Sokaktaki vatandaş da biliyor, Türkiye’nin enerji kaynakları yetersiz.
Eskiden bu durum “petrolümüz yok” diye özetlenebilirdi...
Ama son yıllarda Türkiye için enerji denilince akla önce petrol değil doğalgaz geliyor artık.
Bunun asıl nedeni, doğalgazın salt doğalgaz olarak değil, ana enerji kaynağı olarak kullanılmaya başlaması.
Öyle ya eskiden petrol türevlerinin de termik santrallerde yakıt olarak kullanımı söz konusuydu.
Artık bu türde santral sayımız yok denecek kadar az. Oysa doğalgaza dayalı santral sayımız bir hayli fazla.
Bu tip santraller toplam içinde hem kurulu güç itibariyle önemlice bir paya sahip hem de üretilen elektrikte yüzde 50’ye yakın bir payın sahibi durumundalar.
Bu konu son zamanlarda, özellikle de Rusya-Türkiye ilişkilerinde yaşanan gerilim üzerine gündemde çok fazla yer almaya başladı.
Türkiye’nin en önemli gaz tedarikçisinin Rusya olması nedeniyle, bu gidişle uzun zaman daha gündemde geniş yer turmayı sürdürecek gibi görünüyor.
Şimdi Türkiye şapkayı önüne koydu düşünüyor: Enerjide dışa bağımlılığı azaltmalıyız.
Bunu yaparken şunları göz önünde bulundurmak şart.
Enerjisiz kalamazsınız. Yani enerji kullanmazsak dışa bağımlılık azalır diye düşünemeyiz.
Burada bir istisna şu: Enerjiyi verimli kullanırsak talebi aşağı çekebiliriz. Verimlilikten elde edebileceğimiz avantaj küçümsenebilecek gibi de değil. En az yüzde 25-30’luk bir tasarruf potansiyelinden söz ediliyor.
Buna "yetmez ama evet" deyip devam edelim...
Peki Türkiye bu enerji bağımlılığını başka nasıl azaltabilir? Tabii ki yerli kaynaklarını daha fazla devreye sokarak.
Örneğin elektrik üretiminde yerli kömür kullanımını artırarak. Bunun da bir dizi yan maliyeti var ama bir şekilde, temiz yakma teknolojileri kullanıp gerekli önlemleri de alarak yerli kömürden daha fazla yararlanılması bir seçenek...
Bir diğer önlem de şu: Güneş, rüzgar, jeotermal ve biyokütle gibi yerli kaynakları daha fazla devreye sokmak.
Evet, hem yerli kömürü hem de yerli yenilenebilir kaynakları devreye sokalım sokmasına da, ortada tüm bu kaynakları ilgilendiren ortak bir sorun var.
Bunun adı da teknoloji ve ekipman. Yerli kaynakları yerli ekipman ve teknoloji kullanarak devreye sokmazsanız, kaynaktaki dışa bağımlılığı sadece sadece ekipman ve teknoloji alanına taşımış olursunuz...
Bu yüzden Türkiye, yerli yakma teknolojilerini, yakma kazanlarını, buhar türbinlerini, gaz türbinlerini de geliştirmeli ve üretmeli.
Aynı şekilde güneş panelleri, rüzgar türbinleri de yerlileştirilmeli.
Ülkede bu kadar yenilenebilir teknoloji potansiyeli var ama biz bunlardan yararlanmak için yine yabancıların eline bakar durumdayız.
O yüzden ne yapıp edip bir an önce yerli ya da yabancı özel sektörün Türkiye’de yerli katkıyı en üst düzeyde kullanarak ekipman üretimi yapası sağlanmalı.
Tamam, biliyoruz. Önümüz kış, havalar soğuk. Bu kış ortasında acil ihtiyaçlarımızı ne yapacağız diyebilirsiniz. Ama zaten hep böyle demiyor muyuz?
Yumurta kapıya dayanıncaya kadar beklemek kaderimiz mi? Değil... Bir an önce bir şeyler yapmalı...
...