EÜAŞ Genel Müdürü Alagöz’den enerji ironisi: Pembe hidrojen

EÜAŞ Genel Müdürü İzzet Alagöz, enerji ironisine dikkat çekti. Enerji krizi içindeki AB’nin nükleer enerjiyi de yenilenebilir saydığını hatırlatarak, “nükleer elektriği ile elde edilecek hidrojene de pembe hidrojen diyoruz” esprisi yaptı.

Enerji Günlüğü - Tüm dünya Avrupa merkezli enerji krizinin yol açtığı güçlüklerle mücadele yöntemi geliştirmeye çalışırken, kömürden çıkışın lokomotifi Avrupa Birliği’nden beklenmedik hareketler de geldi. AB üyesi ülkeler atıl kömür santralleri ile yine devre dışı bırakılacağı söylenen, hatta kısmen kapatılan nükleer tesisler de yeniden revaçta. Avrupa Birliği’nde bunlar olurken, Türkiye’nin konumu ne? Enerji krizinin kalıcı çözümü nerede?

Fosil kaynaklardan vazgeçilmesi uzun vadede kaçınılmaz ise ve rüzgar-güneş gibi kesintili yenilenebilir kaynaklar da sorunu en azından şimdilik kökten çözemeyeceğine göre, alternatif nerede? Elektrik Üretim AŞ (EAÜAŞ) Genel Müdürü Dr. İzzet Alagöz’e dünyada enerji krizini, Türkiye’nin durumunu ve geleceğe yönelik yaklaşımlarını sorduk. Alagöz’e göre insanlık, uzun vadeli yeni enerji kaynağı ya da formu bulmak geliştirmek durumunda. İşte Alagöz’le söyleşimizin ayrıntıları:

Dünya, özellikle Avrupa enerji krizi tartışmalarıyla çalkalanıyor, Türkiye ne durumda?

Türkiye olarak biz özellikle depolamalı barajlarımızdaki sularımızla, doğal gaz depolarımızla bu kışa çok hazırlıklı olarak giriyoruz. Bu yönüyle Türkiye 2022 yılının kışına, 2021’deki kuraklığın getirmiş olduğu kısıtlarımızdan ve sıkıntılarımızdan da uzaklaşmış olarak çok daha rahat giriyoruz. Şu an bizim için elektrik üretimi anlamında ciddi bir sıkıntı gözükmemekle beraber ülke tüketiminde doğal gaz ile ilgili de bir kısıt gözükmemekte. Dolayısıyla biz savaştan etkilenmiş olmakla beraber fiyat açısından, tedarik noktasında etkilerimizi minimilize etmiş bir ülkeyiz. Bu yönüyle Avrupa’dan fersah fersah uzakta ve ayrı bir kategoride değerlendirilmemiz gerekir.

Avrupa neden Türkiye’den ayrı?

Oradaki kriz aslında Avrupa’nın dünyanın ticaret merkezi olmasından kaynaklanıyor. Bütün sanayi ürünlerinin, Avrupa’dan dünyaya üretilip yayılmasından kaynaklanan, bu ülkelerin de ihtiyacı olan enerjinin gelmemesiyle beraber dünyanın ihtiyacı olan tedarik zincirinde ciddi bir kopuş yaşayacağız. Aynı şekilde Çin’in de tedarik zincirinde şu anda hiç beklenmedik bir sorun yaşamasıyla beraber üst üste mükemmel fırtına dedikleri bir sendrom yaşıyoruz dünyada.

Türkiye’den Avrupa’ya derken oradan da Çin’e geçtiniz…

Dünya enerjiyle ilgili ihtiyacını karşılamaktan çok uzak. Belki de dünya 100 yıldır böyle bir dönem yaşamadı. Ancak her güçlük beraberinde kendi çözümlerini, dolayısıyla yeni kolaylıkları getirecektir. Buradan neyi kastediyorum? Öncelikle müthiş bir savurganlık, enerji tüketiminde israf, sanayide de bireysel kullanımda da dünyanın başını ağrıtan konulardan bir tanesi. Enerji verimliliği dünyanın bir numaralı konusu oldu. Bütün ülkeler baş konu olarak, baş müzakere olarak bu konuyu koyuyor ve çalışıyorlar. Biz de zaten öteden beri buna mecbur olduğumuzu bildiğimiz için çalışmalar yapıyorduk.

Dünya enerji ihtiyacını karşılamaktan uzak dediniz, peki çözüm nerede?

Dünyanın fosil kaynakların dışında alternatif enerji üretim kaynakları, primer enerji kaynakları üretmesi gerekiyor. İlk akla gelen de yenilenebilir enerji kaynakları. Mesela güneş ve rüzgar. Aslında güneş ve rüzgar bugünün konusu değil, yıllardır yolunu tutturdu, gidiyor. Her türlü gelişme ivmeyi daha da artıracaktır. Ancak yeni bir enerji kaynağına ihtiyacımız var.

Neden?

Şu anda doğal gazın yerine, petrolün yerine konulabilecek, yerine geçebilecek bir enerji kaynağına ihtiyaç var. Bütün dünyanın aklına hidrojen geliyor. Hidrojeni üretmeyi, hidrojeni saklamayı ve hidrojeni iletmeyi ve hidrojeni yakmayı bütün dünya çalışıyor. Birini çözdüğün zaman, birini çözmediğinizde sorunu çözmemiş oluyorsunuz. Dolayısıyla özellikle hidrojen üretme ve hidrojen tüketme noktasında yeni teknolojilerde biz de var olmak zorundayız.

Var mısınız?

Şu anda Enerji Bakanlığı ve Elektrik Üretim AŞ olarak biz primer enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren bir kurum olarak hidrojen yakma teknolojileri üzerine çalışıyoruz. Bununla ilgili çok ciddi deneyler yaptık. Prototip çalışmalarımızı tamamladık. Dünya ile yarış halindeyiz. Bu konuda ilk ürünleri üretenler ipi göğüsleyecek. Ama görünen o ki dünyanın önümüzdeki 100 yılda hidrojen imzasını taşıyacağı net.

Sadece hidrojen tüketim ekipmanlarıyla mı ilgilisiniz, üretmekle ilgili kısım?

Hidrojeni üretmeyle ilgili teknolojiler dünyanın bilmediği şeyler değil. Mesele hidrojen üretmek için gereken enerji ihtiyacını karşılamak. Ortaokul deneylerinde bile sudaki hidrojen ve oksijeni ayrıştırıyorduk. Bunu elektrizatörlerle yapıyorduk. Yani yöntem bilinmeyen bir yöntem değil. Başka yöntemler de geliştiriliyor. Ancak dünyanın su kaynakları da çok kıymetli, dolayısıyla bir kere orada bir konflikt yaşıyor dünya.

Bunu biraz açar mısınız?

Suyu denizden aldığımız zaman önce içerisindeki tuzdan ayırıyorsunuz. Diğer mekanik arıtımını da yapmanız gerekiyor. Suyu, bir arıtma tesisi kurduktan sonra hidrojeni ayırabiliyorsunuz. Tatlı su kaynaklarıysa zaten enerjiden çok daha kritik değere sahip, dolayısıyla orada bir krizimiz var. Teknolojiyi biliyoruz. Ancak hidrojeni üretmekle ilgili eğer hidrojenin üretilirken ihtiyacı olan enerjiyi yenilenebilir enerji kaynaklarında temin ediyorsa buna yeşil hidrojen deniyor. Eğer doğal gaz kaynaklı elektrik kullanıyorsak mavi hidrojen deniyor. Yok, hidrojeninizi konvansiyonel sistemlerle, yani karbon emisyonu yayarak elde ediyorsanız buna da gri hidrojen deniliyor.

Başka kaynak?

Şimdi dünyanın biraz tebessüm ettiren yeni bir konsepti var. Biliyorsunuz AB artık nükleer enerjiyi de karbon emisyonu sıfır olduğu için yenilenebilir olarak değerlendirmeye karar verdi. Dolayısıyla ona da artık pembe hidrojen diyoruz. Yan işin komik olması, tebessüm ettirmesi biraz ondan. Dolayısıyla hidrojen üretmeyi biliyoruz. Ama asıl soru, hidrojen üretmek için gerekli olan enerjiyi nereden alacağımız.

YEŞİL HİDROJEN İÇİN YENİLENEBİLİR SERTİFİKASI

Tamam, istediğimiz kaynaktan alalım…

Eğer hidrojen üretirken ihtiyaç duyulan elektriği şebekeden alıyorsanız, karma bir birincil kaynak yapınız olduğu için karbon emisyonuna da katkı veriyorsunuz. Avrupa hidrojeni bu şekilde yeşil kabul etmiyor. Bu nedenle emisyon açısından baktığınızda da karbon vergilendirmesine esas alınacak. Dolayısıyla yenilenebilir enerjilerle ilgili üretim sertifikalandırmasına da ihtiyacımız var. 

Mehmet KARA - Enerji Günlüğü / İSTANBUL