Nükleer reaktörün kaldırıldığı yere üniversitesi kampüsü

Haluk DİRESKENELİ

1952 yılında NATO'ya üyelik heyecanı Türkiye ile Amerika arasında ilişkilerin derinleşmesine zemin hazırladı. Bu dönemde, Türkiye, Amerikan kültürüne, sinemasına, müziğine ve haberlerine sınırsız bir hoşgörü ve ilgi gösterdi. Amerikan barış gönüllüleri, İngilizce öğretmeni olarak ülkemize geldiler. Kızılay'daki gökdelenin hemen yanında Amerikan haber ajansı faaliyet göstermeye başladı. Bu mekanda Amerikan haber ve propaganda filmleri, uzay keşifleri ve yeni otomobil haberleri izlenebiliyordu. Yakınlarında bulunan Güven Parkı'na bitişik Amerikan kütüphanesi vardı. Buranın ikinci katı çocuk kitaplarına ayrılmıştı. Ben de babamın işlerinin yoğun olduğu zamanlarda bu kütüphanede saatlerce renkli İngilizce kitaplarla vakit geçirirdim.

1966’da Ankara'nın Kurtuluş Parkı'nda Amerikan Nükleer Sergisi düzenlendi. Amerika, II. Dünya Savaşı'na iki atom bombası patlatarak son vermiş ve bu sergiyi, nükleer enerjideki liderliğini üstünlüğünü tüm dünyaya gösterme aracı olarak kullanıyordu. Sergide, zararsız dozda olduğu belirtilen nükleer materyaller, koruyucu engellerin arkasında sergileniyordu, nükleer enerji hakkında çok sayıda görsel, afiş ve açıklamalar bulunuyordu. Sergi Avrupa başkentlerini dolaştı , en son Ankara’ya geldi.

Ankaralılar, merakla bu sergiyi gezdiler. Sergi, basınçlı küresel çadır içindeydi, Kurtuluş Parkı'nda uzun bir süre açık kaldı. Sergi içinde temeli -20metreye inen bir de küçük kapasiteli nükleer reaktör vardı. Tarımsal araştırmalar için kullanılacaktı. Ancak zaman geldi, 1967 yılında kapanma kararı alındı. Sergide bulunan hafif cihazlar geri taşındı, posterler, resimler ve afişler ise çöpe atıldı. Sergide bulunan ve hafif dozda olduğu söylenen nükleer materyallerin ve nükleer reaktörün nasıl taşınacağına bunlara ne işlem yapılacağına dair bir karar verilemedi.

Olayın bundan sonraki kısmı, bir gizem olarak kaldı. İleri yaşlarda olan bazı Ankaralı insanlar, bu konuda belli belirsiz anılarını hala hatırlıyorlar. Ankara’da uzun yıllardır faaliyet gösteren bir önemli mühendislik şirketinin sahibi Sayın Metin Atamer hocamız gençliğinde bahsi geçen nükleer reaktörü iki kez gezmiş.

Sergi kapandıktan sonra nükleer reaktör atıklarından temizlenip beton içine alındı ve toprağa gömüldü, çevresi dikenli tellerle çevrelendi. 7-8 sene yanına kimse yaklaştırılmadı. Daha sonraki yıllarda üstüne tarım toprağı serildi ve fidanlık oldu. Konu hızla unutulmaya bırakıldı. Bu olay belki gazetelerde yer almış olabilir. Bugün burası ABB buz pisti olarak kullanılıyor.

Hacettepe Üniversitesinde işlerim olduğunda, Kurtuluş Metro durağından Kolej yolu ile Kızılay'a yürüyerek geçerim. Kurtuluş Parkı'ndan geçerken, Amerikan sergisindeki nükleer reaktörün nükleer atıklarla beraber parkın içinde gömülü olduğu düşüncesi aklıma gelir. Acaba bu nükleer atık depoları gerçekten burada mı? Burası, en son teknoloji ile üretilen Geiger sayacı ile kontrol edilmiş mi? Nükleer atıkların binlerce, belki milyonlarca yıl sonra ancak etkisini yitireceği biliniyor.

Park halen kullanıldığı durumda yeşil alan olduğu sürece muhtemelen bir tehlike arz etmiyor. Son günlerde Kurtuluş parkının ABB ile yapılacak devir işlemlerinden sonra TED üniversitesi yerleşkesi olacağı duyumları var. İlerde burada bir inşaat çalışması başlarsa, temel kazısı sırasında karşılaşabileceğimiz olası ciddi bir durum hakkında endişe duyarım. Bu nükleer atıklarla karşılaşırsak ne yapmamız gerektiği konusunda bir planımız var mı? Bu konular, hepimizin aklında bir soru işareti bırakıyor.