Fil Hamdi ve bizim linyit aramalarımız

Mehmet ASLAN

Aziz Nesin, 1957 yılında İtalya’da Fransa sınırına yakın sahil kasabası Bordighera’da düzenlenen Uluslararası Mizah Yarışması’nda Fil Hamdi öyküsüyle birinci olarak Altın Palmiye Ödülü’nü aldı.

60’lı yıllarda, Ortaokul’da iken bu öyküyü okudum. Açıkçası biraz hayal kırıklığına uğradım. Okuduklarım bana göre pek ahım şahım bir şey değildi. Bizim her Allahın günü rastladığımız, hani “vaka-i adiyeden” dediğimiz cinsten bir hikâye idi anlatılan. İtalyanlar ne buldu acaba bu sıradan hikâyede diye şaşırmıştım o zamanlar.

İsterseniz bir de siz okuyun öyküyü de karar verin:

FİL HAMDİ NASIL YAKALANDI

 

(Kaynak: http://www.ekultursanat.com/hikaye/eser-981-Fil-Hamdi-Nasil-Yakalandi-Aziz-Nesin )

 

İstanbul Emniyet Müdürlüğünden, bütün taşra vilayetleri Emniyet Müdürlüklerine şu telgraf çekilmişti:

 

“Otuzbeş yaşında, uzun boylu, ikiyüz kilo ağırlığında, kumral, üç dişi eksik, üst çenede bir azı dişi dolgulu, alt sol köpek dişi altın kaplama, çizgili kahverengi elbiseli, saçları oldukça dökülmüş ablak çehreli, kahverengi gözlü, “Fil Hamdi” adında azılı sabıkalı bir dolandırıcı, üç gün üç gece içinde oturdukları nöbet kulübesini büyük bir dikkatle bekledikleri için uykusuz kalan iki polis memurumuzun, yolda giderlerken uyuklamalarını fırsat bilerek ellerinden kaçmıştır. Yaptığımız tahkikat, takibat ve tetkikat sonunda Fil Hamdi’nin kaçtığı kesin olarak anlaşılmıştır. Vilayetiniz ve vilayetinizdeki kaza karakollarından birine uğradığı veya bir polis memuruna yol, adres sorduğu takdirde, kendisine lütfen merakla yolunu beklediğimizi, bizi daha fazla intizarda bırakmayarak, münasip, boş bir zamanında İstanbul Emniyet müdürlüğüne gelerek teslim olmasını rica ettiğimizi söyleyin. Azılı sabıkalı Fil Hamdi’nin fotoğrafı ilişiktir.”

 

***

 

Taşra vilayetlerinin birinin istasyonunda iki polis memuru konuşuyor:

- Ramazan, kardeşim, şu salep içen herif mutlaka Fil Hamdi.

- Hııı... Benziyor... Resmi çıkar bakalım.

Bir resim çıkarır, arkadaşına gösterir.

- O değil be Ramazan. O senin resmin!

- Hıı... Bayramda çektirmiştim. Nasıl!

- İyi ama, acık gülseydin be!... Şu Fil Hamdi’nin resmini bul...

Ramazan cebinden bir sürü resim çıkarır, karıştırır:

- Bu benim oğlanın resmi... Bu askerlik hatırası. Bu kimdi Mahmut?

- O mu? Şey olacak... Eroin kaçakçısı Duman Ali...

- Bu da otel faresi Suphi... Resimler birbirine karışmış. Bul şu Fil’i be Ramazan!

Mahmut’la Ramazan resimleri karıştırırlar, Fil Hamdi’nin resmini ararlar.

- Çabuk ol Mahmut... Herif salebi içti, kaçacak...

- Bak nasıl bakıyor etrafına?

- Buldum, şu resim olacak. Tamam, ta kendisi!

Şüphelendikleri adamın yanına giderler.

- Hemşerim, şöyle dursana...

Bir resime, bir de adamın yüzüne bakarlar.

- Bir de yan dur bakayım.

- Ah, benzemiyor bu Ramazan.

- Bir kere de komiser bey görsün Mahmut. Belki o benzetir.

- Hemşerim, haydi yürü... Karakola kadar gideceksin.

 

***

 

Başka bir taşra vilayetinin Pazar yerinde iki memur konuşuyor:

- Ayıp oldu be Şükrü kardeşim. Akşama kadar fır dolandık, şu Fil Hamdi’yi yakalıyamadık.

- Şu adam olmasın?

- Belki de odur. Soralım.

Adamın yanına giderler:

- Bayım senin adın ne?

- Mustafa...

Birbirinin kulağına:

- Mustafa, diyor.

- Hamdi diyecek değil ya... Adını saklıyor.

- Aklı sıra bizi kandıracak.

- Bayım, biraz gelir misiniz?

 

***

 

Bir taşra vilayetinin kahvesinde iki memur konuşuyor:

- Dün ben üç tane Fil Hamdi yakaladım, komiser hiç birini beğenmedi.

- Şu bizim komiser de ama müşkülpesent haaa...

- Hişşşt! Yavaş konuş, çaktırma. Şu çay içen adama yan gözle bak!

- O be... Tak kendisi!

- Ama gelen evrakta şişman diye yazıyordu. Bu zayıf, iskelet gibi herif...

- Zayıflamıştır birader, kaçak gezmek kolay mı?

- Öyle ya... Ama bu esmer, Fil Hamdi kumralmış.

- Dağda, bayırda gezmekten rengi atmıştır.

- Haklısın. Yalnız birader, bunun sık siyah saçları var. Evrakta Fil Hamdi’nin saçları dökülmüş diye yazıyordu.

- Eh artık o kadarcık da olur. Herif tanınmamak için belki peruk takmıştır.

- Ne duruyoruz? Yakalıyalım.

Adama yaklaşırlar.

- Adın ne senin?

- Hamdi...

Birbirlerine mânâlı mânâlı bakıp gülerler.

- Yürü bakalım karakola... Haydi!

- Ne var? Ne oldu?

- Fazla sorma! Karakolda öğrenirsin.

 

***

 

Bir taşra vilayetinin, bütün taşra vilayetlerinde olduğu gibi, bir iki kilometrelik asfaltı üzerinde iki polis, yoldan geçen bir adam yakalarlar.

- Aç ağzını!

- Ağzımda bir şey yok ki benim.

- Madem bir şey yok, açarsın.

Adam ağzını açar. İkisi birden adamın dişlerine bakarlar.

Polisin biri öbürüne sorar:

- Baksana şu evraka kaç dişi yoktu?

Öbürü evrakı okur:

- Üç dişi eksik, üst çenede bir azı dişi dolgulu, alt sol çenede köpek dişi altın kaplama..

Polis memuru, adamın dişlerini sayar:

- Bir, iki, üç... dört... Oynama be. Şaşırttın... Bir, iki, üç, dört, beş... yirmi dört... yirmi dört dişi var.

- Yirmi dört mü? Kaç dişi eksik? Senin kaç dişin eksik, biliyor musun?

- Sekiz...

- Çektirmiştir. Delilleri ortadan kaldırmak için dişlerini çektirmiştir.

- Benim dişlerim takmadır. Ağzımda hiç kendi dişim yok...

- Evrakta takma olup olmadığını yazıyor muydu?

- Yazmıyor, unutmuşlardır. Bu canım, bu... Tak kendisi... Köpek dişine baksana, altın kaplama... Bayım, gel bizimle beraber.

- Nereye?

- Karakola! Yürü!...

 

***

 

Taşra vilayetleri Emniyet müdürlüklerinden İstanbul Emniyet Müdürlüğüne günde yüzlerce telgraf geliyordu.

 

“Falan falan tarihli, filan filan sayılı yüksek telgrafınıza cevaptır:

Vilayetimiz dahilinde on dört tane çizgili kahverengi elbiseli, sekiz tane köpek dişi altın kaplamalı olmak üzere on dört Fil Hamdi yakalanmıştır. Bu miktarın yeter olup olmadığının, araştırmaya devam edip etmiyeceğimizin emir buyrulmasını saygı ile rica ederim.”

 

“Falan falan tarihli, filan filan sayılı telgrafa cevaptır:

Vilayetimiz dahilinde 180 kilo ile 220 kilo arasında iki düzine Fil Hamdi yakalanmış olup, aradaki kilo farkının, kantarların ayarsızlığından ileri geldiğini, hepsinin de gözlerinin kahverengi olduğuna göre, Fil Hamdi olduklarında en ufak bir şüpheye yer kalmadığını, yakalanan Fil Hamdi’ler sevk edilmiş olup, gözden kaçmış olanlar varsa onların da büyük bir dikkatle arandığını ve peyderpey sevk edileceğini saygı ile arz ederim.”

 

***

 

İstanbul Emniyet Müdürlüğünden, taşra Emniyet Müdürlüklerine gönderilen telgraf:

 

“Koyacak bütün yerler dolmuş olduğundan, şimdilik eldeki Fil Hamdiler yeter görülmüştür. İkinci bir emre kadar Fil Hamdi’lerin yakalanmasına ve aranmasına ara verilmesini teşekkürlerimle rica ederim.”

 

Not: Firar eden Fil Hamdi yakalanmıştır.

 

Okudunuz mu? Sizinle birlikte ben de yeniden okudum ve fikrim değişmedi. İngilizce “So... What?” veya Türkçe “Eeee… Ne olmuş yani?” diyesim geldi. Sadece 1957 yılında değil, şimdilerde bile hâlâ başımıza gelen gayet sıradan bir olay bu…

Meselâ, isterseniz Fil Hamdi’yi aramayı filan bir yana bırakalım da şu bizim linyit aramalarını ele alalım. İkide bir milletçe sevinçlere boğulduğumuz büyük keşifler sonucunda, ülkemizdeki düşük kalorili linyit rezervlerinin toplamı, yıllardır çakılıp kaldığı 8,3 milyar ton’dan neredeyse 20 milyar ton’a kadar yükseldi.

Gelin, linyit rezervlerimizi artırma konusunda elde ettiğimiz muazzam başarıları bizzat ilgililerin ağzından takip edelim:

25.01.2013-Milliyet 1.8 milyar tonluk rezerv keşfedildi

(Milliyet Gazetesi, habere bu fotoğrafı koymuş. Ne alâka, ben anlayamadım…)

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı Maden Tetkik ve Arama Kurumu yaz-kış aralıksız 4 yıl süren çalışmaların ardından Konya Karapınar'da 1,8 milyar tonluk linyit rezervi keşfetti.

5 bin megavat gücündeki termik santrale yaklaşık 30 yıl yetebilecek rezerve sahip sahanın ekonomiye kazandırılması için harekete geçen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, burada 2 bin 400 MW kurulu güce sahip Atatürk Barajı'nın iki katı elektrik üretilmesini hedefliyor.

Havzadaki rezervle ilgili bilgi veren Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız , enerjide yerli kaynakları ekonomiye kazandırmak için çalışmalarına aralıksız devam ettiklerini belirterek, bu doğrultuda aralıksız 4 yıl süren çalışmaların ardından Konya Karapınar'da önemli bir linyit rezervine ulaşıldığını söyledi.

23.07.2013-Hürriyet Kazdıkça linyit çıktı

MTA Genel Müdürlüğü koordinatörlüğüne verilerek başlığı "Türkiye Maden ve Jeotermal Kaynak Rezervlerinin Geliştirilmesi ve Yeni Sahaların Bulunması Projesi" olarak değiştirilen çalışma kapsamında, Trakya, Manisa-Soma-Eynez, Eskişehir-Alpu, Afşin-Elbistan ve Konya-Karapınar'da ilave linyit rezervleri tespit edildi. Böylelikle, uzun yıllardır 8,3 milyar ton olarak bilinen linyit rezervleri 2013 yılı itibariyle toplam 13,9 milyar tona ulaştı.

07.10.2015-Milliyet 10 yılda 200 milyar dolarlık linyit rezervi bulundu

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından son 10 yılda 200 milyar dolarlık linyit rezervi bulunduğunu söyledi.

Linyit rezervi konusundaki gelişmeleri AA muhabirine değerlendiren Alaboyun, on yıllık sürede 8,3 milyar ton olan rezerv miktarının yüzde 88 oranında artarak 15,6 milyar tona ulaştığını kaydetti. Sözü edilen dönemde MTA tarafından 200 milyar dolara karşılık gelen 7,3 milyar ton linyit rezervi keşfedildiğini bildiren Alaboyun, "Bu artış, bizi yıllık 2,5 milyar dolarlık doğalgaz ithalinden kurtarıyor" dedi.

23.08.2017-NTV "50 yıl yetecek kömür rezervi bulundu"

Eskişehir'de bulunan kömür rezervinin 50 yıl yeteceği iddia ediliyor. Türkiye'nin en büyük termik santrali Eskişehir'de kurulacak. Eskişehir'de yıllardır devam eden kömür rezervi arayışları sonlandı. Özellikle lületaşının çıktığı bölgede büyük bir kömür rezervinin bulunduğu iddia ediliyor.

MTA Kömür Arama Araştırmaları

Ülkemiz linyit rezervleri toplam 10,82 milyar ton artırılmış ve özel sektör rezervleri (200 milyon ton) ile birlikte 19.32 milyar tona ulaşmıştır. 8,3 milyar ton olan ülkemiz rezervi ise %130 arttırılmıştır.

***

Şimdi yine, tıpkı Fil Hamdi hikayesinin sonunda dediğim gibi “So.. What?” diyesim geliyor. Çünkü bu aramalar sonucunda bulunan linyitlerin elektrik enerjisine dönüştürüldüğüne dair önemli bir haber alamıyoruz henüz. Sadece bulunan rezervlerin, santral yapımı amacıyla rödövans karşılığı özel şirketlere verildiğine dair bir takım haberler var. Peki, sonra ne olmuş?

Onların son durumu hakkında ise, pek doyurucu olmasa da TKİ aşağıdaki bilgileri veriyor:

TKİ Faaliyet Raporu 2018 Sayfa 50

Bu kapsamda, Kurumumuza ait:

· Adana-Tufanbeyli’de bulunan; 323 milyon ton kömür rezervli sahada 600 MW minimum kapasiteli termik santral kurulumu şartı ile 2012 yılı Haziran ayında,

· Manisa-Soma’da bulunan; 150 milyon ton kömür rezervli sahada, 510 MW kapasiteli termik santral kurulumu şartı ile 2012 yılı Ekim ayında,

· Bursa-Keles’te bulunan; 69 milyon ton kömür rezervli sahada 270 MW minimum kapasiteli termik santral kurulumu şartı ile 2012 yılı Kasım ayında,

· Kütahya-Domaniç’te bulunan; 128 milyon ton kömür rezervli sahada 300 MW minimum kapasiteli termik santral kurulumu şartı ile 2013 yılı Mayıs ayında,

· Bingöl-Karlıova’da bulunan; 88 milyon ton kömür rezervli sahada 150 MW minimum kapasiteli termik santral kurulumu şartı ile 2013 yılı Ağustos ayında, ihaleleri kazanan firmalarla sözleşmeler imzalanarak sahaların yer teslimleri yapılmıştır.

Ayrıca (herhalde ‘sadece’ denilmek isteniyor) ; Manisa Soma Kolin Termik Santrali 1. Ünitesi 19.01.2019 tarihinde devreye alınmış olup ticari amaçlı elektrik üretimi gerçekleştirilmektedir.

Diğer sahalardaki ÇED ve lisans süreçleri halen devam etmektedir. (Sekiz yıldır?!)

Bu projelerle ile firmalarla yapılan 6 yıllık sözleşme süresi içerisinde izin süreçlerinin tamamlanamaması halinde, sözleşme süreci bitiminde yeni bir yol haritası hazırlanacaktır.

(Bu son cümleyi aynen, hiç değiştirmeden aldım. Yani imlâ hatası bana ait değil. Sanırım TKİ ne diyeceğini bilememiş, dili dolanmış!)

 

***

Linyit rezervlerimizin, MTA tabiriyle %130 arttırılmış olması çok güzel. Ama bu linyit rezervlerine dayalı olarak termik santral yapımı konusunda bir arpa boyu yol gidemediğimiz de belli. Yeni bulunanlar bir yana, onlardan çok daha elverişli özelliklere sahip Afşin-Elbistan rezervleri için dahi ne yapılabileceği hâlâ kararlaştırılabilmiş değil. Bu yüzden, hiç kimse bu kadar rezervi ne yapacağımızı, nereye koyacağımızı bilemiyor. Çünkü bu düşük kalorili linyitler, termik santralda elektrik üretiminden başka hiçbir işe yaramıyor.

Onun için MTA Genel Müdürlüğü’nün de (tıpkı Fil Hamdi hikâyesinin sonunda İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün taşraya gönderdiği telgrafla aynı formatta) şöyle bir genelge yayınlamasında yarar var diye düşünüyorum:

“Koyacak bütün yerler dolmuş olduğundan, şimdilik eldeki rezervler yeter görülmüştür. İkinci bir emre kadar yeni linyit rezervlerinin aranmasına ara verilmesini teşekkürlerimle rica ederim.”

 

***

Belki de şöyle bir çözüm bulunabilir, ne bileyim:

Hangi yıldı hatırlamıyorum. Misafirler vardı. TKİ’nin Yatağan Eskihisar Ocağı’nı dolaşıyorduk. Bir Maden Mühendisi arkadaşımız, maden ve kömürle ilgili bilgiler veriyordu:

“Kömür yeraltında ne kadar uzun süre kalırsa kalorisi o kadar artar. Bunlar genç kömürler olduğu için kalorisi epeyce düşük.”

Misafirlerden biri dayanamayıp lâfa karıştı:

“O zaman keşke biraz bekleseydiniz…”

Belki bizim linyit rezervlerini de BİRAZ bekletsek, daha iyi olacak…

“Olacak” deyince de hemen aklıma geldi: Rahmetli Babam hep “Olacak işe bak sen!” derdi. Umudu kesince de: “Olacağı yok bu işin!..”

Sağlıcakla kalın…