Kâr merkezleri...

Ali Arif AKTÜRK

Etkin ve modern şirket yönetimi için BOTAŞ’ın ithalat, iletim, depolama gibi kâr merkezlerine ayrıştırılıp, holding bünyesinde şampiyonlar liginde yerini alması gerekiyor. Bunu yaparken mahalli ligde hakim durumunu kötüye kullanmasının da önüne geçilmeli.

Peter Drucker ile ilk kez 1990’lı yılların başında İngiltere’de bir kitapçıdan aldığım "Innovation&Entrepreneurship" kitabı ile tanışmıştım. Birçok kitabı Türkçe’ye de çevrildi. 1980-1990’ların yönetim gurusu olarak anılıyordu. Drucker, çok eskilerde, 1940’larda, şirketlerin "kâr merkezleri"nden bahsetmişti. Kısaca bir şirketin ve/veya şirketin bir bölümünün ana şirketin bünyesinde kâr ve zararlarının ayrıştırıldığı ve kârlılığının ölçülebildiği bölüm ya da tüzel kişilikler olarak tanımlamıştı. Aslında bu yeni bir şey de değildi. Her bir ticari faaliyet için farklı tüzel kişilikler kurmak, ticari faaliyetlerin esasında vardır. Gerçi ülkemizde zaman zaman hemen her işi yapan tüzel kişilikler olsa da Türkçemizde bulunan "Her koyun kendi bacağından asılır" misali her bir faaliyet alanında tüzel kişilikler kurup kârlılığını gözetmek, etkin ve modern şirket yönetimi içinde fiili bir zorunluluk olmaktadır. Her bir kâr merkezini stratejik iş ünitesi olarak oluşturmak bu ünitelerin daha hızlı hareket etme, daha etkin yönetim, daha hızlı karar süreçleri ve verimlerinin etkin şekilde izlenmesine neden olur. Burada daha fazla iş yönetimi söylemlerinde bulunmayacağım. Okurların çoğu bu konuları iyi bilir.
BOTAŞ 1974 yılında kurulmuş ve zamanla çeşitli faaliyetler yüklenilmiş bir kamu iktisadi teşekkülüdür. 233 sayılı KHK, Türk Ticaret Kanunu ve diğer kanun ve yönetmeliklere göre yönetilir. Öte yandan 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu dikey entegrasyonu önlemek için BOTAŞ’ın ayrıştırılmasını öngörmüştür. Hal böyleyken BOTAŞ tek bir tüzel kişilik altında, doğalgaz iletiminden ticaretine, boru hattıyla petrol iletiminden LNG terminali işletmeciğine uzanan geniş bir yelpazede birçok faaliyette bulunur. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, 4646 sayılı yasada tanımlanan faaliyetler kapsamında çok sayıda lisansı da tek bir tüzel kişilik olarak BOTAŞ’a vermiştir.
Mevcut kanunda da öngörüldüğü üzere, BOTAŞ’ın dikey bütünleşmiş tüzel kişiliğinin yasada tanımlanan faaliyetler olan iletim, depolama, doğalgaz ticareti faaliyetleri ve yine stratejik iş üniteleri ile kâr merkezlerine ayrılması için farklı tüzel kişiliklere ayrıştırılması, piyasanın sağlıklı işlemesi açısından hayati öneme sahiptir. Özellikle de BOTAŞ İletim, dünyadaki sayısız örneklerin de ortaya koyduğu üzere, bağımsız iletim sistem operatörü (TSO) kimliğine kavuşturularak iletim faaliyetini piyasa oyuncuları arasında ayrım gözetmeksizin liberal piyasa kuralları ve hakkaniyet çerçevesinde sürdürebilmelidir. Bu, piyasa oyuncularının adil şartlarda rekabet edebilmesinin ön koşuludur. BOTAŞ’ın içinde farklı kâr merkezlerinin performanslarının izlenebilmesi, çapraz sübvansiyonun önlenmesi, rekabette herkesin birbiri ile sözleşme ile bağlanması gerektiğinden hareketle tüzel kişiliklere ayrılması önemlidir. Halihazırda BOTAŞ’ın faaliyetlerine bakıldığında gayet rahat aşağıdaki tüzel kişilikler oluşturulabilir.
- BOTAŞ Doğalgaz İthalat, Toptan Satış ve Ticaret AŞ
- BOTAŞ İletim AŞ
- Marmara Ereğlisi LNG Terminali AŞ
- BOTAŞ Tuzgölü Yer altı Depolama AŞ
- BOTAŞ DG Piyasa Mali Uzlaştırma AŞ
- BOTAŞ Petrol Taşıma AŞ
- BOTAŞ Mühendislik AŞ
- BOTAŞ Telekom AŞ
Yani BOTAŞ’ın çeşitli faaliyet alanlarını, yukarıdaki şekilde tüzel kişilikler haline getirebiliriz. Hatta buna TPAO içinde yeniden yapılanma sonucu oluşturulacak tüzel kişilikleri de ekleyip milli bir şampiyonun ortaya çıkartılması, Türkiye için de bir avantajdır. Türkiye’nin arz güvenliği için milli şampiyonlarımızın artık dünyanın neresinde olursa olsun arama üretim faaliyetlerine girmesi gerekmektedir. Petrol ve doğalgaz oyunu devlerin oyunudur. Bu oyunda cüce kalınmaz. Geçmişte Elf ile Fina ve sonra Total birleşiyor, kimse bir şey demiyor, Amoco ile BP birleşiyor, kimse bir şey demiyor, Exxon ile Mobil birleşiyor, kimse bir şey demiyor, GdF, Suez, IP birleşiyor, kimse bir şey demiyor, TPAO ile BOTAŞ birleşince herkes irkiliyor. Burada herkesin irkilme yerine oluşacak milli şampiyonun iç piyasada hakim durumunu kötüye kullanmasının önüne geçilmesi ve 4054 sayılı Rekabet Kanununun 6. Maddesinin doğru işletilmesi esastır. Milli Şampiyon yerel ligde, mahalli ligde küçük takımlarla mücadele etmek yerine şampiyonlar ligine yani dünya ligine çıkması gerekmektedir.
Zaten Türk özel sektörünün de en büyük korkusu, oluşturulacak milli şampiyonun "devlet erki ile mahalli ligde benim canıma okur" endişesidir. İşte siyasi iradenin gerçekten tesis etmesi gereken şey, mahalli ligde oynayan özel sektör yatırımcılarına pozitif ayrımcılık yapması ve milli şampiyonu mahalli lig yerine şampiyonlar ligine göndermesidir. Yerel ligde herkesin doğru ve tarafsız hakemlerle eşit şartlarda rekabeti tesis edilmelidir. Milli şampiyonun kamu ya da özel olması fark etmez. Bu milli şampiyon aynen Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi borsaya da açılabilir. Ancak bu yapılanmanın Doğalgaz Piyasası Kanunu ile değil, Ziraat Bankası ve Halk Bankası kuruluş kanunlarında olduğu gibi münhasır kanunla yapılması, BOTAŞ’ın 233 sayılı KHK’nın 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun dışına çıkartılması ve BOTAŞ çalışanlarının sözleşme ile çalışmaları uygulamasının getirilmesi, dinamik ve etkin çalışması için önemlidir. Burada önemli olan 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanunun 6. Maddesinin, yani hakim durumun kötüye kullanılması maddesinin etkin şekilde işletilmesidir. Milli şampiyonun bir veya birden fazla teşebbüsünün ülkenin bütününde ya da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu tek başına yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da birlikte davranışlar ile kötüye kullanmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Aynı maddede belirtilen, bir malın belirli bir fiyatın altında satılmaması gibi tekrar satış halinde alım satım şartlarına ilişkin sınırlamalar getirilmesi eyleminin önlenmesi gerekmektedir. Halen mevcut 4646 sayılı yasanın 11. maddesine istinaden düzenleyici kurum, rekabetin sağlanması için toptan satış tarifesine alt veya üst sınır getirmelidir.
Şimdi bu yazıyı okuyanların "sen hangi ülkede yaşadığını sanıyorsun" dediğini duyar gibi oluyorum. Ben batıda birçok örneğini gördüğümüz modelin arz güvenliği için ülkemizde de şart olduğunu vurgulamak istiyorum. Bölgesinde lider olmak isteyen Türkiye’nin dünyada rekabet edebilen sadece bir değil, bir çok milli şampiyona, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Gaziantepspor’a, Bursaspor`a ihtiyacı olduğunu söylüyorum. Ama bu milli şampiyonların kendi mahalli liglerinde hakim durumlarını kullanıp mücadele etmek yerine global arenada şampiyonlar liginde rekabet edebilme yetilerinin olması gerektiğini söylüyorum. Yanlış mı söylüyorum?