İklim değişikliği sorunlarına çare bulmak giderek zorlaşıyor

H. Zafer ARIKAN

Değerli Okurlar,

2023’ü tamamlayıp 2024’e girmek üzere olduğumuz bugünlerde, gerek ülkemiz gerekse dünyamız zor ve acı dolu bir yılı geride bırakmak üzere. Dünya geçtiğimiz yıl Ukrayna savaşını konuşurken 2023’de, özellikle ikinci yarısında, Gazze’de bir halkın, dünyanın gözleri önünde İsrail tarafından acımasız bir şekilde yok edilişine tanıklık etti. Ülkemizde ise sene başında geniş bir bölgeyi etkileyen depremler, hemen ardından seçimler ve son on beş günde ise sınırımızdan gelen acı haberler, ekonomik yönden de asgari ücret tartışmaları gündemin ana konularını oluşturdu.

Geçtiğimiz yılki son yazımın (Enerji Günlüğü, 26 Aralık 2022) başlığını “Enerji, Teknoloji ve İnsanlığı Bekleyen Tehlikeler” olarak belirlemiş, bu tehlikelerin ilk iki sırasına da “Küresel Isınma ve İklim Değişikliğini” koymuş idim.

Nitekim 2023 yılı çok sayıda doğal felaketin (depremler, yanardağ patlamaları, toprak kaymaları, seller, vb.) yaşandığı ama hepsinden önemlisi dünya ölçeğinde susuzluk ve gıda kıtlığının en başta geldiği bir yıl oldu. Bunlara bir de göç hareketlerini ve bölgesel savaşları eklediğinizde ki İsrail’in Gazze’de Filistin halkını topraklarından silah zoruyla çıkartma stratejisi (Orta Doğu’nun yeniden dizayn edilmesi ve kanımca Büyük Orta Doğu Projesinin yeni evresi ya da güncellemesi olarak görülmelidir) bölgemizi giderek genişleyen ve büyüyen (İsrail, Lübnan, Suriye, Yemen, İran, Mısır, Irak ve Türkiye) bir istikrarsızlık ve çatışma bölgesi haline getirmiş bulunuyor.

Dünyamızı çok geniş ölçekte etkilemekte olan küresel ısınma ve iklim değişikliği sorunlarına çare bulmak giderek daha da zorlaşıyor. Nitekim 30 Kasım-12 Aralık 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen ve 13 Aralıkta da kapanış bildirgesi yayınlanan COP28 çalışmalarında, pek çok konu ele alındı ve bazı çözümler üretilmeye çalışıldı. Ancak İklim Zirvesinin, bir yandan küresel bölünmüşlük ve rekabet şartları, diğer yandan pek çok ülkenin yaşadığı ekonomik güçlükler ve sıkıntılar nedeniyle başarılı geçtiğini söylemek oldukça zor.

Bir defa, fosil yakıtların enerji matrisindeki etkisini azaltmak, mümkünse ortadan kaldırmak için daha agresif kararların alınması ve bunun için gerekli planlamaların yapılması, bilim insanlarının çağrılarına daha çok kulak verilmesi gerekiyor. 2021 COP26 zirvesinde kömür kullanımının kademeli olarak azaltılması taahhütleri verilmişti. Ancak o günden bu yana kömür tüketimi daha da arttı. Bu durum kömür kullanımının bir süre daha jeopolitik ve ekonomik şartlara bağlı kalacağınıgösteriyor. Ayrıca COP28, sorunun boyutlarını karşılamak için gerekli fonları harekete geçirme açısından da çok zayıf geçti. Geçtiğimiz yıl COP27 zirvesinde oluşturulduğu açıklanan “Kayıp ve Hasar Fonu” zengin ülkelerden sadece 700 milyon dolar civarında bağış alabildi ki Birleşmiş Milletler tahminlerine göre bu miktar zarar gören ülkelerin ekonomik ve ekonomik olmayan kayıp ve hasarının ancak %0,2’sine denk düşüyor.

En önemli gelişme ise Birleşmiş Milletlerin iklim zirvelerinde daha önce yer almayan ve iklim şartlarıyla çok yakından ilgisi bulunan gıda sistemlerininilk kez COP28’de kendisine yer bulması oldu. Gıda üretimi ve tarımda kullanılabilecek arazi kullanımı, günümüzde küresel sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte birine neden oluyor. Dünyanın dört bir tarafındaki gıda sistemleri, kuraklık, su baskınları, aşırı sıcaklar ve iklim değişikliğinin artan diğer etkilerine karşı savunmasız durumda bulunuyor. Bu sorun, özellikle gelişmekte olan birçok ülkede kritik önem taşıyor. Örneğin Brezilya’da gıda üretimi ve bu amaçla arazi kullanımı emisyonların %70’ini oluşturuyor ve Brezilya halkının yarısından fazlası için gıda güvenliği bir hayal. Gıdanın, iklim çabalarının merkezinde yer alması belki de COP28’in en büyük başarısı olarak görülebilir. Sürdürülebilirliği sağlamak açısından, ülkelere/hükümetlere tarım ve gıda sistemlerinde suyun entegre yönetimini her düzeyde güçlendirmek, üretkenliği arttırmak, araziyi ve doğal ekosistemleri korumak ve bozulanları eski haline getirmek, toprak sağlığını ve biyolojik çeşitliliği geliştirmek gibi ülkemizi de çok yakından ilgilendiren pek çok konuda çağrılar yapıldı; Gıda Sistemleri Dönüşümü için Şampiyonlar İttifakı (ACF) başlatıldı.(*)

Yenilenebilir enerji açısından COP28’e baktığımızda, 2030 yılına kadar küresel yenilenebilir enerji kapasitesinin üç katına çıkarılması ve enerji verimliliğinin iki katına çıkarılmasına yeşil ışık yakılması, önemli bir gelişme olarak kayda geçti. Bu sonucun, Eylül ayında yayınlanan ve ülkelerin Paris Anlaşmasının küresel sıcaklık artışını, sanayi öncesi seviyelerin 1,5 santigrat derece sınırlandırılması hedefine ulaşmaktan çok uzak olduğunu ortaya koyan ilk Küresel Durum Raporunun ardından geldiğini not etmekte fayda var. Raporda, bu hedefi yakalamak için ülkelerin sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar %43 oranında azaltması gerektiği belirtiliyor. Ne diyelim, bize göre uzak bir ihtimal ama umarız gerçekleşir; yaşayıp göreceğiz. Öte yandan bazı iklim adaleti savunucuları, başta ABD olmak üzere dünyayı en çok kirleten gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere “enerji geçişi ve iklime uyum” için yeterli finansmanı sağlamadığı konusundaki eleştirilerin dozunu giderek arttırıyorlar ve bu geçişin adil ve eşitlikçi olması, her ülkenin öznel şartlarının (ulusal özelliklerinin) dikkate alınmasıgerektiğinin altını çiziyorlar.

Değerli okurlar 2023 yılı başta ülkemiz olmak üzere, bütün dünya için oldukça acılı ve sancılı geçti. Bu zor ve acılı günlerin tekrar yaşanmaması dileğiyle hepinizin yeni yılını içtenlikle kutluyor; sağlık, huzur ve esenlikler diliyorum, 2024 yurtta ve dünyada barış yılı olsun.

Saygılarımla,

H. Zafer ARIKAN

(*) Bu konuda daha ayrıntılı bilgiler için “Sürdürülebilir Tarım, Dayanıklı Gıda Sistemleri ve İklim Eylemine İlişkin COP28 BAE Bidirgesi”ne bakılabilir.