Enerjide imkansız üçgen

H. Zafer ARIKAN

Değerli Okurlar,

Bu yazımda size, enerjide imkansız üçgen ya da enerjide üçlü açmaz olarak tercüme edebileceğimiz bir kavramdan, Energy Trilemma’dan söz etmek istiyorum.Bu kavram öncelikle karar alıcılar, sonra da enerji sektörü profesyonelleri açısından son derece önemli ve enerji politikalarına ve enerji endüstrisine yön verecek birçok unsuru içeriyor.

Bu üçlü açmazın üç önemli bileşeninden birincisi enerji arz güvenliği, ikincisi enerjinin çevresel sürdürülebilirliği ve üçüncüsü de enerji eşitliğidir. Ülkelerin gelişmişliğine ve enerji kaynaklarına ve daha başka pek çok şeye bağlı olarak, tabii birkaç ülke istisna olmak üzere, gerçek hayatta bu üç bileşenin üçü birden aynı anda tam olarak sağlanamıyor.

Konuyu biraz açalım. Enerji güvenliği deyince, iç ve dış birincil enerji kaynaklarının etkin biçimde yönetimi, enerji alt yapısının güvenilirliği ve nihayet enerji sağlayıcıların bugünkü ve gelecekteki enerji talebini karşılayabilme yeteneği; enerji eşitliğinden halkın piyasaya sunulan enerjiye ulaşabilmesi ve bunu satın alabilecek güçte olması; çevresel sürdürülebilirlikten ise arz ve talep dengesinin sağlanması ve enerji verimliliği ile yenilenebilir ve düşük karbon salan kaynaklardan enerji üretimini anlamak gerekiyor.

Dünya Enerji Konseyi, düzenli olarak yaptığı çalışmalarda bu üç ana bileşeni ve bunun alt bileşenlerini dikkate alarak; ayrıca ülkelerin enerji politikalarını ve uygulamalarını etkin bir biçimde geliştirip geliştirmediklerini, enerjideki hedeflerini ne ölçüde gerçekleştirdiklerini değerlendirerek ülkeleri puanlamakta ve bu puanlamanın sonucuna göre de bir indeks hazırlayarak rapor halinde dünya kamuoyu ile paylaşmaktadır. 2018 yılında yayınlanan rapora göre Danimarka, İsveç ve İsviçre indekste ilk üç sırayı almış bulunuyor (bakınız Dünya Enerji Trilemma İndeksi, 2018).

Bileşenler tek tek ele alındığında enerji güvenliği açısından Danimarka, Slovenya ve Finlandiya; çevresel sürdürülebilirlik açısından Filipinler, İrlanda ve İsviçre; enerji eşitliği açısındanda Lüksemburg, Katar ve Hollanda ilk üç sırayı almaktadır. Merak eden okurlar için bir bilgi olmak üzere, söz konusu indekste yer alan bileşenlerin alt unsurlarının neler olduğunu, örneğin elektrik enerjisine erişilebilirlik, sunulan enerjinin kalitesi, enerjinin hangi kaynaklardan temin edildiği, enerji hukuku ve mevzuatı, mevzuatın kalitesi, makro-ekonomik çevre, elektrik fiyatları, vb. hususların yine bu raporda ayrıntılı olarak verilmiş bulunduğunu not edelim.

Bu indekste Türkiye’nin değerlendirmeye alınan 125 ülke arasında 44’üncü sırada bulunduğunu görüyoruz. Son yıllarda ülkemiz elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payının artmış olması, indeksin çevresel sürdürülebilirlik bileşeni açısından gelecekte daha iyi bir puan almasını sağlayacak ve sıralamadaki yerini bir miktar daha yukarıya taşıyacaktır.

Raporun bize gösterdiği bir başka ilginç sonuç da enerji kaynakları açısından zengin ve piyasanın önemli oyuncuları olduğunu düşündüğümüz birçok ülkenin, indeksin genel ortalamasında üst sıralarda yer almaması. Örneğin ABD 14, Azerbaycan 27, Birleşik Arap Emirlikleri 36, Avustralya 38, Katar 39, Kuveyt 45, Bahreyn 50, Mısır 55, Rusya 59, Cezayir 64, Kazakistan 72, Venezüella 76, Irak 77, Çin 78, Güney Afrika 85, Nijerya 106. sıradadır. Bunun nedenlerinin neler olabileceğini siz, değerli okuyuculara bırakıyorum.

Sonuç olarak, politika yapıcılar yukarıdaki Raporu değerlendirerek, kendi ülkelerinin enerji politika ve hedeflerini daha iyi belirleme imkanına sahip olacak. Ayrıca, ilgili kamu yöneticileri ve enerji sektörünün profesyonelleri, hem ülkeleri bazında hem de uluslararası alanda gelecek planlarını daha iyi yapma imkanı bulabileceklerdir.