Her yıl Enerji Verimliliği Haftası'nda herkes kendince bireyler yazar, çizer, söyler. Ya da enerjiyi daha verimli kullanmak adına attığı ya da atacağı adımları atar. Bunların pek çoğu haberlere konu olur.
Bugün size, bu konuda bugüne kadar gördüğüm en dikkat çekici, görünmeyeni fark eden bir yaklaşımın ürünü kabul edebileceğimiz, farklı bir enerji verimliliği kampanyasından söz edeceğim.
Ama önce kısa bir durum değerlendirmesi...
Bugüne kadar çevremizi korumak, iklim değişikliğini önlemek, enerji tasarrufu sağlamak için “kâğıt kullanımını bırakalım”, “her dijital dökümanın çıktısını almayalım”, “yenilenebilir kaynaklara öncelik verelim”, “gün ışığından daha fazla yararlanalım” gibi pek çok cümle ve öneri duymuşsunuzdur. Bunlardan en az birini de uygulamışsınızdır ya da uygulanmasına katkıda bulunmuşsunuzdur.
Evet, artık kağıtsız ofisler çoğunlukta, e-Devlet altyapısı sayesinde de milyarlarca sayfa dokümandan kurtuluyoruz. Kütüphaneler dijitalleşiyor, çoğu kitapsever klasik kitaplardan vazgeçemese de dijital kitaplar hayatımızda giderek daha çok yer tutuyor.
Ama biliyor musunuz, dokümanları dijitalleştirmek sıfır enerji anlamına gelmiyor. Bir kere dijital ortamdaki her hareket iz bırakıyor, üretilen her dijital doküman bir yer kaplıyor. Bilgisayar ya da cep telefonunuzun tuşuna neredeyse her basışınızın dijital dünyada bir karşılığı var.
Ve veri ambarları dolup dolup taşıyor. İşte bunlar yeni ambarlar/yeni sunucular, ilave depolama kapasiteleri ihtiyacının ortaya çıkması demek. İyi de tüm bunlar enerjisiz olmuyor. İnternette atacağınız her adım, yapacağınız her açıklama, her tıklama, her beğenme, her yorum, dijital iz bırakıyor. Yani tüm bunların hepsi bir yerlere kaydediliyor ve alan kaplıyor.
Cep telefonlarımızın, bilgisayarlarımızın depolama kapasitesini harcamasın diye, mesajlaşma uygulamaları üzerinden yaptığımız haberleşmeleri düşünün. Bu mesajlar da sizin adınıza bir yerlerde depolanıyor, her an erişiminize açık tutuluyor.
Her geçen gün daha fazla şişen bilgi ve veri depolarımız, gereksiz verileri de saklamaya devam ediyor. Kullanmadığınız halde siz müdahale etmediğiniz sürece pek çok veri bir yerlerde öylece duruyor. Aslında durmuyor. Kesintisiz şekilde enerji harcıyor. Veri yığınlarını kullanıma açık tutmak, daha da ötesi, her an erişime açık, yani bağlı tutmak için kullandığımız altyapılar da sürekli enerji yutuyor.
Peki ne yapmalı? İlginçtir, cevabı yine internette gördüm.
Bu soruya çok net veren bir kampanyaya rastladım.
Çok basit bir hamle ile enerji tüketimini azaltmayı hedefleyen bir kampanya bu. Üstelik enerji üreten ve satan bir firma başlatmış. “EMAIL SİLME HAREKETİ”nden, Enerjisa Üretim CEO’su İhsan Erbil Bayçöl’ün bir paylaşımı ile haberdar oldum.
“Hepinizi email silme hareketine davet ediyoruz” başlıklı kampanya duyurusunda şöyle deniliyor:
Enerji tüketiminin azalmasına destek olmak için bir challenge başlattık. Mail kutunuzdan 50 mail’i silip üç arkadaşınızı bu challeng’a davet etmeye var mısınız? Mail kullanan herkes mail kutusundan 50 mail silse ortalama 8.6 milyon GB verinin temizleneceğini ve veri merkezlerindeki enerji tüketiminin azalacağını biliyor muydunuz?”
Enerji Verimliliği Haftası’nda böylesi ilginç ve anlamlı bir kampanyayı başlattıkları için İhsan Erbil Bayçöl nezdinde tüm Enerjisa Üretim yönetimini ve ekibini kutluyorum.