Enerji Günlüğü - ÖZEL RÖPORTAJ / SHELL ECO-MARATHON İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HİDROİST EKİBİ
Gizem ÇINAR / Aslı DEDE
Shell Eco-marathon, 1985 yılından bu yana her yıl farklı ülkelerden 16-25 yaş arası binlerce gencin katıldığı etkinlik. Üniversite ve lise öğrencilerinden oluşan öğrenciler, “en az enerjiyle en uzun mesafeyi kat edecek araçlar” tasarlayıp, üretip kendi aralarında yarışıyor. .
Prototip veya Şehir Konsepti kategorisinde üretilen araçlarda petrol, dizel, etanol, CNG (sıkıştırılmış doğal gaz), GTL yakıtı (doğal gazdan elde edilmiş yakıt), hidrojen yakıt/pili ve elektrik olmak üzere 7 farklı enerji kaynağı kullanılabiliyor.
Shell Eco-marathon etkinliklerinde 2005’ten bu yana her yıl Türkiye’den lise ve üniversite öğrencileri de sahne alıyor. Bugüne kadar Türkiye’den 120’nin üzerinde takım ve 1500’e yakın öğrenci bu etkinliklerde yer aldı.
Son iki yıldır Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği ortaklığıyla Türkiye’de de yarışma düzenleniyor. 7-9 Ekim 2016’da düzenlenen Shell Eco-marathon Türkiye’nin başarılı ekipler şimdi Avrupa yolcusu.
Mayıs ayında Londra’da düzenlenecek Shell Eco-marathon Avrupa 2017 yarışmasında Türkiye’yi temsil etmeye hak kazanan ekiplerden biri de İstanbul Üniversitesi Hidroist Takımı. Yani Türkiye’deki takımları tanıma yolculuğumuza Hidroist ile devam ediyoruz. İstanbul Üniversitesi Shell Eco-marathon tarımı Hidroist’i tanımak üzere, İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü’ndeyiz.
Hidroist ekibi bizi kampüs içindeki atölyelerinde bekliyor. İlk bakışta mekanın düzenliliği dikkatimizi çekiyor. İlk izlenimimiz, atölyenin isteyenin istediği her şeyi eliyle koymuş gibi bulabileceği şekilde dizayn edildiği yönünde. Her neyse, en iyisi hissiyatımızı kendimize saklayıp, ekip üyelerini dinlemek.
Takımın tarihinden başlayalım istiyoruz. Takım Kaptanı Fatih Enes Uzun, bize Hidroist’in kuruluş hikayesini özetliyor: “Takımımız 2011’de kuruldu. 2012 yılında TÜBİTAK yarışlarına katılmaya başladık. Üçüncü yarışımızda şampiyon olduk. Bu başarı Avrupa’da yarışmak için bize itici güç oldu ve Shell Eco-marathon sürecimiz başladı. Bu yıl Shell Eco-Marathon’a üçüncü defa katılıyoruz.”
KAPILAR HERKESE AÇIK AMA...
Peki bugünkü durum? Hidroist, danışman hocaları dahil 12 aktif üyeye sahip. Bu ekibe katılabilmek her öğrenciye kısmet olmuyor. Aslında kapılar herkese açık sayılır. Ama fazla ilgi görünce üyeliğe kabul için bir ön eleme de kaçınılmaz hale geliyor elbette.
Aday üyelere öyle hemen “sen kal”, “sen git” denilmiyor tabii. Öncelikle adaylar kendilerini çok sıkı bir çalışma temposunun beklediği konusunda ayrıntılı şekilde bilgilendiriliyor. Maksat, ekibe katılmak amacıyla gelenlerin sürprizle karşılaşmaması.
Ekip üyelerinden Miray Kayar, bir grup Hidroist üyesinin sınıflarına tanıtım için gelmesiyle projeden haberdar olmuş. Daha sonra düzenlenen bilgilendirme amaçlı konferansa katılan Miray Kayar büyük bir heyecanla takıma katılmayı istemiş. Amacı belli: Bu ekibe katılarak, mühendislik bilgisini geliştirmek!
AKÇELİ İŞLER İŞLETMECİYE EMANET!
Takımın sponsorluk işlerini işletme bölümü öğrencisi Gamze Sevdik takip ediyor. O kadar mühendis adayının arasında kendisine yer açabilmek de ancak böylesi bir görevle mümkün olurdu herhalde. E, ne de olsa mühendislik bölümü öğrencilerinin teknik işlerden başlarını kaldırıp akçeli işlerle uğraşmaları pek kolay olmasa gerek. Gamze, hakkında ayrıntılı bilgi alınca takımı çok ilgi çekici bulmuş. Ve hem kendini geliştirmek hem de faydalı olmak amacıyla ekibe katılmış.
KAPTAN BÜROKRATİK İŞLERİ ÖĞRENDİ
Peki Hidroist takım üyeleri Shell Eco-marathon projesi hazırlık sürecinde neler öğrendi? İlk sözü Takım Kaptanı Fatih Enes Uzun alıyor: “Kaptan olduktan sonra bürokrasiyi ve belge işlerinin yönetmeyi öğrendim. Elektronik alanında mühendislik bilgim de çok gelişti.”
Diğer takım üyeleri de sürecin kendilerine ciddi katkıları olduğunun altını çiziyor. Projede çalışmanın kendilerine kazandıklarını özetlemek gerekirse şunları not etmek mümkün: Yardımlaşmayı ve takım çalışmasını öğrendiler. Çizim programlarını ve mekanik aksamları tanıdılar. Üstlendikleri sorumlulukları yerine getirmenin önemini fark ettiler. Fedakarlığın öneminin ayırdına vardılar. Ve tabii kriz yönetimiyle tanışmışlar. Bu son noktayı “İşler planlandığı gibi gitmediği zaman kriz yönetimi ile B ve C planları yaratmak gerekiyor” ifadesi gayet iyi özetliyor.
İYİ TAKIM OLMAK YETMEZ İYİ EKİP LAZIM
Ekip üyelerinden Yunus Ekmen, Shell Eco-marathon yarışmasıyla “takım” ve “ekip” kavramlarının farkını gördüğünü söylüyor. Şöyle diyor: “İyi bir ekip çok iyi bir araba üretebilir. Ama iyi bir takım değilseniz en ufak aksilikte başarısız olabilirsiniz. Takım olmak bir aile olmak kadar değerli.”
Peki Hidroist ekibinin finansman ihtiyacı nasıl karşılanıyor? Kaptan Fatih Enes Uzun’a kulak verelim: “Takımımız altıncı yılında. Başlangıçta üniversitemiz finansal olarak çok yardımcı oldu. Yıllar geçip deneyimimiz artınca finansal konulara kendi kendimize çözüm aramamızı önerdiler. Şu anda ihtiyacımızın yüzde 90’ını sponsorlukla çözüyoruz. Zor durumda kalırsak yine okula başvuruyoruz.”
SPONSOR DESTEĞİ İŞLERİ HIZLANDIRIYOR
Fatih Uzun’a göre sponsorluğun önemi sadece maddi destek sağlanmasından ibaret değil. Sponsor desteği biraz da ciddi vakit ve enerji isteyen bürokratik süreçlerin kolay aşılmasını sağlıyor. Okuldan destek istediklerinde prosedürler gereği ihtiyaçlarını karşılamanın uzun zaman aldığının altını çizen Uzun, bu nedenle sponsorluklara ağırlık verdiklerini aktarıyor. “Türkiye’de bize en az okulumuz kadar sahip çıkan önemli firmalar var” diyen Uzun “Ne yazık ki bizdeki sponsorluk desteği yurtdışındaki gibi değil. Türkiye’deki yabancı firmalarla sponsorluk için iletişime geçtiğimizde yurtdışındaki merkez ofislerinden daha kolay geri dönüş ve yardım alıyoruz” diyor.
GEREKİRSE BERBERDEN DESTEK İSTEMEK...
Yunus Ekmen’in sözleri de Türkiye’deki ne tür firmaların daha kolay destek sağladığına dair ipuçları içeriyor: “Kurumsal şirketlerdense, patron veya aile şirketleri daha çok destek sunuyor.” Sponsorların büyük çoğunluğunun kendilerine malzeme desteği sunduğunu anlatan Ekmen, araçta kullanılan malzemelerin çoğunun satın alınmış değil, sponsorlar tarafından bağışlanmış ekipmanlar olduğunu vurguluyor. “Yeri geldi gittiğimiz berber salonundan bile sponsorluk desteği istedik” diyen ekip üyeleri yarışa katılmak için yapacakları seyahatin masraflarını da okullarının değil sponsorlarının sağladığını aktarıyor.
KARARLAR BİR AİLE GİBİ ALINIYOR
Peki Hidroist Takımı’nda işleyiş nasıl? Bir hiyerarşi var mı? Kararlar nasıl alınıyor? Ekibin cevabı özetle şöyle: “Tüm kararları takımca alıyoruz, sonra danışman hocamıza iletiyoruz. Nadiren de olsa zorunlu hallerde gerekirse kaptan tek başına karar alabiliyor. Uyumlu bir ekibimiz. Aile gibiyiz ve kararlar da kolayca alınabiliyor.”
Üniversitelerde, sosyal bilimler alanlarındaki bölümlere göre, mühendislik alanlarında derslere devam zorunluluğu çok daha önemlidir. Bu durum ağırlığı mühendislik öğrencisi olan Hidroist Takımı üyelerini nasıl etkiliyor peki? Yani takım çalışmalarının derslere etkisi nasıl? Kaptan Fatih Uzun “Proje için çalışmak çok zamanımızı alıyor. Derslerimizi olumsuz etkilememesi için hayatımızı iyi planlamamız ve sağlam bir otokontrole sahip olmamız gerekiyor” diyor. Yunus Ekmen bu sorulara kendi pratiğiyle cevap veriyor: “İlk yılımda derslere pek girmek istemiyordum. Teorik derslerdense burada mesleki faaliyetlerde bulunmak çok daha cazip geliyordu. Bu yüzden biraz etkilemişti.”
ZAMAN YÖNETİMİNİ ÖĞRENMEK...
İşletme öğrencisi, sponsorluk faaliyetleri sorumlusu Gamze Sevdik bu sorularımıza bir “management gurusu” edasıyla gayet “ekonomik” bir cevap veriyor: “Zaman yönetimini doğru yaptığınızda genelde daha başarılı oluyorsunuz. Benim için proje ve ders çalışmak birlikte daha kolay oluyor. Çok vakit olduğunda işleri hep son ana bırakıyorsunuz ve daha sonra da yapamıyorsunuz. Bu proje ile zamanı yönetmeyi ve planlamayı öğrendim.”
TEKNOLOJİ VE BİLGİ PAYLAŞIMININ ÖNEMİ
Peki Shell Eco-marathon etkinlikleri katılımcılara ne kazandırıyor? Kaptan Fatih’le başlıyoruz: “Shell Eco-Marathon’da müthiş bir teknoloji paylaşımı var. Shell sayesinde üniversite ve lise öğrencilerinin ürettiği teknolojiler, her teknolojinin belli bir katmanını oluşturuyor ve bu sayede çok farklı alandan çok fazla şey öğrenebiliyorsunuz.”
FARKINDALIK VE KENDİNİ SINAMA ŞANSI
Fatih Uzun’un sözleri, Shell Eco-marathon’un alternatif enerji kaynakları konusundaki farkındalıklarının arttığını ortaya koyuyor. Uzun “Oraya gittiğinizde günün birinde insanların bu teknolojilerle anılarını, hayatlarını yaşamaya başlayacaklarına ciddi anlamda inanmaya ve durumu idrak etmeye başlıyorsunuz. Yarışın öğrencileri bu teknolojileri geliştirmek konusunda heveslendirdiğini düşünüyorum” diyor. Hamza Yaşarcan Yüksek ise “Bir direksiyon tasarlıyorsunuz ve biliyorsunuz ki tasarımınız uluslararası arenada yarışacak. Bu çok değerli. Kendinizi ve yaptığınız işi sınamak için büyük bir fırsat veriliyor Shell Eco-Marathon’da” diyor.
Hidroist üyelerinin, geleceğe yönelik beklentilerini de öğrenmek istiyoruz. Bunu, 2050 yılında trafikteki araçların daha çok hangi enerji türüyle çalışabilecekleri sorusuna cevap vermelerini isteyerek yapıyoruz. Şu anda yollarda fosil yakıtların yanı sıra elektrikli ya da hidrojenli araçların görülebildiğini hatırlatan Yunus Ekmen “İleride ise genellikle hibrit araçları göreceğimize inanıyoruz” diyor. Özellikle batarya teknolojilerinin daha çok gelişip, şarj sürelerini düşürmesiyle alternatif yakıtlı araçların daha ekonomik ve kullanışlı hale gelerek yayılacağını düşünen Yunus Ekmen, enerji olarak mevcut kaynakların kullanılmaya devam edeceği görüşünde...
2050’DE OTOMOBİLLER OTONOM OLACAK
Hamza Yaşarcan Yüksek bu konuya daha çok ekonomi-politik çerçevesinden bakıyor. Enerji açığı bulunan Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı doğalgazın yarısına yakınını elektriğe çevirdiğine dikkat çeken Yüksek, “Burada enerjiden, teknik ve mühendislikten çok siyasi ve politik unsurlar ön plana çıkıyor. Enerji alanındaki kararların teknolojik parametrelerle değil de bu tarz politik unsurlarla verildiğini düşünüyorum” diyor. Ama Hamza Yüksek’in geleceğe dair emin olduğu bir şey var. Sözü kendisine bırakalım:
“Ben şundan eminim ki, 2050 yılına gelindiğinde araçlar otonom olacaklar. Peki neden? Çünkü bir ürün yapıyorsunuz. Bu araba teknolojisi 1900’den beri var. Sürekli değişiklikler yapılıyor. Ama bunun sonuna yaklaşıldı denebilir. Galeriye gelecek müşterilerin araç satın alabilmesi için artık farklılaştırılmış ve geliştirilmiş araçlar görmesi gerekiyor. Yani araçların bu sebeple teknolojik olmasındansa, yazılımlarıyla otonom hale gelmesini daha gerçekçi buluyorum. Yazılım ve yazılımın güvenliği çok önemli hale gelecek.”
ARAÇLAR YÜZDE 100 SUYLA ÇALIŞABİLİR
Ekip üyelerinden İlyas Sarıgül geleceğe dair beklentilerini anlatırken “Bu söyleyeceğim belki size biraz ütopik gelebilir ama bana göre değil” diyerek başlıyor söze ve şöyle devam ediyor: “Hidrojeni üretme şekillerinden biri hidroliz. Biz bunu neden kendimiz yapamıyoruz? Çünkü istediğimiz verimlilikte elde edemiyoruz. Teknoloji daha çok geliştiğinde belki yüzde 90-95 saflıkta istediğimiz derecede hidrojeni elde edebiliriz. İşte bu durumda araçlar direk suyla çalışır hale gelebilir. Ya da başka soy gazlarla, elementlerle farklı enerji kaynakları elde edilebilir.”
AH ŞU EĞİTİM SİSTEMİ AH!
Hidroist takımı Avrupa’da her yıl bir öncekinden daha iyi derece alabilmek için çalışıyor. Peki bunu başarabilmek için nelere ihtiyaçları var? Öncelikle Avrupa’daki takımlarla Türk ekiplerin arasındaki en önemli firkin eğitim sistemi ve laboratuvar imkanları olduğunu söylüyorlar. Yarıştıkları kategoride sürekli birinci olan aracın tasarım sorumlusunun dünyaca ünlü bir otomotiv firmasının tasarım temsilcilerinden olduğuna dikkat çeken Hidroist üyeleri bunu biraz haksızlık olarak görüyor:
“Dünyaca ünlü markalar Avrupa’daki takımlara sponsor oluyor ve böylece çok kaliteli araçlar yaratılıyor. Ancak biz bunu pek doğru bulmuyoruz, çünkü bu bir öğrenci yarışı olmaktan çıkıyor. Araca çok fazla şey katmadan her yıl birinci oluyorlar.”
HEDEF REV.16’YI DAHA VERİMLİ KILMAK
Hidroist ekibinin yarışacağı aracın adı Rev.16 (Revoluation) ve karbon fiber gövdeye sahip. Aracı yaratırken öncelikli amaçları son derece profesyonel bir elektronik sistem yaratmakmış. Bu yılki amaçları ise Rev.16’nın veri skalasını daha da yükseltmek, özellikle de aracı daha verimli hale getirmek.
KONTROL KARTIYLA İNOVASYON ÖDÜLÜ
Rev.16’nın fark yaratan özelliği sorumuza “Elektronik olarak aracın kimyasal hücreleri kontrol etmeyi sağlayan kontrol kartını kendimiz yaptık, daha önce satın alıyorduk. Bu araç üzerindeki en inovatif ürünümüz oldu. Bu sayede kupa ödülü bile aldık” diye karşılık verdiler. Ve Rev.16’yı üç kelimeyle özetlemeleri istedik. İşte cevap: Yakışıklı, verimli ve nazlı!
Gizem ÇINAR - Aslı DEDE / Enerji Günlüğü