Sağlanan kısmi anlaşma ile beklenenden daha hızlı ve sonuç alıcı ilerleyen nükleer görüşmeler sonunda İran’ın daha da güçleneceği ve özellikle de bölgede dengeleri yerinden oynatacağı kesin. Kısa vadede herkesin büyük bir sevinçle karşılayıp alkışladığı sonuç alıcı görüşmeler, uzun vadede işleri biraz karıştırabilir.
Uzun vadede İran’ın güçlenmesi özellikle tarihsel olarak üç gücün yarıştığı bir alan olan Kafkaslar’da Türkiye, Rusya ve İran çekişmesini arttırabilir.
Nasıl mı? Örneğin İran Ermenistan’a doğal gaz ihracatını arttırarak Rusya’nın ekonomik ve siyasi etkisini azaltabilir. Kısa vadede gerçekleşmesi zor olsa da, doğal gazının hepsini Rusya’dan alan ve ekonomik ve askeri işbirliğini sürdüren Ermenistan, gücün cazibesine kapılarak, yıllık 2.2 milyar m3 kapasiteye sahip olan ama kapasitesinin çok altında işletilen İran- Ermenistan boru hattını tam kapasite işletmek isteyebilir. Yine, daha güçlü bir İran,ülkesindeki Azeri azınlık konusunu çözmek için komşusu Azerbaycan’ı marjinalize etmeye çalışarak, enerji zengini Azerbaycan’daki Türkiye ve Rusya’nın stratejik çıkarlarını zedeleyebilir.
İlişkileri sıcak tutma ve geliştirmeye çalışırken perde arkasında yürütülen çekişmelerin zirvede yaşanacağı bir dönem olması açısından ilgi çekici. Ama ben özellikle küllerinden yeniden doğan bir İran’ın Türkiye açısından nasıl değişikliklere yol açabileceği konusunda biraz beyin jimnastiği yapmak istiyorum.
Türkiye her şeyden önce enerji ithalatını çeşitlendirerek Rusya’ya bağımlılığını azaltmak istiyor.Ayrıca, Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirerek ve Azerbaycan ve Gürcistan ile işbirliğini pekiştirerek bölgede daha büyük bir jeopolitik rol oynamak istiyor. Aynı zamanda da, Anadolu yarımadasının güvenliğini sağlamak ve temel enerji nakil hatlarını korumak için Karadeniz’de ve Doğu Akdeniz bölgesinde varlığını sürdürmek istiyor.
TÜRKİYE ERMENİSTAN İLE İLİŞKİLERİNİ NORMALLEŞTİRMEK İÇİN BEKLENMEDİK ADIMLAR ATABİLİR
Eğer İran nükleer program anlaşmasından tam bir sonuç alınır da yaptırımlar kaldırılırsa, dünyanın ikinci en büyük doğal gaz rezervlerine sahip İran, enerji kaynaklarını Moskova dışında çeşitlendirmek isteyen Türkiye’ye enerji ihracını arttırabilir. Bu da Türkiye’nin Kafkaslarda ve Karadeniz bölgesinde daha iddialı bir politika yürütmesini sağlayabilir. Bütün bunların sonucu olarak, Türkiye’nin Rusya ile işbirliği Akkuyu nükleer santralinin yapımı gibi bazı ortak projelerle devam etse de, Rusya’nın etkisi giderek azalabilir.
Türkiye’nin, nükleer görüşmelerden hiç de memnun olmayan İsrail ile sürdürdüğü hırçın ama vazgeçemeyen ilişkisi biraz gevşeyebilir.
Öte yandan Türkiye, yeniden dirilen bir İran’ın bölgedeki etkisini azaltmak için, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorununa arabuluculuk çalışmalarını yoğunlaştırabilir.
Ama belki de en önemlisi Ermenistan ile ilişkilerini normalleştirmek için beklenmedik adımlar atabilir.
RUSYA DA ÇITAYI YÜKSELTEBİLİR
Rusya da, bir yandan Türkiye enerji piyasasındaki hakim konumunu korumak için İran ile yarışırken, diğer yandan Türkiye’nin bu iddialı politikalarına, Gürcistan ve Azerbaycan’daki etkisini arttırarak ve Karadeniz Filosunun modernizasyonunu hızlandırarak karşılık verebilir. Türkiye ve İran’ın etkisini azaltmak ve bölgedeki emellerini yerine getirmek için Rusya’nın askeri üslenme stratejisini devam ettirmesi beklenebilir. Bu da Türkiye’yi bazı çekişme ve çatışmaların içine sürükleyebilir.
Öyle görünüyor ki, Türkiye güçlenen İran sayesinde ve güçlenen İran’a rağmen enerji politikalarını ve bölgesel stratejilerini yeniden şekillendirecek.