Irak’ta son birkaç haftadır yaşananlar, Türkiye’nin güney komşularındaki gelişmelerin yeni bir evreye girdiğini gösteriyor.
Adında devlet kelimesi geçse de, bazı uluslararası kuruluşlarca ve kimi devletlerce terör örgütü sayılan Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Musul’un kontrolünü ele geçirmesinden ve ilerlemesinden söz ediyorum...
IŞİD’in Türkiye’nin Musul Konsolosluğu’nun basılarak diplomatik dokunulmazlıkları bulunan görevlileri rehin alması, Irak ve Suriye’nin geleceği konusunda akıllarda soru işaretleri oluşmasına yol açtı.
Uzunca bir süredir dile getirilen, ancak Kuzey’deki Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (Erbil), merkezi Bağdat Hükümeti ile aralarının açılmasıyla çoğalan, Irak’ın bölünebileceği yönündeki beklentiler bu kez daha bir yüksek sesle dile getirilir oldu. Bölgeden gelen son bir haber, enerji-politik açısından çok anlamlı. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, Kerkük çevresinden çıkarılan ve uzun süredir Yumurtalık’a aktarılamayan petrolün yönünü kendisine çevirdi. Konuyla ilgili haberin ayrıntılarını şuradan okuyabilirsiniz. (http:// enerjigunlugu.net/kerkuk-petrolu- kurdistan-uzerinden-turkiyeye_ 9042.html)
Özetle Erbil yönetimi, Kürt Bölgesi’ndeki petrol şebekesiyle Kerkük bölgesindeki şebekeyi birbirine bağladı. Irak, Kerkük- Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattı’ndaki hasar nedeniyle Kerkük bölgesinden yaklaşık üç-dört aydan bu yana Türkiye’ye petrol pompalayamıyordu.
Kerkük-Kürt Bölgesi bağlantısının kurulması, bundan böyle Kerkük petrolünün de Kuzey Irak Bölgesel yönetiminin kontrolünde Türkiye’ye pompalanabileceği anlamına geliyor.
Bu son haber, petrol ve ham petrol boru hatlarının stratejik açıdan taşıdığı önemi ortaya koyması bakımından son derece anlamlı.
Benzeri bir durum, Ukrayna’da da yaşanıyor. Kırım’ın Ukrayna’dan koparılıp Rusya’ya eklenmesiyle sonuçlanan Kiev ile Moskova arasındaki doğalgaz anlaşmazlığı aslında Avrupa Birliği, ABD ve Rusya başta olmak üzere küresel enerji savaşının bir yansıması.
Avrupa Birliği Rus gazına bağımlılıktan kurtulmaya çalışıyor, ABD de onu destekliyor. Rusya ise Avrupa’ya doğalgazını daha rahat ulaştırmak için Ukrayna’nın dışında alternatifl er geliştiriyordu. Bunlardan biri halen devrede olan Kuzey Akım, diğeri ise üzerinde tartışmaların yürüdüğü Güney Akım.
Avrupa Birliği ise Karadeniz’in altından geçerek Bulgaristan’a oradan Avrupa içlerine doğru gaz ulaştırmak üzere geliştirilen Güney Akım’ın önüne son zamanlarda bir set çekmiş görünüyor. Önce AB üyesi Bulgaristan’ın, ardından da Sırbistan’ın Güney Akım çalışmalarını askıya aldıklarını açıklaması bunu gösteriyor.
Bu gelişme, Türkiye ile Azerbaycan’ın ortak projesi görünümündeki TANAP boru hattının geleceğini de yakından ilgilendiriyor. TANAP’ın inşası bir an önce tamamlanırsa, Güney Akım projesi AB’den sonra bir ciddi darbeyi de batılı enerji devlerinin de içinde yer aldığı TANAP projesinden yemiş olacak. Irak’taki gelişmelere, Kerkük Petrolü’nün Kürt Bölgesi üzerinden Türkiye’ye aktarılabileceğine dair haberlere dönersek... Boru hatları bir kere kurulmaya görsün. Artık yapandan da, işletenden de bağımsız olarak ciddi birer enerji-politik-diplomatik, hatta bazen askeri varlık haline geliyorlar.
Askeri operasyonların yönünü de bu yeni insan yapısı varlıklar belirlemeye başlayabiliyor. Bir boru hattının korunması ya da gaz vanalarının kontrolünün ele geçirilmesi de en az petrol ve doğalgaz sahalarına ve kuyularına sahip olmak ve kontrol etmek kadar önemli. Askeri seçenekleri hiç tercih etmeyiz ama bazen kaçınılmaz hale geliyor. Bu yüzden söyleyelim, boru hatları askeri açıdan ise stratejik konumdaki bir köprünün, geçidin, boğazın ya da tepenin ele geçirilmesi ya da kontrolü kadar önem taşıyor.
Dileğimiz odur ki Ortadoğu’da yaşanan Irak merkezli son gelişmeler, askeri operasyonlarla değil de diplomasi masalarında çözüme bağlanır