Karlar altında yatan enerjimiz!

Mehmet KARA

MEHMET KARA 

Yeni yıla pek sık rastlanmayan meteorolojik şartlarla giriş yaptık. 

Ortalık kar, kış, kıyamet. 

Ana iletim direklerinden bazılarının yıkılması sonucu İstanbul ve çevresinde elektrik kesintileri de gördük. 

Yoğun kar yağışı altında okulların tatil edilmesi gibi önlemleri de yaşadık. 

Meteoroloji uzmanlarından gelen mesajlara bakılırsa elverişsiz hava koşulları bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. 

Ama olsun. Her gecenin bir sabahı var. 

Hemen yarın sabahı kastetmiyoruz tabii. 

Biraz daha geniş ve uzun vadeli bakarsak… 

Yoğun yağışların etkisiyle barajlarda doluluk oranları hızla yükseldi. 

Sadece mevcut kar örtüsü bile, bu artışın süreceğinin açık delilidir. 

Barajlar hızla yağıp geçen yağmurlarla değil, asıl yavaş yavaş eriyen karların toprağı da doyura doyura su havzalarına doğru yol almasıyla dolar. 

Barajların dolu olması 1990’lı yıllarda su sıkıntısı çeken İstanbullu için en ferahlatıcı haberler arasında yer alırdı.

Bugün barajların doluluğunun bir başka anlamı daha var. Aslında eskiden de anlamı vardı ama şimdi bu konuda farkındalık daha yüksek. 

Önünde türbin bulunan barajlardan söz ediyoruz, yani hidroelektrik santrallerinden, kısaca HES’lerden. 

Yıldan yıla değişmekle birlikte Türkiye’de HES’ler, üretilen toplam elektriğin üçte birine yakınına kaynaklık ediyor. 

Özellikle yaz aylarında HES’lerden daha fazla elektrik üretme imkanına sahip olmak önemli. Çünkü elektrik üretiminde yıllık asgari yüzde 30 payı bulunan doğalgaz çevrim santrallerinin daha az devreye girmesi anlamına geliyor. 

Elektrik üretimi amaçlı doğalgaz ithalatının azalacağını söylemek mümkün. 

Peki her şey güllük gülistanlık mı? Maalesef değil. 

Bir yandan büyüyen ekonomiye paralel elektrik talebindeki artış, bir yandan da ısınma amaçlı doğalgaz tüketiminin yaygınlaşması söz konusu. 

Bu ihtiyaçları karşılamak için yeterli miktarda enerjiyi, gerek coğrafi ve gerekse kaynaklar bazında dengeli şekilde tedarik edip tüketim noktalarına ulaştırmak önemli. 

Özellikle barajlı HES’lerden ve akarsu tipi santrallerden elde edilecek elektriği sorunsuz şekilde tüketim noktalarına taşıyabilmek için ihtiyaç duyulan altyapıya dikkat… 

Daha önce de yazdık, çizdik, söyledik. 

Enerji kaynağına sahip olmak tek başına yeterli olsaydı, petrol zenginliğinin üstünde yaşayan bazı Ortadoğu ülkeleri refah cenneti olurdu. 

O yüzden son günlerdeki yoğun kar yağışı sonucu etrafımızı kaplayan beyaz örtünün altındaki fırsatı iyi değerlendirelim.  

Eldeki kaynakları en iyi şekilde değerlendirmek için çalışmak, hem de çok ve sistematik şekilde çalışmak gerekiyor. 

Barajları ağzına kadar dolu, doğalgaz kaynaklarını çeşitlendirmiş, rüzgar, güneş ve biyokütle gibi alternatif yerli ve yenilenebilir kaynaklarını daha iyi kullanabilen, kömür varlıklarını da değerlendirebilen bir ülke, rekabet gücü giderek güçlenen bir ekonomi demektir. 

Tabii içinde bulunduğumuz Enerji Verimliliği Haftası vesilesiyle son bir not daha: 

Tüm kaynaklar en verimli şekilde kullanılmalı. Bundan sadece daha az tüketmeyi, yani tasarrufu anlamak büyük yanlış. Elbette israftan kaçınalım. Ama asıl önemlisi ihtiyaç olduğu ölçüde enerjiyi sonuna kadar kullanacağız ama en verimli şekilde… 

Yani yüksek katma değere dönüştürerek.