Neredeyse bir yıl önce 3 trilyon doları yöneten bir grup kurumsal yatırımcı, 45 petrol şirketine, iklim değişikliğinin işlerini nasıl etkileyeceğini sordu.
Özellikle öğrenmek istedikleri keşfettikleri kaynakları, hükümetlerin karbon regülasyonları sonucunda tam kapasite ile kullanıp kullanamayacaklarıydı.
Exxon Mobil`in cevabı, "riskimiz sıfır" oldu. Sadece Exxon Mobil değil, birçok petrol şirketi bu alanda yatırımcılara riskleri olmadığı konusunda güven telkin etmeye çalışıyor.
Bu şirketlerin tezlerini dayandırdıkları üç temel argüman var:
1 - Diyorlar ki 40 yıl içinde nüfus ve milli gelirlerdeki artış dolayısıyla enerji talebi yükselecek. 2040`ta fosil yakıtlar talebin yüzde 75`ini karşılayacak, yenilenebilir ise sadece yüzde 5`ini...
2 - Bu şirketler hükümetlerin iklim değişikliği konusunda adım atamayacaklarını düşünüyorlar. Şirketler, hükümetler gözünde enerji ihtiyacının iklim hassasiyetine baskın geleceğini öngörüyor.
3 - Kanıtlanmış rezervlerle ilgili projeler yıllar sürse de ödemeler projenin ilk yıllarında alınıyor. Dolayısıyla ödenmiş rezervlere yönelik bir tasarrufun gelmeyeceğini tahmin ediyorlar.
Fakat bu üç argümanı zorlayacak gelişmeler yaşanıyor. Birkaç tanesinin altını çizelim.
1 - Kimi hükümetlerin tavrı şirketlerin düşündüğünden daha aktif. Yenilenebilirde ilerleyen Almanya buna bir örnek.
2 - Şirketler ekonomik büyüme isteyen ülkelerin fosil yakıtları görmezden gelemeyeceğini vurguluyor. Ama kimi ülkeler hem çevreci hem de verimli teknolojilerin geliştirilmesinde ciddi mesafe aldı.
3 - Petrol şirketleri, petrolde yükselen fiyatlara bağımlılar. Risklerini dağıtamıyorlar.
4 - Son olarak da elbette hem uluslararası kamuoyunda hem de ulusal kamuoylarında çevreci hassasiyetin yükselmesi geliyor.
Uzun lafın kısası yatırım açısından bir "karbon kumarı" devresinden geçiyoruz. Artık fosil yakıtlar, yenilenebilir alternatifler karşısında insanlığa bir rulet masası hissi veriyor. Bu kumarın ne kadar süreceği de önemli bir soru işareti.