Güneş enerjisi Türkiye`nin yabancı olduğu bir konu değil. 1970`li yıllardan itibaren sıcak su ihtiyacının karşılanması için özellikle güney illerinde yaygın şekilde güneş enerjisinden yararlanılıyor.
Bölge halkı bu işe adını da koymuş ve günlük dilde yaygın şekilde kullanıyor: Günısı...
Hatta Türkiye`nin bu alanda dünyanın pek çok ülkesine örnek olduğu da söyleniyor.
Bunun kuşkusuz övünülecek bir yanı var.
Ancak günısı konusunda gelinen noktayla övünmeyi ne kadar hak ediyor olsak da, aynı şekilde su ısıtmada kullanılan güneş enerjisinin, elektrik üretiminde bir türlü devreye sokulamamış olmasından da hep birlikte utanç duymalıyız...
Oysa dünyanın en çok güneşlenme süresine sahip bölgelerinden bazıları Türkiye`de. Buna rağmen henüz bir arpa boyu yol alınmış değil bu konuda.
Özellikle son yıllarda güneş enerjisinden elektrik üretimine yönelik ciddi bir faaliyet yoğunluğu söz konusu. Hatta bu konuda dernekler, sivil örgütlenmeler bile gerçekleştirmişiz. Geçtiğimiz günlerde bu konuyla yıllardır uğraşan isimlerden birinin, Ateş Uğurel`in twitter`da bir mesajına rastladım.
Mealen aktarıyorum bu mesajı: Güneş enerjisi konusunda henüz bir arpa boyu yol gidememişken, sektördeki iki önemli derneğin tek çatı altında toplanamamış olmasını hiç kimseye anlatamayız.
İşte bu konuda yoğun çalışmalara imza atılması ve hatta etkin derneklere sahip olunmasına rağmen önümüzde bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda tesis var.
Bu konuda geçtiğimiz iki yıl içinde sektörü ve güneş enerjisine, solar teknolojilerine gönül vermiş insanları umutlandıran adımlar atıldı.
Ancak bunlar da tesisleşmeye tahvil edilemedi bir türlü. Yok bağlantı kapasitesi açıklansın, yok efendim kanun değişti ikincil mevzuatı bekleyelim, yok efendim bu konuda işe sağlam başlayalım, işi baştan sıkı tutalım ki yarın öbür gün ortaya çıkacak sorunlarla uğraşmayalım...
Yok efendim, verilecek teşvikler, yerli sanayiyi de desteklesin.
Tamam, bunların hiç birine söylenecek sözümüz yok.
Ama bu kadar da gecikilmez ki...
Bakın geçtiğimiz günlerde elektrik kesintileri yaşandı.
Üstelik bu kesintilerin yaşandığı zaman dilimlerinin bir bölümünde ülke gayet iyi güneş alıyordu. Ve bol güneşli bu saat dilimlerinin bir bölümü, en çok elektrik tüketilen, sektörel jargonla ifade edersek pik saat aralıklarıydı.
Şayet güneşe dayalı tesisleri devrede olsaydı, emin olun kesintiler çok daha az olur, bu kesintilerin kaynağı olan doğalga yetersizliğinden sokaktaki hiç kimsenin haberi bile olmayabilirdi...
Özetle, illgililere, yetkililere sesleniyoruz.
Artık bu iş başlasın!
Yazık bunca zamana, emeğe ve yatırıma...
Gökyüzündeki güneşe bakmaya yüzümüz olsun.
Zira o da yukarıdan bizim durumumuza bakıp kıs kıs gülüyor olmalı...