HALUK DİRESKENELİ
Değerli okuyucular, bugün size 1990’lı yıllarda yaşadığım bir tecrübeden söz edeceğim. Ama izninizle önce uzunca bir girizgah yapmalıyım. Hadi başlayalım.
ABD şirketleri, alıcıların ciddiyetlerinden emin olabilmek için zaman zaman büyük projelerin teklifleri için karşı taraftan teklif hazırlama masraflarının ödenmesini isterler. Bu rakam 10 bin - 50 bin dolar arasında değişir. Bizim başımıza da geldi, oradan biliyoruz.
Büyük bir termik santral ihalesinde satıcı ABD firması bizden 50 bin dolar tutan teklif hazırlama masraflarının ödenmesini istedi. Aşağıda anlatacağım olay John Nash Oyun kuramına çok uygun. Zaman zaman teklif sürecinde ben de karşı taraftan teklif masraflarımızın ödenmesini istememiz gerektiğini çok kez düşünmüşümdür.
Bundan yıllar yıllar önceydi. Şimdi artık büyük ölçüde özelleştirilmiş, özel şirketlere satılmış kamu şirketindeki çalışmamı sona erdirdim, ordan ayrıldım. Kamu şirketine ait makina fabrikasında çalışırken, Alman Vkw lisansı ile buhar kazanı imalatı yapıyorduk. Alman Vkw şirketi de artık piyasada yok, satıldı, satın alan firma da satıldı.
Vkw lisansını satın aldığımız iki kazan vardı. Birincisi fuel oil yakan, saatte 50 ton 20 bar kızgın buhar üreten buhar kazanı. Diğeri saatte 100 ton buhar üreten, düşük kalorifik değerde yerli linyit yakan ızgaralı buhar kazanı.
Bu kazanları mevcut ve yeni şeker fabrikaları için üretirdik. Tüm Vkw detay projeleri bize verilmişti. Aslında uzay teknolojisi değil, neyse vermişiz parasını almışız resimleri. Yeniden aydıngere çizmişiz, Türkçe açıklamalarını yapmışız.
Kazanları fabrikada yerine monte etmek için kamu şirketi bünyesinde montaj müdürlüğümüz, vinçlerimiz, montörlerimiz var. Her şey şirketin yurdun çeşitli yerlerine dağılmış şeker fabrikalarında yapılıyor. Izgaralar kendi dökümhanemizde dökülüyor, pompalar vantilatörler kendi imalatımız. Piyasadan çelik saç, dikişsiz çelik boru ve enstrümantasyon ekipmanları alıyoruz.
Kazanların saha montajı yapılıyor, yaklaşık iki yılda teslim ediliyor. En az bir yıl fabrika imalatı, ayrıca bir yıl yerinde montaj sürüyor. Bir maliyet çıkıyor ama ucuz mu, pahalı mı, bilgimiz yok. Zaten şirket dışından kimse buhar kazanı istemiyor. Şirket içi fabrikalar bizden başka kimseden fiyat sormuyor almıyor.
Daha sonra bir özel müteahhitlik şirketinin buhar kazanı üreten bölümünde çalışmaya başladım. Dünyaca ünlü ABD’de yerleşik bir endüstriyel buhar kazanı üreticisinin lisansına sahibiz. Önce paket buhar kazanlarını komple gemiyle getirirmişiz. Sonra ufak bir ölçekten çok hollü bir fabrikaya dönen mekanda buhar kazanı üretimine başlamışız. Kazan tasarımını ABD manuallerine uygun şekilde biz Ankara ofisinde yapıyoruz. Piyasadan yine çelik saç, çelik çekme boru, pompa, vantilatör, emniyet vanası, yakıcı brülör, control enstrümantasyon ekipmanları alıyoruz.
Şimdi artık kapanmış olan İzmir'de yerleşik Almanya lisanslı bir başka buhar kazanı firmasıyla rekabet halindeyiz. İstanbul Tuzla’da E-5 karayolu üstünde başka bir özel firma da bazen çeşitli yabancı lisanslar kullanarak karşımıza çıkıyor.
Fiyat seviyesi belli. Rekabet çok sert. Yerli piyasada çok talep var. Yatırım çok, yeni fabrika çok, yeni fabrikaların proses buharına ihtiyacı var. Yurtiçi yurtdışı her tarafa koşuyoruz. Maliyetlerimizi çok iyi hesaplıyoruz.
Günlerden bir gün eski çalıştığım kamu şirketinden önce telefon, ardından yazılı talep ve şartname geldi. Bizden 3 adet, herbiri saatte 50 ton 20 bar biraz kızgın buhar üretecek fuel-oil yakan paket buhar kazanı istiyorlar. Fabrika çıkış fiyat talep ediyorlar.
Bir anlam veremedim. Ellerinde yıllardır ürettikleri, benim imalatını eskiden yaptığım, resimlerini ezbere bildiğim eşdeğer kapasitede buhar kazanı var. Bu ne iş?
Üşenmedim, genel müdürlük merkez proje yeni tesisler dairesine gittim. Bu talebi yapan eski arkadaşımı buldum, durumun ciddiyetini öğrenmek istiyordum. Elinizde yıllardır yaptığınız, işletmede sorunsuz çalışan buhar kazanları var, bizden niye teklif istiyorsunuz diye sordum.
Dönem dışa açılma dönemi. 12 Eylül geride kalmış. Turgut Özal bizi dış dünyaya açmış. Özellikle kamu şirketleri dışarıya iş yapmak için uğraşmaya başlamışlar.
Hükümetler arası anlaşma ile Özbekistan hükümetine üç adet herbiri günde 3000 ton pancar işleyecek komple şeker fabrikası satmışız. Özbekistan o güne kadar sadece pamuk üretmiş. Ülkede şeker üretimi yok. Şeker pancarı üretimi yeni başlamış. Fabrikalar kurulacak, çalışacak, şeker üretecekler.
Bizim kamu kuruluşu, yeni inşa edilecek fabrikaların şeker makinaları üretimine başlamış. Buhar kazanı üretimi için kendi kazanlarını üretecekler, ancak teslimat uzun.
Fiyat konusunda da Özbekistan tarafında rahatsızlık var. Özbekistan hükümeti konuyu uluslararası rekabete açmak istemiş. Buhar kazanlarını komple paketten çıkarın, bize özel firmalardan, piyasalardan teklif getirin demiş.
Yani alıcının elinde kendi üretimleri buhar kazanı var. Biz kendi buhar kazanları ile rekabet edecek buhar kazanı teklifi vereceğiz. Olacak iş değil. Bizden almayacakları baştan belli. Neden teklif vereyim? Neden fiyat vereyim? Neden kısıtlı mühendislik zamanını bu işe boşuna harcayayım?
Ancak bizim özel şirketin üst yönetiminden olumlu karar çıktı. “Alıcı teklif verelim” dediler.
Benim epey bir zamanım gitti. Kocaman, çok ciddi, çok rekabetçi bir teklif hazırladım, götürüp verdim. Teklif paket buhar kazanı, teslim süresi 1 yıl, yerinde saha montajı 1 ay, fiyat kazan başına 1 milyon ABD doları.
Kamu kurumunun buhar kazanı büyük, ağır, pahalı, fiyat kazan başına 2 milyon ABD doları, teslim süresi en az iki yıl. Bizimle piyasa şartlarında rekabet etmelerine imkan yok. Bizim özel fabrika işçi adamsaat birim maliyetimiz 5 dolar, kamuda onların 25 dolar.
Teklifi verdim, sonra başladım beklemeye. Arada bir ziyaret ediyorum, telefon açıyorum. Beni oyalıyorlar. Sonunda anladım. Benim teklifi ortaya çıkarmamışlar. Çok zorda kalırlarsa acil durumda kullanmak üzere kenara koymuşlar. Değerlendirmeyi kendi buhar kazanları daha uygunmuş gibi yapmışlar. Böylece işi bağlamışlar.
Anlaşılır bir durum, işi bize verecek değillerdi. Bizim teklif elimizde kaldı. Kendi buhar kazanları kendi bildikleri gibi imal edildi. Onların kazanları üç yılı aşan bir sürede üretim yerinde teslim edildi. Acelesi yoktu. Çünkü proje yönetimi şemalarına göre zaten fabrika üç yıl içinde devreye girecekti.
Şimdi Özbek ülkesinde çok sayıda fabrika var. Özbekistan ile başka işlerimiz de oldu.
Özel şirketin ABD lisansı zaman içinde bitti. Yenilenmedi. Fabrika satıldı. Yerine AVM yapıldı. Kamu fabrikası boş duruyor. Yeni yatırım yok, sipariş yok. İçinde çalışma yok.
Artık ortada kamu fabrikası kalmadı. Çoğu özelleşti, piyasaların rekabet şartlarına uydu. O günlerden beri, kendi imalat imkanı olan kamu kurumlarından gelen ve sadece fiyat karşılaştırması için istenen talepleri ciddiye almamaya başladım.
Bizim ülkemizde tasarıma, danışmanlığa, fikri mülkiyete, besteye, uzman bilgiye para vermemek alışkanlıktır. ABD’de süreç tersine çalışır. Her bilginin bir bedeli vardır ve bilgiyi almak için para ödersiniz. Bizim coğrafya zaman gelecek bu duruma uyacak.
Haluk DİRESKENELİ - ANKARA / 28 Ocak 2019