noktalarını oluşturan zaferler Ağustos ayında kazanılmıştır. Oruç Reis’in, Türklerin zaferler ayının en seçkin gününde Doğu Akdeniz’deki yerini almış olması da dikkat çekicidir.
Doğu Akdeniz’de keşfedilen hidrokarbon yataklarının son günlerde bölgede gerilimi tırmandırdığı ve tansiyonu yükselttiği malumunuz. Güney Kıbrıs ile Yunanistan’ın başını çektiği ve Mısır, İsrail gibi bölge devletlerinin yanı sıra Fransa ve İtalya gibi küresel devletler ve Güney Kıbrıs’ın sakat üyeliği sonucu Avrupa Birliği bir elden bölgede Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin haklarını gasp etmeye çalışarak, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ı oyun dışı bırakmak için yoğun çaba içindeler.
Türkiye, hem Kıbrıs sorununda garantör devlet olması hem de bölge ülkesi olması hasebiyle son dönemde Doğu Akdeniz’de oldukça proaktif bir politika takip ederek hem Türkiye Cumhuriyeti’nin hem de Kuzey Kıbrıs’ın haklarını sonuna kadar koruyacağını her fırsatta net ve sert bir biçimde ifade etmektedir. Türkiye, bölgede oluşturduğu iki sondaj platformunu teknik olarak desteklemek için gereken en az altı özel gemi sayısını tamamlamaya çalışmaktadır. Bu demek oluyor ki Doğu Akdeniz’e en kısa zamanda en az iki Türk gemisi daha inecektir.
Türkiye bu kararlılığını koruduğu sürece Doğu Akdeniz’deki bu çetin mücadelede hem sahip olduğu mevzileri koruyacak hem ileride enerji üzerinden yeniden kurulacak denklemlerin de başat aktörü olacaktır. Özellikle arama çıkarma faaliyetlerinde kendi milli alt yapısını tamamladığında ve bu alt yapıyı ciddiyetini ortaya koyan askeri seçeneklerle harekete geçirdiğinde şu an kurulan denklemlerin hepsi geçerliliğini yitirecektir.