Mavi Yolculuk, Kekova ve Ege'de sınır meselesi

Haluk DİRESKENELİ

Değerli okuyucu, yaz bitti bitiyor derken, hiç gelmeyecekmiş gibi görünen serinlik de kapılarımızdan pencerelerimizden yavaş yavaş içeri sızmaya başladı. 

Geride bıraktığımız yaz Türkiye'de en çok konuşulan konulardan biri Ege Adaları idi.

Peki neden? 

Efendim Bodrum çok pahalıymış, astronomik fiyatlara balık, meze ve içecek satıyorlarmış, Yunan adaları daha ucuzmuş falan filan. 

Hazır Yunanistan da sınırlı süreli sınırda vize uygulaması ile Ege ve Akdeniz'deki adalarının kapılarını Türkiye'den gelecek ziyaretçilere sonuna kadar açmışken, neden gidilmesindi ki? 

Ancak turistik ziyaretler kadar popüler olamasa da Ege'yi ve Yunan adalarını konuşturan bir başka mesele de enerjiydi. Bu mesele tartışılırken Kıbrıs da konuya dahil elbette... 

Her neyse... 

Peki nedir Ege Adaları'nın durumu, kıta sahanlığı, karasuları, münhasır ekonomik bölge vs. meselesi? 

Konuya bir ucundan dahil olmak isteyenler okumaya devam edebilir, umarım sıkılmazsınız. 

Hadi başlayalım...

Aslında bu yazıya başlarken, şöyle bir başlık atmayı düşünmüştüm:

İtalya-Türkiye 1932 Sözleşmesi: Ege'deki Sınırların Belirlenmesi ve Kara Ada Üzerindeki Egemenlik...

Hadi oradan devam edelim o zaman...

Değerli okuyucu, Kaş Üçağız çıkışlı Kekova mavi yolculuklar, Kekova Adası etrafında yapılır. Bu bölge, tarihi olaylarla şekillenmiş önemli bir coğrafi noktadır. 1912 yılında, İtalya'nın Meis (Kastellorizo) Adası'nı işgal etmesiyle birlikte, Kekova Adası da stratejik bir alan haline geldi.

O dönemde sadece yaz aylarında odun hasadı için geçici olarak kullanılan Kekova Adası'na İtalyanlar çıkarma yaparak bir karakol kurup asker konuşlandırdılar. Bu adım, Kekova Adası'nı uzun süre Türkiye ve İtalya arasında bir anlaşmazlık konusu yaptı.

Ancak, 1932 yılında imzalanan İtalya-Türkiye Sözleşmesi ile Kekova Adası Türkiye'ye bırakıldı. Bugün, adanın güney kıyısında, açık denize bakan tarafında harabe halinde terk edilmiş bir İtalyan askeri karakolu hala mevcuttur.

MEİS ADASI VE 12 ADALAR'IN DURUMU 

Meis Adası ise İtalya'nın kontrolünde kalmaya devam etti. II. Dünya Savaşı'nın ardından, 1945'te, On İki Ada'nın bir parçası olarak Türkiye'ye belirli tavizler karşılığında teklif edilse de, bu tavizler sağlanamayınca Ada, İtalya'nın savaş tazminatı olarak Yunanistan'a devredildi.

1932 SÖZLEŞMESİNİN TEMELLERİ VE SONUÇLARI 

4 Ocak 1932'de Ankara'da, İtalya Büyükelçisi Pompeo Aloisi ile Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras arasında imzalanan bu sözleşme, 1923 Lozan Antlaşması'ndan sonra ortaya çıkan bazı egemenlik ve deniz sınırı sorunlarını çözme amacını taşıyordu. Özellikle Anadolu kıyıları ile 1921'den beri İtalyan kontrolünde olan Meis Adası çevresindeki küçük adacıklar ve kara sularının sınırlandırılması üzerine yoğunlaşan bu anlaşmazlıklar, bu sözleşmeyle netleştirildi. 

Sözleşmeyle birlikte, Meis Adası limanı içinde bulunan adacıklar ve daha açıkta yer alan Rho ve Strongili adaları İtalya'ya bırakılırken, çevredeki diğer küçük adacıklar Türkiye'ye devredildi. Bu anlaşma, iki ülkenin egemenlik haklarının netleşmesine büyük katkı sağladı.

KARA ADA ÜZERİNDEKİ EGEMENLİK VE SÖZLEŞMENİN EK PROTOKOLÜ

Bodrum Yarımadası çevresindeki bölgeye ilişkin İtalyanca ve Türkçe ada isimleri sözleşmede yer alırken, İtalya Hükümeti, Bodrum'un karşısında bulunan Kara Ada (Yunanca: Arcos) üzerindeki Türk egemenliğini de resmen tanıdı. Kara Ada, Bodrum Körfezi'ni kontrol etmesi açısından stratejik bir öneme sahipti ve Türkiye için önemli bir kazanım olarak değerlendirildi.

Aynı yılın Aralık ayında imzalanan bir ek protokolle, iki ülke, deniz sınırlarını daha da detaylandırarak Anadolu kıyıları ile İtalyan kontrolündeki Dodekanes Adaları arasında otuz beş nokta belirledi. Bu noktalar, her iki ülke topraklarına eşit uzaklıkta olacak şekilde tespit edildi.

1996 KARDAK/İMİA KRİZİ VE SÖZLEŞMENİN HUKUKİ GEÇERLİLİĞİ 

Ancak, bu ek protokol, 1996 Kardak/İmia krizi sonrası Ege sorunları bağlamında tartışmalı hale geldi. Türkiye, ek protokolün Cenevre'deki Milletler Cemiyeti’ne sunulmadığı gerekçesiyle hukuki geçerliliğinin bulunmadığını savunuyor. Bu nedenle, Dodekanes bölgesindeki bazı küçük adacıklar ve kayalıklar üzerindeki egemenlik hakkının hala belirsiz olduğu düşünülüyor. Bununla birlikte, sözleşmenin Kara Ada ve Meis bölgesine ilişkin hükümleri herhangi bir tartışma konusu olmamıştır.

1932 İtalya-Türkiye Sözleşmesi, iki ülke arasındaki sınır sorunlarını büyük ölçüde çözüme kavuşturmuş ve Ege'deki birçok ada üzerindeki egemenlik haklarını belirlemiştir. Ancak, Dodekanes bölgesindeki bazı küçük adacıklar ve kayalıklar üzerindeki egemenlik sorunları hala tam olarak çözülememiş olup, gelecekte yaşanabilecek olası anlaşmazlıklar için bir zemin oluşturmaktadır.