İsrail Ashdod Rafinerisi'ni nasıl yeniledik? - Haluk DİRESKENELİ

Haluk DİRESKENELİ

HALUK DİRESKENELİ

Geçen gün eski evrakları karıştırıyordum. 1990 yılı Mayıs ayında İsrail’n İstanbul konsolosluğundan aldığım vize kağıdını buldum. Şimdi öyle mi bilemem, o zamanlar İsrail vizesi istanbul konsolosluğunda veriliyordu. İsrail ankara büyükelçiliği vize işlerine bakmıyor, İstanbul konsolosluğuna başvurmamızı istiyordu. Vize'yi ayrı kağıt ile verdiler, pasaporta birşey basmadılar. 

İsrail Vizesi belgesini bulunca bir an eskilere gittim. Sizlere de anlatayım istedim. 

1990 yılı başında Türk-Amerikan ortak girişim şirketimizin Amerikan ortağına İsrail Ashdod rafinerisinden bir talep geldi. Rafinerinin eskiyen paket tipi buhar kazanlarında yenileme rehabilitasyon istiyorlardı. Eskiyen ekipmanlar, brülörler (fueloil yakıcıları), valfler, pompalar yenilenecek, yeni otomatik kontrol sistemi konacak. Bu işlerin yapılabilmesi için önce yer görme yapmak gerekiyordu.

Amerikan ortağımız konuyu bize aktardı, “Gidin yerinde görün, neler gerekiyor öğrenin, bize bir rapor yazın, gönderin, teklifimizi ona göre hazırlayalım”dediler. 

İş bana verildi. İstanbul konsolosluğundan 10 günlük vize aldım. Hava limanında gidişte dönüşte uçağa binmeden önce çapraz sorgulama yaptılar. Aynı soruları iki ayrı ekip bana sordu. Cevapları kendi aralarında karşılaştırdılar. Uçağa binmeme bu sorgulamadan sonra izin verdiler. 

Uçağa bindim. Tel Aviv Ben Gurion havalimanına indim. Bir taksiye bindim, Tel Aviv Hilton Oteli’ne vardım. Deniz kıyısında güzel, çok katlı bir yapı. Günlerden cumartesi. Yani Şabat günü. Çalışma yok. Asansörler her katta otomatik duruyor. Elektrikli bir şeyi çalıştırmak yok. Servis yok. Elektrik düğmesine basmak bile yasak. Herşey birgün öncesinden hazırlanmış, ortaya konmuş. 

Pazar günü ABD’li şirketin Tel Aviv temsilcisi beni otelden alıp, kuzeydeki sanayi bölgesinde bulunan şirket binasına götürdü. Her konuda temsilcilik yapan bildiğimiz aracı firmalardan biriydi. 

Beni Ashdod Rafinerisi konusunda bilgilendirdiler. Kimler var, kimlerle konuşacağım, her bir yetkili kişi kimdir, nedir, nasıl davranır, neler sorar. 

Sonra Haifa’ya kadar gittik, limana bakan bir tepede oturduk, yemek yedik. Yolda elektronik, bilgisayar konularında önemli bir üniversitenin önünden geçtik. 

Pazartesi sabahı beni yine otelden aldılar. Tel Aviv’in güneyinde, Ashdod rafinerisine doğru yola çıktık. Yolda deniz kıyısında yeralan 2x550 MWe kapasiteli Ashkelon ithal kömür yakan büyük termik santralin yanından geçtik. O santali de bizim Amerikan ortağımız inşa etmişti. 

Günümüzde İsrail, offshore denizaltı yataklarından doğalgaz elde ediyor, bu yüzden ithal yakıta bağımlılığı azaldı. Çeşitlendirme için yine bir miktar ithal kömür alıyor ama 2025 yılına kadar ithal kömür santrallerini kapatmayı planlıyor.

Rafineriye vardık. Toplantı salonuna alındık. Çoğu israil üniversitelerinden mezun kadın-erkek uzman mühendislerin karşısına çıktım. Aralarında çocukluğunda Türkiye’den, İstanbul’dan İzmir'den İsrail’e göç etmiş ailelerin üyeleri vardı. Türkçe birkaç kelime aldık verdik. Ben elimdeki dökümanları dağıttım. Görüşmeler İngilizce geçti. 

Paket buhar kazan tanıtmak benim uzmanlık alanım. Kafamdaki ses bandı ezberden çalışmaya başladı. Bir saat boyunca kazan, ekipman, rehabilitasyon, kontrol sistemleri anlattım. 

Sorular aldım, daha çok soru sormaları için cesaretlendirdim. En çok ve en zor soruları kontrol ve otomasyon konularında bekliyordum, çok az soru geldi. En çok istedikleri bunlardı, belki beni zorlamak istemediler. 

Sonra öğle yemeğine gittik, bol kepçe iş yemeği yedik. Çorba, salata, seçmeli ana yemek, (tavuk, balık, koşer et), sebze, tatlı, meyve. Çay kahve. Hava ılık sıcak. Türklere karşı çok olumlu hava esiyordu. 

Eski paket kazanları, bizim Amerikalı ortağımız imal etmiş. Bizim için bilinmedik bir şeyi yok. Öğleden sonra 20+ yıldır çalışan eski kazanları yerinde gördüm. 

Fotoğraf çekmeme izin vermediler. Not bile alamadım, “gördün, gezdin, burda yazı yazmak yok, not almak yok, fotoğraf çekmek yok, dönüşünde kafanda ne kaldıysa raporunu ona göre yaz” dediler. 

Tanıştığım insanların isimlerini kartvizitlerini bile alamadım. Ama ben fırsat buldukça bolca kartvizit dağıttım.

Akşam üstü temsilcimizin ofisinde genel bir değerlendirme toplantısı yaptık. Sadece bu iş değil, başka konularda, başka şirketlere neler sunabiliriz diye konuştuk. 

O akşam Tel Aviv konser salonunda yılın en önemli klasik müzik konseri varmış. Aslında tam benlikti ama biletler günler öncesinden alınmış. Ev sahiplerimiz eşleri ile beraber gideceklermiş. Beni saat 19:00 gibi otele bıraktılar, hep beraber konsere gittiler. 

O zamanlar 5 milyon nüfusu olan İsrail’de 3000 kişilik konser salonu varmış. Bulup buruşturup masraflardan kısıp bu konser salonunu inşa etmişler. Bana da bir bilet verselerdi, beni de götürselerdi çok memnun kalırdım ama olmadı...  

Ertesi sabah taksi ile Tel Aviv Ben Gurion uluslararası havalimanına gittim. Yine iki ekip ile çapraz sorgulamaya alındım. İlk ekip soruları İngilizce sordu, ikinci ekip ise mükemmel düzgün Türkçe ile konuştular. Neyse sorguyu geçtik, uçağa alındık. THY uçağı ile 2 saat İstanbul uçuşu yaptık, inince hemen Ankara uçağına geçtim. 

Yolda yer görme raporumu İngilizce yazdım. Ofiste desktop bilgisayar ile temize çektim. Şirket içi dağıtım yaptım. ABD merkezine ayrıca faksladım. Talep listesine uygun teklifimizi hazırladık, gönderdik.

Bizim İsrail’de doğrudan iş yapmamız, diğer Ortadoğu ülkelerinde iş yapmamızı engelliyordu. İsrail ile iş yapmama şartı Ortadoğu ülkelerinde Amerikan ve Kanada firmaları için yoktu, bize vardı. Bu yüzden rehabilitasyon işini doğrudan üstlenemezdik. İşi Kanadalı firmamıza aktardık. Onlar malzemeyi ekipmanları gönderdiler, yerli temsilcimizin yerli taşeron firmaları işçilik sağladılar, Kanada'dan süpervizör geldi. Günde 1000 dolar artı seyahat masrafları ödediler.

Benim yergörme seyahati için Amerikalı ortağımızdan masraf iadesi parası aldık. Geçmiş gün, ne kadar para aldık, tam hatırlayamıyorum, herhalde 10 bin dolar. 

Aklımda kalanlar, muhafazakar aşırı dinci yahudi mahallerinde saçlı sakallı siyah elbiseli özel kep başlıklı insanlar. Yollarda ağır piyade tüfekleri ile yürüyen hafta sonu tatiline çıkmış kadın askerler. Tel Aviv şehir merkezinde metro yapımı yüzünden sıkışık trafik. Geniş deniz kıyısı, sıcak rahat hava, güzel yemekler, güzel beyaz şarap, güzel mezeler. Fransız rivyerası gibi bir sıcak rahat ılık ortam. Kendilerini Avrupa ikliminde yaşıyor sayan, sıcak, iyimser, rahat insanlar. 

İsrail’e bir daha gitme fırsatım olmadı. Oradaki temsilcimiz ile birkaç kez yazıştık, telefonla görüştük, birkaç işe teklif verdik ama Ortadoğu’da başka işlere girebilmemiz için İsrail’de doğrudan iş yapmamız doğru değildi, zaten pazar büyük değildi.

Herkes gidiyor, kutsal mekanları geziyor, yerel insanla konuşmadan izole gezi yapıyor dönüyor. Benim gezi öyle olmadı. İsrail iş hayatını insanlarını iş yerlerlerini gördüm tanıdım konuştum. Benim için büyük kazanç oldu.

İlerleyen yıllarda İsrail güneş enerjisi, offshore rüzgar yatırımları yaptı. Akdeniz denizaltı doğalgaz yatakları buldu. İthal yakıt bağımlılığından kısmen kurtuldu. 2025 yılı itibariyle tüm ithal kömür termik santrallerini kapatmayı planlıyor.

Haluk DİRESKENELİ - Enerji Günlüğü / ANKARA