HASAN YİĞİT
Güneş enerjisi sektörü, 25 Haziran 2016 tarihinde Hükümetin güneş enerjisiyle ilgili yeni bir uygulamasıyla güne uyandı. Bazıları için bu bir sürpriz idi. bazıları için de çoktan Türkiye’nin gerçeklerine ve çıkarlarına göre geleceğe yönelik atılması gereken adımlardı.
Yurtdışından temin edilecek güneş panelleri, Teşvik Belgesi kapsamında değerlendirilmeyen harcamalar arasına girdi.
Böyle bir uygulamanın getirileceği Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın Haziran ayının ilk günlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde Elektrik Piyasası Kanunu konulu konuşmasından (direkt olmasa bile) anlaşılabilirdi.
Bakan Albayrak’ın o günkü konuşmasının ana konusu Türk üreticisini ve ülke ekonomisini korumaktı. Ayrıca kapalı kapılar arkasında bazı siyasetçilere Lisanssız Üretim Yönetmeliği (LÜY) kapsamında ki 1 MW GES projeleriyle ilgili çok fazla şikâyet geldiği bilgisi de kulaklarımıza gelmekteydi.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı başta yapılan hataları düzeltmek için düğmeye bastı.
Bunlardan ilki YEKDEM’deki değişikliklerdi. Bu kapsamdaki santraller de gün içi piyasasına yönlendirildi. YEKDEM kapsamında yapılan değişiklerin ilk olmayacağını söyleyebiliriz. Yakın zamanlarda burada da yeni gelişmeler olacağını düşünüyorum.
Feed In Tarif, yani Türkçesiyle sabit alım fiyatı garantisi hakkında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak TBMM’deki konuşmasında bu konuya da değinmişti. Bakan Albayrak orada ne demişti bir hatırlayalım:
1 - En ucuz fiyat teklifini veren yatırımcı lisans ihalesini alacak...
2 - Enerji İhtisas Bölgesi’nde yapılacak güneş enerjisi santrallerinde yerli ürün kullanılacak...
Açıkçası bence Meclis’te Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın bu konuşmalarından sonra yurtdışından temin edilecek güneş panelleri için genel teşvik yatırım belgesinin kalkması beklenen bir karardı.
Benim tahminim, bu kararın InterSolar’dan önce gelmesiydi ve bu öngörümü sosyal medyada “InterSolar fuarından önce ekonomi bakanlığı güneş enerjisi sektörüyle ilgili bir bomba patlatırsa şaşmam” diye paylaşmıştım.
En başta yazdığım gibi, bunun çıkacağı ilk olarak Ekim 2015’de Antalya’da yapılan RENSEF Fuarı’ndan beri çoktan ortalıkta konuşuluyordu. Nedense çoğu kişi için çok büyük sürpriz oldu.
25 Haziran’a geri dönelim. Genel yatırım teşviklerinin kalkmasıyla birlikte, güneş enerji sektöründe zaten bulunan kutuplaşma daha da derin hale geldi.
Kişi ve grupların sosyal medyada birbirlerini isim vermeden itham ettiklerini gördük. Tarafsız olan kimi kişilerin yorumlarında da bu yönetmeliğin çıkması için çalışmalar yapan kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerinin aksine, yabancı üreticilerle birlikte hareket eden kişi ve oluşumların hiçbir yapıcı faaliyette bulunmadığı yönünde yazılar vardı.
Bu tip gelişmelere tepki gösterenlerin hep Resmi Gazete yayınlandıktan sonra ortaya çıkması sizce de tuhaf değil mi? Ben 16 Haziran’da Ekonomi Bakanlığı’nın bazı güneş enerji oyuncularının tepkisine neden olacak değişiklikleri getirebileceğini davul zurnayla bildirmiştim.
Sosyal medyadaki paylaşımlarımın altında benimle ilgili “Tahmininiz yine doğru çıktı” ve “Hasan Yiğit ne desen 10 gün sonra Resmi Gazete yayınlıyor” gibi ifadeleri görünce açıkçası çok şaşırıyorum. Nitekim dediğim gibi, bu gelişmeler beklenmedik konular olmadığı için.
Kimileri buna altıncı his dese de, tahminlerimin çıkıyor olmasının altındaki ana sebep şudur. Bilindiği üzere ülkemizde güneş enerjisi sistemleri yeni yaygınlaşıyor. Fakat; benim akademik eğitimimi de aldığım, özellikle Avrupa ülkeleri konu hakkında 20 yılı aşkın süredir yol alıyor.
Enerji sistemleri finansal denge işidir. Devlet bazında bu dengeler gözetilmekte, ülke ekonomisinin gidişatına göre ve küresel sektörel gelişmelere göre hep bir kamu stratejisi belirlenir.
Geçmiş senelerini de analiz edeceğimiz ve açıkçası okuyarak öğrenebileceğimiz bir GES dünya örneği önümüzde. Bu devletlerdeki bu güne kadar yapılan gelişmeleri ve adımları takip edip, devletimizin atacağı adımları tahmin etmek çokta zor değil aslında. Sadece sektörel tecrübe ve iyi araştırma / analiz gereklidir.
Gelecek için benim tahminlerimi bazı kişilerin pek duymak isteyeceğini sanmıyorum. En nihayetinde sektördeki çok fazla firma, ticari ürün bağlantılarını mevcut şartlara göre yapıyor ve gelecek vizyonlarını bu anlaşmalara göre belirliyor. Kanunlardaki her değişiklik kendilerinin ticari kararlarına direk etki yapıyor.
İşte bu nedenle de her değişiklik sonrası ortalık toz duman oluyor. Empati yapıp kendinizi devleti yönetenlerin yerine koymaya çalışarak baktığınızda önümüzdeki iki yılda uygulamaya koyulabilecek konuları size bu yazımda sunmak istiyorum. Bana ister kızın isterseniz dua edin. Ama ben bilgi birikimim ve analizlerim ışığında öngörülerimi sizlerle paylaşacağım. Enerji sektörüne yön verecek kamu kurum ve kuruluşları karşısında yapıcı bir muhalefete ihtiyaç var.
Aşağıda sıralayacağım maddelerin kısa zamanda hayata geçme (kimileri geçti) olasılığını çok yüksek görüyorum.
A) Anti-dumping (1 Temmuz da bildiğimiz gibi soruşturma başlatıldı).
B) LÜY kapsamındaki arazi projelerinde enerji nakil hattı bedeli yükseltildi.
C) YEKDEM ve LÜY kapsamındaki santrallerde üretilen güneş enerjisi kaynaklı elektriğe uygulanan Feed in Tarif’in (satın alma fiyatı garantisi) şimdikinin yarısına düşürülmesi.
D) Yeni lisanslı GES ihaleleri kapsamında kurulacak santrallerin YEKDEM kapsamına alınmayarak, bunun yerine bölgesel dağıtım şirketleriyle PPA anlaşmaları yapılması.
E) Mevcut GES projelerine yönelik 10 yıllık devlet desteğinde bu sürenin uzatılmaması.
F) LÜY kapsamındaki güneş yatırımları için parsel başına tek bir GES projesine (maksimum 1 MW) imar onayı verilmesi.
Yazımı bir öneriyle bitirmek istiyorum. Yeni güneş enerjisi düzenlemelerine karşı çıkan muhalefet Hükümete karşı sert tavırlarından uzaklaşıp, yapıcı örneklerle masaya oturmalı.
Sektör paydaşları, bu konuları sosyal medyada tartışırken, küfür ve hakaretlere varan ifadelerden uzak durmalı. Çünkü bu tür ifadeler muhalefeti gerçekçi ve yapıcı olmaktan uzaklaştırıyor. Yapıcılıktan uzak hiç bir yaklaşım, Hükümet’in en sağlıklı kararı vermesine yardımcı olmuyor, olamaz.