İngiltere'nin rezervi bitince, kömürden çıkışı farz oldu

Dr. Nejat TAMZOK

Enerji dönüşümü tüm dünyanın gündeminde.

İklim değişikliğiyle mücadele, sürdürülebilirlik, yeşil dönüşüm gibi kavramlar havada uçuşuyor.

Fosil yakıtlardan çıkış, yeşil dönüşümün gerek şartlarının başında geliyor elbette. 

Geçtiğimiz günlerde bu konuyla ilgili İngiltere çıkışlı bir haber çok ilgi çekti.

İngiltere’nin kömürle çalışan son elektrik santrali, 56 yıllık Ratcliffe-on-Soar Santrali'nin kapatılmıştı. Böylelikle, bu ülkenin 200 yıla yaklaşan kömür serüveni de sona ermiş oldu.

İşin ilginci, İngiltere kömürlü bir elektrik santraline 142 yıl önce ev sahipliği yapan ilk ülke idi. O bakımdan, bu gelişmenin sembolik önemi de vardı ve nitekim bu adım çeşitli çevrelerden övgüler aldı. 

Karar ülke halkı için büyük bir kazanım olarak nitelendirildi. Hatta İngiltere'yi, kömürden çıkmaya çalışan diğer ülkelere ışık tutacak bir küresel lider konumuna yerleştirenler de oldu. 

Değerli okuyucu, başta da söylediğimiz gibi, yüksek karbon salımına yol açan kömürden vazgeçerek daha temiz enerji kaynaklarına yönelen ülkelerin çabası övgüyü hak ediyor elbette.

Ama ben alkışlara başlamadan önce İngiltere’nin sanayileşme, dolayısıyla kömür geçmişine bir göz atmakta yarar olduğunu düşünüyorum. 

Biliyorsunuz, dünyada yoğun kömür kullanımı on dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren önce İngiltere’de başladı.

Bu ülke, neredeyse yirminci yüzyılın başına kadar dünyadaki en büyük kömür tüketicisi unvanını korudu. Dahası, 1940’lara kadar dünyanın en büyük kömür ihracatçısı da Ada ülkesi idi.

Ancak sözünü ettiğimiz yıllarda kömür üretimi ve tüketimi İngiltere’de insanlık dramları yaşanmasına yol açıyordu Açıkçası, İngiltere’nin sanayileşmesinin ve bugünkü refahının arka planını da yine bu kara sayfalar oluşturur. 

İngiltere bundan sadece 10 yıl öncesine kadar hala Avrupa Kıtası’nın en fazla kömür tüketen dört ülkesi arasında yer alıyordu. Yine bu dönemde İngiltere'nin kömür üreten tüm ülkeler sıralamasındaki yeri ise 14'üncülüktü. Bu derecelerin İngiltere'yi karbondioksit emisyonunda Avrupa ikincisi ve dünya on birincisi yapması da hiç şaşılacak bir durum değildi elbette.

Peki kömürden çıkıyor diye İngiltere bugün temiz enerji kaynaklarının kullanımı bakımından çok daha iyi bir noktada mı? Maalesef bu soruya olumlu cevap veremiyoruz. 

Bu ülkede, fosil yakıtların toplam enerji tüketimi içindeki payı geçtiğimiz yıl yüzde 74 ile Avrupa ortalamasının yaklaşık 6 puan üzerindeydi. Ve hâlâ Avrupa’da karbondioksit emisyonu en yüksek üçüncü ülke İngiltere iyi mi! 

Çıkış sürecine gelince…

Elbette, İngiltere hükümeti, ciddi tedbirler aldı; yeni kömür santrallerinin inşasını zorlaştırdı, emisyonları fiyatlandırarak kömür yatırımlarını cazip olmaktan çıkardı. Bu süreçte, yenilenebilir enerji kaynaklarının maliyetlerindeki gerileme de ciddi bir rol oynadı.

Ama İngiltere’yi kömürden uzaklaştıran çok daha belirleyici nedenler vardı. Öncelikle, İngiltere'de birincil enerji talebi de elektrik talebi de son 20 yılda neredeyse yüzde 30’a yakın gerileme gösterdi.

Diğer taraftan, pek çok ülkede bulunmayan gaz rezervlerine sahip olması da İngiltere'nin kömürden çıkış sürecine yardımcı oldu. 

Şimdi kömürden çıkışın asıl belirleyicisine geliyoruz. İngiltere’nin elinde artık yeterli miktarda işletilebilir bir kömür rezervinin kalmadı. Bugün, ekonomik olarak üretebileceği rezervi sadece 187 milyon ton seviyesinde. Bu tonaj geçtiğimiz hafta kapatılan son kömür santralinden bir yenisini daha kurmaya yeteyecek bir miktarı ifade ediyor. 

Doğrusunu isterseniz, elinizde rezerv kalmadığında kömüre alternatif aramak işinize gelirdi. Yimdi soru şu: İngiltere elinde yatırım yapabileceği büyük ölçekli rezervler olsaydı yine de kömürden çıkar mıydı? Yoksa Almanya’nın yaptığı gibi 2040’lara doğru bir tarih mi verirdi? Bu soruya herkes kendi cevabını rahatlıkla verecektir. 

Değerli okuyucu, sonuçta İngiltere, geçmiş 150 yıl boyunca yerküreyi en fazla kirleten ülkelerden biriydi. Ve bu İngiltere elinde rezervin tükendiği bu dönemde kömürden çıktığını ilân edip, dünyanın geri kalanına kömür kullandığı için ticari engeller koymayı kendinde hak görebiliyor.

Ve bu aktör, karbon düzenleme mekanizmalarıyla emisyon azaltım maliyetlerini de özellikle gelişmekte olan ülkelere yüklemeye çalışıyor. Hatta tüm bunlardan sonra, çevreci kuruluşlardan övgüler alması da cabası... 

Sizce de İngiltere kömürden çıkıştan çok, yıllardır yol attığı kirliliğin maliyetini de bu işte daha az dahli olanlara yükleme başarısıyla alkışı hak etmiyor mu?