Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerine koşuyor. Seçim süreçlerinde iş dünyasında, özellikle de devletle iş yapan sektörlerde “hele bir seçimler geçsin de” moduna girilir. İşler rölantiye alınır. Satın almalar ötelenir, ödemeler bekletilir, ertelenir.
Ama öyle projeler vardır ki seçim meçim dinlemez, süreç rutin şekilde işler. Kararlar alınır, işlemler tamamlanır. Örneğin TANAP uluslararası, hatta kıtalararası bir proje olarak seçim sürecinden etkilenmeden işlerin yürüdüğü bir proje. Projede kullanılacak çelik boruları kimin tedarik edeceğine ilişkin süreçte sona yaklaşıldı.
Yerli boru üreticileri heyecanlı. Türkiye ve bölgesinin kaderini değiştirecek ve aynı zamanda bu vasfına yakışır büyüklükteki TANAP projesinde rol üstlenmek isteyen çelik boru üreticileri sabırsızlıkla sonucu bekliyor.
Öyle ya, büyük bölümü Türkiye topraklarından geçecekse, TANAP’taki tedarik süreçlerinden aslan payını almak yerli şirketlerin en doğal hakkı diye bakıyorlar. Ancak işler böyle duygusallıkla yürümüyor.
Boru ihalesine yeterlilik almak ayrı dert, adil bir rekabet yaşanmaması ihtimali ayrı dert. Adil değil derken neyi kastediyoruz? Bir kere yerli üreticiler hammadde ithalatında vergi ödüyor ama mamul boru ithalatına vergi yok. ABD başta olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde anti damping soruşturmalarıyla boğuşan Türk boru üreticileri, kendi evlerinde ise bazı konularda yurtdışından daha zor rekabet şartlarıyla karşı karşıya kalabiliyor.
Bakalım sonuç neyi gösterecek? Türk boru üreticileri bu süreçten istedikleri sonucu alabilecek mi? Umarız öyle olur.
Bu arada çelik boruların dışında TANAP’ta kullanılacak devasa vanalar için de bir ihale süreci işliyor. Çelik boru üreticileri en azından yeterlilik alıp ihaleye teklif vermeyi başardılar. 6 yerli firmadan üçü bir konsorsiyum, ikisi bir konsorsiyum olarak ve biri de tek başına teklif sundu.
Ancak vana ihalesi konusunda aynı şeyi söyleyemiyoruz. Çünkü yeterlilik alan oyuncular arasında Türkiye’den hiç bir firma yok. Oysa, dünyanın çeşitli ülkelerine vana ihraç eden, hatta bazı ülkelerde vana standartlarını belirleyecek vasıfta yerli oyuncu da bulunduğu halde... Önümüzdeki dönemde bu sorunu çözecek bir formül bulunur mu bilinmez ama bulunmazsa yazık olur.
Yazık olur, çünkü Türk firmalarını heyecanlandıran önümüzdeki dönemde hayata geçirilecek başka dev projeler de söz konusu. Nükleer santralden söz ediyoruz. Şimdi nükleer santralin inşasında yerli firmaların ciddi işler üstlenmesi isteniyor. Bunun için de istekli firmalar belirleniyor. 500’e yakın şirket başvuru yaptığı biliniyor.
Boru ve vana ihalelerinde yerli firmaların istedikleri sonuçları elde edememeleri sadece onları değil, ileride hayata geçirilecek devasa projelerde rol üstlenmeyi bekleyen diğer yerli firmaları da hayal kırıklığına uğratır.
O yüzden ne hükümet, bürokrasi gereksiz yere umut pompalasın, ne de şirketler boş yere umut beslesin. Gerçekçi davranılsın ve boş yere vakit, nakit ve enerji kaybedilmesin