Bu yazıya “Beyaz yakalıların tükenişi ve şirket hafızasının kaybı” başlığını atmayı düşünmüştüm ama editörümüz çok uzun olduğu için, yeni bir başlık belirlememizi uygun gördü. Her neyse, konumuza dönelim isterseniz.
Değerli okuyucu, siz de bilirsiniz, bizim coğrafyada en ucuz meta insandır. Özellikle beyaz yakalı çalışanlar, iş gücü piyasasında hızla tüketilen bir kaynak hâline gelmiştir.
Şirketler, büyük projeler için 20-30 üniversite mezunu çalışanı işe alıyor, ancak bu insanlara ne gerçek bir yetki veriliyor ne de işin sorumluluğu tam olarak tanımlanıyor.
Bu çalışanlar, küçük cubicle’lara yerleştirilip önlerine birer laptop konuluyor. Gün boyunca birbirlerine e-postalar atıyorlar, ancak inisiyatif almak isteyenlerin hevesi kırılıyor, hatta işten çıkarılıyor. Karar alma mekanizmaları yok denecek kadar zayıf, çünkü kimse risk almak istemiyor.
Zaman içinde bir şirket yöneticisi, genellikle yeni bir CEO veya CFO, maliyetleri düşürme bahanesiyle büyük çaplı işten çıkarmalar yapıyor. Ancak bu sırada sadece çalışanlar değil, şirketin hafızası da kayboluyor.
Çalışanlarla birlikte kritik bilgiler, süreç yönetimi deneyimi ve teknik altyapıya dair farkındalık da siliniyor. Patronlar sanıyor ki yapay zeka personel ihtiyacını azaltacak, ancak yapay zeka pek çok konuda yetersiz kalıyor. Tecrübe ve iş bilmek, yapay zekânın yerine koyulamayacak ayrı bir değerdir.
İşten çıkarılanların yerine hızla yeni isimler geliyor. Ancak kimse eski süreçleri bilmiyor; hangi yazılımın neden silindiği, hangi sistemlerin nasıl çalıştığı konusunda fikri olan kalmıyor. İş gücü devir hızı yüksek olduğu için yeni gelenler de uzun süre kalmıyor. Zaten verilen maaşlar düşük olduğu için çalışanlar kendilerine daha iyi bir fırsat bulur bulmaz ayrılıyorlar.
Bu döngü, şirketlerin sürdürülebilir büyüme ve verimlilikten uzaklaşmasına neden oluyor. İnsana yatırım yapmayan, çalışanlarının bilgisini ve deneyimini değersiz gören sistemler, uzun vadede kendilerine zarar veriyor. Ancak ne yazık ki, bu kısır döngü devam ediyor.