ABD Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA), enerji santrallarının karbondioksit emisyonlarını sınırlamaya yönelik yeni teklifi, ülkedeki enerji çevrelerinde ciddi tartışmalara neden oldu. Şayet bu teklif yasalaşırsa, sadece ABD enerji sektörünü etkilemekle kalmayacak, muhtemelen küresel enerji piyasalarında da önemli sonuçlar doğuracak. Bu arada, Türkiye’nin de içinde bulunduğu pek çok ülkeye olumlu ya da olumsuz önemli etkileri görülecek.
EPA, ABD’de enerji santrallarının emisyon standartlarını belirlemeye yetkili bir kurum. Söz konusu düzenlemeyle kömüre dayalı yeni kurulacak termik santralların karbondioksit emisyonları MW-saat başına 500 kilogram ile sınırlandırılacak. Bu konuda dünya ortalaması halen 1.120 kilogram, Avrupa Birliği ortalaması ise yaklaşık 880 kilogram. Oysa günümüzün en gelişmiş kömür santrallarında dahi söz konusu emisyon miktarı 800 kilogramın üzerinde.
OBAMA`NIN İKLİM EYLEM PLANI`NIN BİR PARÇASI
Daha önce bu konuda herhangi bir sınırlamanın bulunmadığı ABD’de, EPA’nın bu teklifi, Başkan Obama’nın sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik politikalarının açık bir yansıması. Başkan Obama, söz konusu politikaları, Haziran 2013 tarihinde Georgetown Üniversitesi’nde duyurduğu “İklim Eylem Planı” vasıtasıyla kamuoyuyla paylaşmıştı. Obama yönetimi tarafından ısrarla takip edilen ve yasal düzenlemeler yoluyla gerçekleştirilmeye çalışılan söz konusu anti-karbon politikası, eski başkan yardımcısı Al Gore’un başını çektiği “yeşil lobi” tarafından da heyecanla destekleniyor.
Ancak düzenleme teklifi, kömüre dayalı santral işletmecileriyle özellikle kömür endüstrisinin büyük tepkisini çekti. Karardan en fazla etkilenecek ABD kömür endüstrisi, EPA’nın 20 Eylül 2013 tarihinde duyurduğu düzenleme teklifini Obama yönetiminin doğrudan kendilerine bir saldırısı olarak algıladı.
ABD`DE ELEKTRİĞİN YÜZDE 40`I KÖMÜRDEN
ABD`nin toplam enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’si kömürden sağlanıyor. Ülkedeki elektrik üretiminin yüzde 40’ı da kömüre dayalı santrallerden elde ediliyor. Buna karşın, söz konusu santraller, sera gazı emisyonlarının yüzde 40’ından sorumlu. Bu durumda, kömür santrali işletmecilerini zor günlerin beklediği açık.
Sera gazı emisyonuna getirilecek sınırlamanın mevcut santralları da kapsayacak şekilde genişletilmesinden ve mevcutların da kapanmasına neden olmasından büyük kaygı duyuluyor. Gerçekten, EPA’nın bu girişimi, ABD’nin gelecekteki enerji bileşimi içerisinden kömürün çıkarılması anlamına geliyor.
CUMHURİYETÇİ-DEMOKRAT ÇATIŞMASINDA YENİ ALAN
Yeni düzenleme, özellikle kömür üreticisi eyaletler tarafından ciddi şekilde eleştirilirken Demokrat Parti’yle Cumhuriyetçi Parti arasında da yeni bir çekişme alanı yaratıyor. ABD kömür endüstrisi temsilcileri, teklif edilen limit değerin ancak “karbon tutma ve depolama (CCS)” teknolojisinin uygulanmasıyla mümkün olabileceğini, bununla beraber bu teknolojinin maliyetinin üstlenilmesi durumunda ise rekabet şanslarının olamayacağını ileri sürüyor. Söz konusu düzenlemenin devreye girmesi durumunda, ABD’de kömüre dayalı yeni bir termik santralin kurulmasının imkansız hale geleceği ve ABD kömür endüstrisi için iç piyasanın neredeyse tamamen kaybedileceği rahatlıkla söylenebilir.
CCS TEKNOLOJİLERİNİN UYGULANABİLİRLİĞİ
EPA yöneticileri ise, Amerikalıların gelecek kuşaklara karşı ahlaki yükümlülükleri olduğunu, düzenlemenin halk sağlığını ilgilendirdiğini ileri sürüyor. EPA ayrıca, kömür endüstrisi temsilcilerinin aksine CCS teknolojilerinin ticari olarak kullanılabilir olduğuna vurgu yapıyor. Bu bakımdan, söz konusu tartışma, aynı zamanda CCS teknolojilerinin uygulanabilirliğine ilişkin bir alt tartışmayı da içinde barındırıyor.
EPA yöneticileri, teklif edilen standartların, yeni jenerasyon termik santral teknolojilerinin gelişimini hızlandırıcı etkisi olacağını ve uzun vadede kömür endüstrisinin de önünü açacak bir etkiye sahip olacağı yönünde açıklamalarda bulunuyor.
Bununla beraber, ticari kullanımı henüz mevcut olmayan CCS teknolojisinin kömüre dayalı santralların yatırım maliyetlerini mevcut santrallara göre 2-3 kat arttırdığı biliniyor. Bu yüzden kömüre dayalı santralların rekabet gücünün neredeyse tamamen ortadan kalkacağı da... Bu teknolojiyi kullanacak biri Kanada’da diğeri Mississippi’de iki santralın inşaatı devam ediyor. Söz konusu santrallerin Mayıs 2014`te devreye alınmaları planlanıyor.
EPA’nın söz konusu düzenlemeyi 2012 Nisan’ında da gündeme getirdiği dikkate alınırsa Obama’nın bu konudaki ısrarı devam edecek. Bu durumun ABD kömür endüstrisini sürekli bir baskı altında tutacağı söylenebilir.
ŞEYL GAZLA MÜCADELE EDERKEN...
Aslında bu durum ABD`li kömür üreticilerinin karşı karşıya kaldığı tek sorun değil. Sektör bir süredir ucuz kaya gazının da (şeyl gaz - shale gas) baskısı altında. ABD şeyl gaz üretimindeki artış doğal gaz fiyatlarını önemli ölçüde düşürmüş ve bu ülkenin elektrik üretiminde kömürden doğal gaza dönüşüm süreci hızlanmıştı. ABD kömür üreticilerinin yeni pazar arayışları sonucunda Avrupa kömür fiyatları 2011 Mart ayındaki 130 USD/ton seviyesinden 85 USD/ton seviyesinin altına kadar gerilemişti.
Yeni düzenlemenin ABD kömür sektörü üzerindeki etkileri muhtemelen şeyl gazdan çok daha ağır olacaktır. Sektörün yeni pazarlar bulma arayışının, zaten gerilemekte olan kömür fiyatlarının daha da düşmesine neden olması kaçınılmaz görünüyor.
TÜRKİYE`DEKİ YATIRIMCILAR YAKINDAN İZLENMELİ
Söz konusu gelişmelerin muhtemel sonuçları, kömür ithalat faturası her yıl biraz daha kabarmakta olan ülkemizi de son derece yakından ilgilendiriyor. Ülkemizde ithal kömür yakıtlı elektrik üretim tesislerine ilişkin lisans başvurularının toplam kurulu gücü, ülkedeki toplam elektrik kurulu gücünün neredeyse yarısına yakın. ABD’deki bu gelişmelerin gerek yerli gerekse ithal kömür yatırımı düşünenlerce yakından izlenmesinde büyük yarar var.