Enerji Günlüğü / Mehmet Kara - Türkiye Büyük Millet Meclisi Enerji Komisyonu Başkanı Mücahit Fındıklı, Türkiye'de enerji sektöründe serbest piyasayı oluşturmaya çalıştıklarını belirterek "Serbest piyasa istiyoruz, serseri piyasa değil" dedi. Enerji Günlüğü'nün sorularını cevaplayan Fındıklı, enerji sektörünün Türkiye açısından gerek ekonomik gerek diplomatik gerekse siyasi anlamda büyük önem taşıdığını anlattı. Türkiye'de bu sektörün bir yandan hızla büyürken, bir yandan da yeniden dizayn edildiğini hatırlattı... İşte Fındıklı'nın Enerji Günlüğü'ne yaptığı açıklamalardan bir bölüm:
Enerji Günlüğü: Herkes enerjinin Türkiye'nin bugünü ve özellikle de geleceği için taşıdığı öneme vurgu yapıyor... Siz TBMM Enerji Komisyonu Başkanı olarak bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mücahit Fındıklı: Dünyanın enerjiye ihtiyacı var. Belli kaynaklar var. Fosil kaynaklar var, petrol, gaz, kayagazı, jeotermal sular. Onun dışında nükleer enerji var. Daha ötesinde rüzgar, güneş var. Dünyanın da bu enerjiye ihtiyacı var. Herkes bir şekilde kendi ülkesinin refahı gelişmesi büyümesiyle alakası üretim yapacaksa, enerjiye de ihtiyacı var. Ya cebinde parası olup gidip satın alacak, nakledecek ya da kendisinde yoksa olan yere kendisi gidecek. Enerji alanındaki bütün bu hareketlilik, siyaseti de etkiliyor. Bazen de siyaset enerjiyi çok etkiliyor.
Enerji Günlüğü: Yani politikayla enerji iç içe geçmiş iki konu diyorsunuz...
Mücahit Fındıklı: Evet, dünya siyasetiyle enerji siyaseti içli dışlı, birbirinin içine geçmiş iki konu. Ulusal ölçekte de böyle, uluslararası ölçekte de böyle. Yani enerji konuşmak aynı zamanda dünya siyaseti konuşmaktır. Enerji konuşmak aynı zamanda bölgeler arası dengeler dediğimiz, Ortadoğu, Afrika, Kafkaslar arasındaki ilişkileri konuşmak demektir. Bütün bunların hepsi enerjiyi etkiler. Enerji de bütün bu siyasal ilişkileri, toplumlar arası, devletler arası ilişkileri etkiler.
Enerji Günlüğü: Bu karşılıklı etkileşimde, iki unsurdan, yani enerji ve politikadan hangisi, ne zaman ve nasıl ağır basar?
Mücahit Fındıklı: Enerjinin üretim ve arz güvenliği, barışın birinci şartıdır. Yani barışla enerji de birbirini çok etkiler. Üretim ve arz güvenliğini ancak bir barış ortamında sağlayabilirsiniz. Eğer barış ortamını sağlayamıyorsanız, arz güvenliğini de sağlayamazsınız. Dolayısıyla bu enerji konusu, dünyanın ve bölgenin barışıyla da çok yakından alakalı.
Enerji Günlüğü: Peki sözünü ettiğiniz bu enerji-politika ilişkisi Türkiye'de gereken yaygınlıkta biliniyor, anlaşılıyor mu?
Mücahit Fındıklı: Türkiye'de enerji politikaları üzerinde çalışan, konuşan tink tank kuruluşlarına ihtiyaç var bence. Bu konuda emek harcamış, çok iyi uzmanlaşmış gazetecilere, basına, medyaya ihtiyaç var. İhtisas sahibi insanlara ihtiyaç var.
Enerji Günlüğü: Think tank kuruluşları ve araştırmacılar tamam da, gazetecileri neden bunların yanına eklediniz?
Mücahit Fındıklı: Yani bu öyle bir futbol maçının analizi gibi, bir kupanın analizi gibi, bir spor haberi gibi her aklımıza geleni yazıp çizebileceğimiz bir alan değil. Burada en ufak yeni bir gelişme olsa, ne zaman komisyonda yeni bir konu konuşuyor olsak, beni Rusya'dan herhangi bir think tank kuruluşundan biri, ya da enerji konusundan sorumlu bir gazeteci arayıp bir takım sorularına cevap isteyebiliyor. Washington'dan bir gazeteci, enerji bilmemne gazetesi, açıp "şu konuyu konuşuyorsunuz, amacınız, hedefiniz ne" diye soruyor. Dolayısıyla bizler bu konularda konuşurken, kendi ülkemizin sorumluluğunu da sırtımızda taşıyarak konuşuyoruz. Teknik veriler neyse ona göre konuşuyoruz.
Enerji Günlüğü: Bunu biraz açar mısınız? Örneğin yabancı gazetecilerden ya da araştırmacılardan gelen sorulara nasıl karşılık veriyorsunuz?
Mücahit Fındıklı: Burada en doğrusu, niyetinizi çok şeffaf olarak ortaya koyuyor olmanız lazım. Çok net ve şeffaf olmanız lazım. Enerji politikaları ancak böyle bir güven ortamında oturulup konuşulabilir. Dolayısıyla bu ciddiyeti eğer uluslararası toplumda yakalayabilmişseniz, o ciddiyet içerisinde herkes birbirini rahatlıkla dinleyebilir. O şeffaflıkta konuşma imkanı olur. Aksi takdirde herkesin kafasında "acaba" diye bir soru olursa, görüşmeler mizansenlere döner. Herkes kafasının arkasındakini açık açık söylemek yerine gündeme yerleştirmeye çalışır, o da barışı bozar. Dolayısıyla bir kere daha ifade edeyim, enerji ile uluslararası siyaset, birbirinin içine geçmiş iki konudur. Yani dış politikayı çok yakından ilgilendirir. Bazen enerji dış politikayı belirler, dış politikanın standartlarını belirler veya yönünü belirler, bazen de dış politika enerjinin yönünü belirler. Yani böyle iç içe geçmiş iki konudur.
Enerji Günlüğü: Yeni yasama dönemi yaklaşıyor, komisyonun gündeminde enerjiyle ilgili neler var?
Mücahit Fındıklı: Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Kanunu değişikliği var. Çünkü 2023 yılı için 500 milyar dolarlık ihracat hedefi koymuşsanız, bunu yakalayabilmeniz için, elektrik üretiminde şu anda 52 bin MW olan kurulu gücünüzü 150 bine, en azından 130 bine çıkarmanız gerekir. Üretim ve ihracat hedeflerini yakalayabilmek, üretici kesimin enerji talebini karşılayabilmenize bağlı. Yani enerji alanında, sanayi tesislerinden bir adım önde koşmanız lazım.
Enerji Günlüğü: Bunu biraz daha açar mısınız?
Mücahit Fındıklı: Devletin asli görevi, bir yandan hedefler koyarken bir yandan da onun altyapısını hazırlamaktır. O yüzden enerji, sanayinin ihtiyacını karşılayabilecek enerji politikaları üzerinde yoğunlaştık. Özelleştirmeler devam ediyor. Orada hedeflediğimiz bir konu var. Biz enerjinin alınabilir, satılabilir olmasını istiyoruz. Yani bir enerji piyasasının olmasını, günlük bir borsasının olmasını... Birdenbire geçmeniz mümkün değil, kademeli devam etmesi lazım. Devlet bazı santralları elinden çıkaracak. Dağıtım işini özelleştirecek. Dağıtım özelleşmesinden sonra sistemin iyice oturması lazım. Yarın sizin internete girip, herhangi bir şirkette elektrik fiyatı ne kadar, görebilmeniz lazım. İstediğiniz fiyattan istediğiniz şirketten evinizin elektriğini alabiliyor olmanız lazım. Paranızı da o kanaldan ödeyebiliyor olmanız lazım. Böylece enerjinin, rekabete açık bir piyasası oluşsun istiyoruz. Serbest piyasa olsun istiyoruz, ancak serseri piyasa olmasını istemiyoruz. Onun için de komisyonumuzun ilk gündem maddelerinden biri EPDK kanununun yeniden ele alınmasıdır. Bu konuda bir ön çalışma yapıldı. Tahmin ediyorum önümüzdeki günlerde bize intikal edecek.
Devam edecek...
Enerji Günlüğü (ÖZEL)