Enerji Günlüğü - (Mehmet KARA) Smart Enerji CEO’su Halil Demirdağ, çoğu parçayı dışarıdan getirip güneş paneli montajı yaparak katma değer yaratılamayacağını vurguladı. Demirdağ, katma değer için panelin en önemli parçası olan hücrede yerli üretimin desteklenmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretiminde rüzgardan sonra en hızlı büyüme güneşte bekleniyor. Ancak lisans verilen yatırımların neredeyse hiç biri henüz faaliyete geçmediği gibi lisanssız üretim yatırımları da son zamanlarda sıkıntıda. Bunun nedenleri arasında ithal panelin teşvik kapsamındaki GES yatırımlarında kullanımının engellenmesi de var. Türkiye’de ve yurt dışında, gerek kurulumcu gerekse yatırımcı olarak faaliyet gösteren Smart Enerji CEO’su Halil Demirdağ ile Türkiye’de güneş enerjisi yatırımlarıyla ilgili son gelişmeleri ve beklentileri konuştuk.
Darbe girişimi sonrası atmosfer GES çalışmalarınızı etkiledi mi?
Önemli bir değişiklik yok. Şu anda Niğde’de kurulumu bitmek üzere 2 MW’lik bir projemiz var. Konya Kulu’da yine 2 MW’lik bir GES’in kurulumunu tamamladık, şebeke bağlantısı için kabul bekliyoruz. Karaman’da 3 MW’lik bir projemiz var ama teşvik mevzuatındaki ithalat yasağı nedeniyle beklemedeyiz. Durumun netleşmesini bekliyoruz.
Nasıl bir netleşmeden söz ediyorsunuz?
İthal güneş panelleri yatırım teşvik belgesi kapsamından çıkarılınca, sözünü ettiğimiz santral için getireceğimiz panellere, kilo başına 35 dolar üzerinden KDV ödemek zorunda kalacağız. Bu yüzden maliyetler başta düşündüğümüzün çok üzerine çıkıyor. Yatırımcılara bu şekilde ciddi bir ilave maliyet yüklendiği için yapılan itirazlar devletimiz tarafından değerlendirilecek.Türkiye’de yerli üretim oluşana kadar teşvik kapsamındaki GES’lerde kullanılacak panellerin ithalatında KDV muafiyetinin sürmesini bekliyoruz.
Bu konuda iyimser görünüyorsunuz...
İyimseriz. Çünkü şu anda panel ithalatına kilo başına 35 dolar üzerinden KDV ödenmesinin gerçekçi olmadığını bürokrasideki herkes anlamış durumda. Teknoloji ürünü ithalatının kilo bazında gözetime tabi tutulmasının mantıksızlığını herkes kabul ediyor.
Peki bu düzenleme hazırlanırken hiç itiraz edilmedi mi?
Zaten nasıl yapıldığını anlamak mümkün değil. 500 bin Euro değerindeki yüksek teknoloji ürünü bir malın ithalatına 500 bin Euro KDV maliyeti yüklemek hangi mantığa sığar? Amacınız yerli üreticiyi korumak mı? Yoksa yerli üreticiyi monopol haline getirip düşük kaliteli ya da kalitesini ispatlamamış panellerin yatırımcıya zorla satılması mı? Bunu iyi düşünmek lazım.
Yerli üretim sayesinde cari açığı azaltmak deniliyor...
Eğer amaç buysa, yerli üretim sayesinde cari açığı kapatmak ise gelin birlikte küçük bir analiz yapalım. Öncelikle şunu söyleyeyim. Bir panelin hücresi, camı, EVA’sı (yapışkan), arka koruma plakası (backsheet) vs ayrı ayrı ithal edildiği zaman, hazır panel fiyatından daha yüksek bir maliyeti oluyor. Yani hazır panelden daha yüksek bir cari açığa yol açıyorsunuz. Örneğin ben 1 MW’lık güneş panelini Japonya, ABD ya da Avrupa’dan 500-550 bin dolara, Çin’den 450 bin dolara alabiliyorum. Ama Türkiye’de monte etmek üzere bunların parçalarını ithal etmeye kalkarsam, ödeyeceğim tutar yine yaklaşık aynı tutarlara denk geliyor. Hadi işçiliği geçtik, bir de bunun üzerine Rusya’dan ithal ettiğimiz doğalgaz ve Kolombiya’dan ithal ettiğimiz kömürle üretilen elektriği kulanıyoruz paneli monte etmek için. Yani enerji kullanımıyla da ekstra bir cari açık oluşturuyoruz. Bana birisi ayrı ayrı ithalat yapıp Türkiye’de panel monte etmenin cari açığı azaltmaya katkısı olduğunu anlatabilirse sevinirim.
Peki Türkiye’deki panel üreticilerinin durumu?
Türkiye’deki fiyat rekabetinde yaşanan sıkıntı ölçek ekonomisiyle ilgili. Yani dünyadaki fabrikalar 1000 MW ve üzerindeki kapasitelerle çok büyük satın alımlar yaptıkları için çok daha düşük maliyetlerle panel üretip satabiliyorlar. Panel maliyetinde işçiliğin payı yüzde 10 bile değil. Dolayısıyla Çin’deki işçiliğin ucuzluğunu Türkiye’nin rekabet edemeyişinin nedeni olarak göstermek hiç de doğru bir tespit değil. Yerli üreticiyi korumak için yapılması gereken, ithalata makul bir vergi koyup, Türkiye’deki panel üreticilerinin kaliteli üretim yapmalarını sağlamaya çalışmaktan başka bir şey değildir.
Nedir bu makul vergi?
İşçilik maliyeti yüzde 10 bile olmadığına göre, isterseniz Çin’in bu paneli sıfır işçilikle ürettiğini varsayalım, bu durumda makul vergi yüzde 10 olacaktır. Bunun üzerine koyulacak her türlü ilave maliyet, yatırımcıların daha pahalıya panel almasına yol açacaktır. Bu durumda ne yerli üretici kendisini ve kalitesini geliştirebilecek, ne de güneş enerjisine yatırım maliyetleri aşağı çekilebilecek. Üstelik, dışa bağımlılığımızı azaltma çabamıza da hizmet etmeyecektir.
Siz şimdi yerli üretim diye sızlanıp durmayın mı diyorsunuz yani?
Hayır öyle demiyorum. Tabii ki yerli üretim önemli. Ama neden ve nasıl yapacağımıza bakmak lazım. Bence Türkiye’de panel değil ama hücre üretimini desteklemek daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Çünkü Türkiye’de monte edilmiş panellerin cari açığı azaltmaya hiçbir katkısı olmazken, hücre üretiminde ciddi bir katkı oluşacaktır.
İyi de hücre üretimi için de dışarıya para ödenmeyecek mi?
Hücre teknoloji demek. Burada teknolojiye bir kere para verip makina ekipmanı getireceksiniz. Sonra sürekli olarak kendi kaynaklarınızı kullanarak yatırımlarınızı, üretiminizi gerçekleştirebileceksiniz. Üstelik yerli hücre üretimi başlayınca, halen Türkiye’de faaliyetteki montaj tesislerinin dışa bağımılığı da azalacak. Onlar da hücreyi yurt dışından getirtmek yerine yerli üreticilerden alıp kullanarak üretecekleri panelin yerli katkı oranını hızla yukarı çekebilecek.
İthal panelin teşvik belgesi kapsamı dışına çıkarılması fiyatları nasıl etkiledi?
İşte bizim isyan ettiğimiz noktalardan biri de burası. Anti damping vergisi koymadan önce Avrupa ve ABD piyasası seviyesinde fiyat veren yerli panelciler, damping sonrası Avrupa ve ABD seviyesinin üzerine bile çıkmaya başladılar. Bunu piyasadan görebiliyoruz. Buna karşı bir an önce önlem alınmalı, güneş yatırımlarının önü açılmalı. Bu ülke olarak içinden geçmekte olduğumuz şu sıkıntılı günlerde yatırımların artmasına ve ekonomi aktörlerinin moral kazanmasına da hizmet edecektir.
Sizin yurt dışı yatırımlarınız da vardı, oralarda neler oluyor?
Yurt dışında şu anda AB’nin yeni dalgasını bekliyoruz. AB, emisyonların azaltılması hedefi doğrultusunda elektrikteki yeşil enerji payının yüzde 35’e yükseltilmesini kararlaştırdı. Bu çerçevede faaliyet gösterdiğimiz ülkelerde 2018-2019’da yeni santral yatırımlarının önünün açılacağını düşünüyoruz. Avrupa ülkeleri şu anda pek hareketli değil. Daha çok küçük ölçekli projeler var. Bizde de bunlardan birkaç tane var ama dediğim gibi çok küçük ölçekli.
Siz Almanya’daki GES ihalelerine niye katılmıyorsunuz?
Oradaki kazanılan para, banka faizi kadar. Daha çok yeşil enerji fonları ve yeşil enerjiyi destekleyen kuruluşların finansman desteğiyle yapılabilecek işler onlar. Bizim gibi kaynağı daha pahalı olanların rekabet edebileceği ihaleler ve yatırımlar değil Almanya’daki ihaleli GES’ler. Sonuçta finansmanı bankadan kullanmak durumundayız. Marjlar o kadar düşük ki, bizim ödeyeceğimiz oranlarla bize kalacak kar çok düşük olduğu için geri dönüş süreleri de çok uzun.
Öyle diyorsunuz ama Almanya’daki ihalelerde fiyatlar habire düşüyor...
Almanya, kendi dinamikleri oluşmuş ve milyar Euro cirolara ulaşmış oyuncuların bulunduğu bir piyasa. Karsız bile olsa, sistemi yürütmek adına teklif sunup yatırım yapanlar var. İhalelerde oluşan fiyatlar bunu net şekilde gösteriyor. Dolayısıyla Almanya, güneş elektriği fiyatları konusunda Türkiye için bir referans teşkil etmez. Nasıl ki geçmişte Alman hükümeti 50 EuroCent’e 20 yıl alım garantisi verirken Almanya Türkiye için örnek teşkil etmiyor idiyse, bugün de güneş elektriğini 8 EuroCent’e yine 20 yıl süreyle alırken de örnek teşkil edemez.
Mehmet KARA