Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında geliştirilen ve geçtiğimiz günlerde Başbakan tarafından açıklanan Öncelikli Dönüşüm Programlarından biri de "Yerli Kaynaklara Dayalı Enerji Üretim Programı" oldu.
Bir önceki yazıda, yerli enerji kaynaklarının üretimi bakımından Türkiye`nin içinde bulunduğu durumu özetlemiş, 2018 yılına ilişkin hedefleri içeren söz konusu programın analizini ise bu yazıya bırakmıştık.
Özetle; yeni yüzyıl, Türkiye enerji sektörü için tam bir "ithale hücum" dönemi oldu. Buna karşın, artan tüketimle karşılaştırıldığında, yerli kaynak üretiminde istenilen ölçülerde bir gelişme sağlanamadı. Sürekli artan enerji ithalatı ise gerek ekonomi gerekse enerji arz güvenliği ve giderek milli güvenlik üzerinde ciddi bir baskı oluşturdu.
Önümüzdeki dönemde, yerli kaynak üretiminde ciddi bir atılım yapılamadığı takdirde, enerjide dışa bağımlılığın hızla yüzde 80`lerin üzerine çıkması kaçınılmaz görünüyor.
YERLİ ENERJİ İÇİN SOMUT HEDEFLER
İşte tam da bu nedenlerle, Onuncu Kalkınma Planı`na yerli enerji üretimi için somut hedefler konuldu.
Ana hedef ise "birincil enerji arzında 2012 yılı sonunda yüzde 27 olan yerli kaynak payının 2018 yılı sonuna kadar yüzde 35 seviyesine yükseltilmesi" şeklinde belirlendi.
Enerji arzında yerli kaynak payı 2000 yılına kadar yüzde 35`in üzerindeydi. Demek ki, bu programla, yerli kaynak payının tekrar 2000 yılı öncesindeki düzeyine getirilmesi hedefleniyor.
Acaba bu hedef ne ölçüde gerçekçi?
ORTALAMA TALEP ARTIŞI BEKLENTİSİ %5
Onuncu Kalkınma Planı`nın, 2014-2018 dönemi için öngördüğü yıllık enerji talep artışı yüzde 5 düzeyinde. Buna göre; 2018 yılı enerji talebinin, toplam 154 milyon ton petrole eşdeğer olacağı öngörülmüş.
Dolayısıyla, yerli enerji üretiminin toplam tüketimin yüzde 35`ini karşılaması için 2018 yılında 54 milyon ton petrol karşılığı üretim yapılması gerekiyor.
Mevcut enerji üretiminin petrol karşılığı 32 milyon ton olduğuna göre işin özeti şu: Enerji üretimi, 5 yılda yüzde 70 arttırılacak.
Yani, üretimdeki yıllık artış oranı ortalama yüzde 11 düzeyinde olacak. Son 40 yılda ortalama yıllık artış oranının sadece yüzde 1,9 olduğu düşünüldüğünde, bunun aşırı iddialı bir hedef olduğu söylenebilir.
Yapılabilirliği var mı? Alt hedeflere tek tek bakalım...
YERLİ KÖMÜR SANTRALLERİ YAVAŞ İLERLİYOR
Önce kömürler...
Planda, yerli kömürlerin birincil kaynak olarak üretimiyle ilgili bir hedef bulunmamakta. Buna karşın, yerli kömürden elde edilecek elektrik enerjisi hedef olarak alınmış.
Buna göre; 2013 yılında 32 milyar kilovatsaat olarak gerçekleşen yerli kömür kaynaklı elektrik enerjisi üretimi 2018 yılında 57 milyar kilovatsaate çıkarılacak.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu`nun verilerine göre; lisans almış ve inşaat halinde olan 12 adet yerli kömür ya da asfaltite dayalı termik santral projesi bulunmakta. Bunların toplam kurulu gücü 3.500 megavat düzeyinde ve yılda üretecekleri enerji miktarı ise 25 milyar kilovatsaat.
Dolayısıyla, 8.700 megavat büyüklüğündeki yerli kömüre dayalı mevcut santrallerin üretimi de dahil edildiğinde 57 milyar kilovatsaat hedefi tutturulabiliyor.
Bununla beraber, inşaat halindeki santral projelerinin fiili gerçekleşme oranları dikkate alındığında, şimdiye kadar inşa edilmiş santral kapasitesinin sadece 1.000 megavat olduğu görülmekte.
Önümüzdeki 4 yılda bunların hepsi tamamlanır mı? Teorik olarak mümkün.
Bununla beraber, yerli kömürlere ilişkin belirlenen bu hedef tutturulduğunda dahi, kömür üretimindeki artış düzeyi ancak yüzde 30`lar civarında olabilecek.
Dolayısıyla, yerli enerji üretiminin yaklaşık yarısını tedarik eden kömür üretiminde sadece yüzde 30`luk bir artış hedefleyerek toplam enerji üretiminde yüzde 70 düzeyinde bir artışın sağlanabilmesi zaten matematiksel olarak mümkün değildir.
Bu da, ana hedefin daha en başından tutturulamaması anlamına geliyor.
PETROL VE DOĞALGAZDA İYİMSER OLMAK ZOR
Programda, petrol ve doğal gaz için günlük toplam üretim miktarının 72.000 varilden 5 yılda 121.600 varile çıkarılması hedeflenmiş. Yüzde 70 oranında bir artışa karşılık geliyor.
2000 yılından bu yana petrol üretimindeki gerilemenin yüzde 14 ve doğal gaz üretimindeki gerilemenin ise yüzde 16 oranında olduğu dikkate alındığında, önümüzdeki 4 yıl için yüzde 70 artış hedeflenmesi son derece dikkat çekici.
Üstelik üretimdeki gerilemenin, hidrokarbon arama faaliyetlerinde on kattan daha fazla artış yaşandığı bir dönemde gerçekleşmiş olması, önümüzdeki dönem için iyimser olmayı iyice zorlaştırmakta.
HES İNŞAATLARI DA YAVAŞ
Hidrolik kaynaklara ilişkin hedef ise "elde edilecek elektrik miktarının 2013 yılındaki 59 milyar kilovatsaat düzeyinden 2018 yılında 91 milyar kilovatsaat seviyesine çıkarılması" şeklinde belirlenmekte.
Demek ki plan döneminde bu alandaki üretimin yüzde 54 düzeyinde arttırılması öngörülmüş. Bu amaçla, beş yıl içerisinde 10.000 megavat gücünde ilave bir santral kapasitesi devreye alınacak.
Gerçekten, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu`nun verilerine göre; üretim lisansı alan inşaat halindeki 398 adet hidrolik projenin toplam kurulu gücü 11.400 megavat. Bunların yılda üretecekleri enerji miktarı ise 38 milyar kilovatsaat.
Dolayısıyla, tüm bu hidrolik santral proje stoğu dikkate alındığında 91 milyar kilovatsaat olarak belirlenen 2018 yılı hedefinin gerçekleştirilebilmesi mümkün.
Ancak, söz konusu projelerin inşaat durumlarına bakıldığında, 398 projenin sadece yarısının yüzde 10`dan daha fazla gerçekleşmiş olduğu, projelerin ancak 3.600 megavat gücündeki bir bölümünün tamamlanabildiği görülmekte.
Beş yılda tamamı bitirilebilir mi? Teorik olarak bu da mümkün.
Bununla beraber, 398 hidrolik santralden oluşan tüm bu proje stoğunun ortalama kurulu gücünün sadece 29 megavat olduğu dikkate alındığında, küçük ölçekli hidrolik santraller konusundaki tartışma ve rahatsızlıkların önümüzdeki dönemde de artarak devam edeceği anlaşılmakta.
Gelelim hidrolik dışındaki yenilenebilir kaynaklara...
Rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütle gibi yenilenebilir kaynaklardan elde edilecek elektrik miktarının 10 milyar kilovatsaat düzeyinden 2018 yılında 29 milyar kilovatsaat seviyesine yükseltilmesi hedeflenmiş.
Demek ki beş yılda yaklaşık 3 kat düzeyinde bir artış beklenmekte. Bir önceki beş yılda söz konusu kaynaklardan elde edilen elektrik üretimindeki artışın yaklaşık 9 kat düzeyinde olduğu düşünüldüğünde, plan döneminde yenilenebilir kaynakların kullanımı konusunda bir hız kaybı yaşanacağı söylenebilir.
PLANLAMA TEMENNİLERE DEĞİL GERÇEKLERE DAYANMALI
Özetlersek...
Petrol ve doğal gaz üretimi beş yılda yüzde 70 ve yenilenebilir kaynak kullanımı ise 3 kat artacak.
Buna karşın, yerli enerji üretiminin yaklaşık yüzde 50`sini sağlayan kömür üretimi ancak yüzde 30 ve yüzde 16`sını sağlayan hidrolik ise yüzde 54 oranında artış gösterecek.
Bu denklemden, enerji üretiminde yüzde 70 düzeyinde bir artış çıkarabilmek mümkün değildir.
Dolayısıyla, enerjide dışa bağımlılık probleminin çözümü yine bir başka bahara kalacak gibi görünüyor.
Bununla beraber, enerjide yerli kaynak sorunu, Türkiye`nin geleceği bakımından son derece yaşamsaldır ve çok daha ciddi bir planlamayı hak etmektedir.
Söz konusu planlamanın, temennilere değil somut projelere dayandırılması ise birincil öncelik olmalıdır.
Dr. Nejat Tamzok
e-Posta: nejattamzok [at] yahoo.com
Ankara/Aralık 2014