Jeotermal ruhsat sahaları büyütülsün

Enerji Günlüğü - Zorlu Enerji Jeotermal Proje Müdürü Bahadır Erdoğan, bazı jeotermal ruhsat sahalarının çok küçük belirlenmesi yüzünden gereksiz...

Enerji Günlüğü - Zorlu Enerji Jeotermal Proje Müdürü Bahadır Erdoğan, bazı jeotermal ruhsat sahalarının çok küçük belirlenmesi yüzünden gereksiz yere yatırım harcaması yapıldığını söyledi. Erdoğan, saha büyüklüklerinin belli bir ölçeğin üzerinde tutulması gerektiğini savundu.

Zorlu Enerji Jeotermal Proje Müdürü Bahadır Erdoğan ile Türkiye’de jeotermal yatırımlarının önemini, sıkıntılarını ve buna ilişkin önerilerini Enerji Günlüğü’ne anlattı. “Bir tane dünyamız var” diyen Bahadır Erdoğan, enerji üretimine yönelik çalışmalara doğayı tahrip etmeden, beslenme ve sağlıkla ilgili konularda hiçbir taviz vermeden yol alınması gerektiğini vurguladı.

Türkiye’de jeotermal enerji çalışmalarının 2008 yılından sonra hız kazandığını anlatan Bahadır Erdoğan şunları aktardı:

“Bir deprem ülkesi olan Türkiye’nin bir çok bölgesinde jeotermal enerjiden yararlanmak mümkün hale gelecek. Jeotermal enerji yenilenebilir olmasına rağmen aynı zamanda baz yük olabilecek bir enerji kolu. Jeotermal senenin sekiz bin saatinde elektrik üretilebilen bir yenilenebilir enerji kaynağı. İkincisi temiz. Türkiye koşullarında bugüne kadar el yordamıyla gitti ama bundan sonra biraz daha ayağı yere basan yatırımların içinde olacağımızı düşünüyorum.”

Zorlu Enerji’nin 2004 yılında jeotermal yatırımlarına başladığını kaydeden Bahadır Erdoğan, “2008 yılında Kızıldere sahasındaki santralin ihalesini aldık. Burası hakikaten çok önemli bir alan. Şu anda jeotermaldeki toplam kurulu gücümüz 165 MW. Mevcut projelerin yanında Denizli’de, Yozgat’ta, Kütahya Simav’da, Bitlis’te yatırımlarımız var” dedi.

Jeotermalde Türkiye açısından iyi bir gelecek gördüklerini vurgulayan Bahadır Erdoğan, “Potansiyel olarak baktığımızda dünyada beşinci sıradayız. Ama biz potansiyelin bundan çok daha fazla olduğunu düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

JEOTERMALİN YENİLENEBİLİR SAYILMASI İÇİN...

Jeotermal yenilenebilir bir enerji kaynağı olarak kabul edilse de bu unvanın geçerli olabilmesi için yatırımcıların bazı noktalara dikkat etmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan “Jeotermalde reenjeksiyon yapmadığınız takdirde yatırımınız bir yenilenebilir enerji yatırımı sayılmaz. Enjeksiyon kuralına uymayan yatırımcılar var. Onların da bunları halledip reenjeksiyon-üretim dengesini kurarak çalışmalarına devam etmeleri gerekiyor” ifadelerini kullandı.

ELEKTRİKTE JES’LERİN PAYI YÜZDE 3’E YÜKSELECEK

Türkiye’de ilk jeotermal kuyuyu 1963 yılında Balçova’da MTA’nın açtığını anlatan Erdoğan şöyle konuştu: “Şimdi özel sektör biraz daha fazla devrede. 2017 itibariyle jeotermalde kurulu kapasite 850 MW. Bu da toplam elektrik üretiminin yüzde 1.8’ine karşılık geliyor. Hedefimiz 2023 yılına kadar bu payı yüzde 3’e çıkarmak. Farklı üretim yöntemleri ve teknolojik gelişmeler olursa bu oranlar çok çok artar. Bunun için biraz daha çalışılması gerekiyor.”

Devletin jeotermale dayalı elektrik üretimini teşvik ettiğini belirten Bahadır Erdoğan, “Halen kilovatsaat başına 10.5 dolar cent’lik bir bir teşvikimiz (alım fiyatı garantisi) var. Bu teşviklerin 2020 sonrasında da devam etmesi lazım” dedi.

JES’LER İTHALATA BAĞIMLILIĞI AZALTIYOR

Jeotermal santrallerin kurulum aşamasında ihtiyaç duyulan istihdamın yüzde 30-35’inin yerelden karşılanabildiğine işaret eden Bahadır Erdoğan, “Bu bir avantaj. Bir başka avantaj, enerji ithalatını kısması. Bugün, 925 milyon dolarlık bir ithalatı jeotermal sayesinde kısmış durumdayız. Yüksek kapasite de diğer avantaj” ifadelerini kulandı.

ÜNİVERSİTELER JEOTERMAL UZMANI YETİŞTİRMELİ

Jeotermal alanında yatırım yapmanın dezavantajlarına da değinen Bahadır Erdoğan, yeterli uzmanın bulunmayışını bunların başında saydı. Erdoğan “Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nden (MTA) ayrılanlar bu alanda çalışıyorlar. Ama bu yeterli değil. Uzman sayısının arttırılması lazım. Bazı üniversitelerde direkt jeotermal alanından uzman yetiştirmek üzere yüksek lisans programları açılabilir. Türkiye’de jeotermal alanında araştırma geliştirmeye yeteri kadar pay ayrılmıyor. Bu işin mühendisliğini de geliştirmek zorundayız. Bu ilk etapta yine üniversitelerle ortak yapılabilir” diye konuştu.

SEKTÖREL BİLGİ PLATFORMUNA İHTİYAÇ VAR

Türkiye’de 2004 senesine kadar jeotermal kaynakların MTA tarafından açığa çıkarılıp kamuoyu ile paylaşıldığını anlatan Bahadır Erdoğan “Ama bugün konuya ilişkin veriler firmaların gizli bilgileri sayıldığı için paylaşılmıyor. Bu bilgilerin paylaşıldığı ortak bir platform oluşturulması lazım. Bu çok önemli bir konu” dedi. İlk kaynak keşfine kadarki çalışmaların öz kaynaklarla yürütüldüğünü aktaran Erdoğan “İlk harcamalar 15-20 milyon dolarları bulabiliyor. Kaynak keşfinden önce de belki bazı özel projeler için teşvikler, yardımlar yapılması lazım” diye konuştu.

MEVZUAT KARMAŞASINA SON VERİLMELİ

Jeotermal enerji sektörünün sıkıntılarından birinin de “tüm sektörlerde olduğu gibi, mevzuattaki karmaşa” olduğu görüşünü dile getiren Bahadır Erdoğan şunları söyledi:

“Yönetmelikler, kanunlar hakikaten çok karışık. On tane bakanlık, 30’a yakın kamu kurum ve kuruluşu ile sürekli muhatap oluyorsunuz ve bunların kendilerine göre kanunları, yönetmelikleri var. Bunlar yer yer birbiriyle çeliştiği için bazen çıkmazlara giriyoruz. Bir de mevzuatın hayata geçirilişinde de çok farklılıklar var. Bu yatırım süreçlerimizi uzatan en büyük etkenlerden biri. Belki de tek bir kurum çatısı altında oluşturulacak mevzuatla bu karmaşa çözülebilir.” 

RUHSAT SAHALARINA ASGARİ 50 KM2 SINIRI

Bahadır Erdoğan, jeotermal kaynak aramalarıyla ilgili bir başka sıkıntının da ruhsat sahalarının büyüklüğü olduğunu anlattı. Erdoğan şu görüşleri paylaştı: “Ruhsat sahalarının belli bir büyüklüğe sahip olması gerekiyor. Sahaların küçüklüğü nedeniyle bir kaynağı, birden fazla yatırımcı ortak kullanmak zorunda kalıyor. Bu da ileride çok büyük, ciddi sıkıntılar ortaya çıkaracaktır. Ruhsat sahaları çok küçük olduğundan herkes ayrı ayrı yatırım yaptığı için bazı bölgelerde çok fazla aktivite var. Yerel halk da bu çalışmalardan son derece irrite oluyor. Çevrede çok rahatsızlık yaratıyor. Bunun da sektöre çok negatif etkileri oluyor. Bu karmaşanın bir an önce önüne geçilmesi lazım. Yeni çıkacak mevzuatla jeotermal ruhsat sahalarına en az 50 kilometrekarelik sınır getirilmeli. İnsanların tüm bu konularda doğru bilgilendirilmesi gerekiyor. Negatif algıyı gidermemiz, doğru algı için doğru tanıtım yapmamız gerek.” 

Sabiha KÖTEK – Enerji Günlüğü