Türkiye enerji ve özellikle elektrik piyasasındaki tercihini serbestlikten yana yaptı.
Bu tercih 20 Şubat 2001 tarihinde kabul edilen 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile ortaya koyuldu.
14 Mart 2013 tarihli yeni Elektrik Piyasası Kanunu da bu yöndeki adımları iyice netleştirdi.
Bugün geçmişten kalan projeler ve nükleer santral yatırımı gibi istisnai haller dışında yeni elektrik üretim yatırımları özel sektöre bırakılmış durumda. Devlet elindeki mevcut santralleri de özel sektöre devrediyor. Bazı büyük ölçekli barajlı hidroelektrik santralleri dışında tüm portföyün özel sektöre bırakılacağı da deklare ediliyor.
Elektriğin üretim kısmı kademe kademe özel sektöre bırakılırken, dağıtım kısmında daha hızlı yol alındı. 21 dağıtım bölgesinin hepsi de 2013 sonlarından bu yana özel sektör eliyle işletiliyor. Aslında bir kısmı, çok daha önce özel sektöre devredilmişti...
Üretim ve dağıtımdaki özelleştirmenin doğal uzantısı olarak toptan ve perakende elektrik satış işlerinde de özel sektör giderek daha fazla devreye giriyor.
Ve tabii bu işin bir de alıcı yani tüketici kısmı var. Hedef bütün tüketicilerin elektriği istediği tedarikçilerden alabilmesi. Bu konuda da epeyce yol alındı. 2015 yılı başından itibaren, yıllık 4500 kWh (bir önceki yıl bu rakam 5000 kWh idi) ve üzerinde tüketim yapan aboneler, elektriğini istediği tedarikçiden alabiliyor.
Peki, atılan tüm bu adımlar elektrik piyasasında serbestleşmeyi sağlayabildi mi? Tek kelimeyle söylersek, bu sorunun cevabı şu: Hayır...
Elektrik piyasasında serbestleşme konusunda alınacak daha çok yol var. Öncelikle sondan başlayalım. Tüketicilerin tümü, elektriğini istediği tedarikçiden alabilecek noktaya gelmeden tam bir serbestlikten söz edilemez. Yani halen 4500 kWh olarak uygulanan serbest tüketici limitinin bir an önce sıfırlanması gerekiyor.
Madem tercih serbestlikten yana kullanıldı, o halde bunun iyi bir şey olduğu kabul ediliyor demektir. Peki serbestlik iyi bir şey ise neden bütün aboneler bundan yararlanamıyor?
Aslında hedef 2016 yılı başında tüm tüketicilerin serbest kılınmasıydı. Ama son viraja girilirken, yani tam serbestliğe sadece 1 yıl kala, sadece yüzde 10`luk bir indirim, serbest tüketici limitinin bu yılın sonunda ya da 2016 başında sıfırlanmayabileceğini gösteriyor.
O halde EPDK`nın serbest tüketici limitini neden sadece 500 kWh`lık indirimle, 5000 kWh`dan 4500 kWh seviyesine indirdiğine bir açıklama getirmesi gerekmiyor mu?
Yazının başlığından da anlaşılabileceği gibi biz de konuyu işte tam buraya getirmek istiyorduk. Yani şeffaflığa... Eğer EPDK, serbest tüketici limitini hedeflenen tarihte sıfırlamayabileceğini hesaplıyorsa, bu çok önemli bir hesap. Ve herkesin bunu bilmeye hakkı var. Hem de gerekçeleriyle birlikte...
EPDK şeffaflıktan sadece ve sadece piyasa oyuncularının attığı her adımın kendisi ve diğer aktörler tarafından bilinmesini anlıyorsa, büyük bir yanılgı içinde demektir.
Enerji piyasasında şeffaflığın birinci şartı, düzenleyici Kurum ya da Kurul`un faaliyetlerinin, hedeflerinin herkes tarafından aynı anda biliniyor olmasıdır. Ki, piyasadaki oyuncular da hazırlıklarını, plan ve programlarını ona göre yapabilsin.
O halde EPDK`nın bu konuda atması gereken ilk adım, serbest tüketici limitinin ne zaman sıfırlanacağına bir açıklık getirmektir. Mevzuat bu konuda bir açık kapı bırakıyor ve EPDK da bunu kullanarak limiti sıfırlamayı öteleyecekse, bunu gerekçeleriyle birlikte deklare etmeli.
Peki EPDK açıklık konusunda böyle bir anlayışına sahip mi? Bize sorarsanız şimdilik değil ama ileride ne olur, zamanla göreceğiz.
EPDK henüz bu anlayışa sahip değil derken neyi kastetiğimizi biraz açalım. Şayet EPDK`ya böylesi bir anlayış hakim ise veya hakim olacaksa Kurum`un dikkat etmesi gereken bir önemli nokta da şu: Aldığı ve alacağı tüm kararları, gerekçeleriyle birlikte açıklamak.
Peki Kurum böyle bir şey yapıyor mu? Bu soruya evet cevabı vermek zor. Çünkü birincisi, serbest tüketici limiti konusunda ne zaman ne yapılacağını belirsizliğe bırakıyor. İkincisi, gün geçmiyor ki EPDK tarafından alınmış mevzuata ilişkin yeni bir değişiklik kararı Resmi Gazete`de yayınlanmasın. Ve bu değişiklikler, abarttığımızı düşünebilirsiniz belki ama sadece ve sadece EPDK`nın kendisinin ve/veya üç beş kişinin anlayabileceği şekilde duyuruluyor.
İsterseniz bir örnekle devam edelim. İşte size Resmi Gazete`de yayınlanmış bir Kurul Kararı. Buraya aynen alıyoruz:
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan:
ELEKTRİK PİYASASI TÜKETİCİ HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 08/05/2014 tarihli ve 28994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği’nin 20 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ile ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmış ve aynı madenin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“(3) Elektrik enerjisi tüketimleri tek bir ortak sayaç ile ölçülebilen birden fazla gerçek ve/veya tüzel kişinin tükettiği toplam elektrik enerjisi miktarının serbest tüketici limitini geçmesi durumunda, bu kişilerin birlikte serbest tüketici niteliği kazandığı kabul edilir.”
MADDE 2 – Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Yönetmelik hükümlerini Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu Başkanı yürütür."
Şimdi, yukarıdaki düzenlemenin ne anlama geldiğini bir çırpıda anlayanlar parmak kaldırsın!
Ne? Tam duyamadım? Anlaşılmıyor mu? E, normal tabii.
Tamam, Resmi Gazete`de böyle yayınlanması normal diyebilirsiniz belki. Hatta merak edenler gitsin eski düzenlemeyi bulsun, nelerin değiştiğini de görsün diye de düşünebilirsiniz.
Kısmen haklısınız. Ama iş bununla bitmiyor ki?
Diyelim ki eskisini bulduk. Neyin değiştiğini de gördük. Basitçe söylersek, eskiden yeni takılmış bir sayacın sahibi, gelecek bir yıl içinde serbest tüketici limiti kadar elektrik kullanmayı vaat ederek serbest sözleşme yapabiliyordu. Bundan böyle yapamayacak.
Peki bu değişiklik neden yapıldı? Onu anlıyor musunuz? Her elektrik oyuncusunun, üretici, tedarikçi, toptan ve perakende elektrik satıcısının bunu bilmeye hakkı yok mu? Hepsi bir yana, tüm mevcut ve potansiyel elektrik abonelerinin de bunu bilmesi gerekmez mi?
Bize sorarsanız, bunu herkesin bilmeye anlamaya hakkı var. Hem de elektrikte serbest piyasa anlayışı yeni geliştirilmeye çalışılırken kafa karışıklığına meydan vermeyecek şekilde... Yoksa, bırakın sokaktaki vatandaşı, piyasada oyuncuyum diye dolanan ya da öyle kabul edilebilecek kişi ve kurumlar ile onların temsilcileri bile bunu şıp diye anlayamayacaksa ne anladık biz bu işten?
Size yukarıdaki düzenlemeyle ilgili bir sır verelim. Bu düzenlemenin arkasında, dağıtım şirketi de bulunan özel sektör elektrik tedarikçileriyle, dağıtım işi yapmayan elektrik tedarikçileri arasındaki çıkar ayrışması var. Ayrıntısına biz de girmeyelim, içinden çıkmak kolay değil, gereksiz yere kafa karıştırmayalım. Yani bunun açıklanmasını EPDK`nın kendisine bırakalım...
Ama bu kadar laftan sonra bir özet geçelim isterseniz. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) alınan Kurul kararlarını bundan böyle gerekçeleriyle birlikte duyurmalı. Hatta bu konuların görüşüldüğü Kurul toplantısı tutanakları da EPDK`nın web sitesinden, hatta daha da ötesi, Kamu Aydınlatma Platformu (KAP) üzerinden düzenli olarak duyurulmalı.
Öyle ya, şimdi Enerji Piyasaları İşletme AŞ (EPİAŞ) kuruldu ve yakında Borsa İstanbul bünyesindeki Enerji Borsası (açılacak ilk piyasa elektrik olacak, ileride doğalgaz da gelecek) faaliyete geçecek. O halde EPDK da mevzuata ilişkin değişikliklerle, idari kararlarını KAP`ta duyurmaya hazır olsun.
Yoksa, enerji sektöründeki yatırımcılar ile bu sektöre yeni adım atabilecek ya da sektörden çekilebilecek yatırımcılar için referans kabul edebilecekleri sağlıklı fiyatların oluştuğu bir Enerji Borsası`ndan söz etmek mümkün olamaz.