İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ - Kimya Mühendisliği) aldığım sağlam mühendislik eğitiminin sonrasında gittiğim Almanya’daki enerji yüksek lisansımı tamamlayarak 2004 yılında Türkiye’ye döndüm. O günden bu yana enerjide kafamı hep meşgul eden iki önemli konu oldu. Bunlardan biri yenilenebilir enerji, diğeri ise enerjide kadın.
Yenilenebilir enerji dediğimizde akla gelen renk yeşil. Mesela yeşil enerji, yeşil yaka gibi. Kadın dediğimizde akla gelen renk mor. Aslında bunun doğrudan enerji ile ilgisi yok. Mor, Türkiye dahil bazı ülkelerde kadın hareketinin sembolü. Peki, Türkiye’de enerjinin rengi ne kadar yeşil, ne kadar mor?
YIL 2008, KADIN MÜHENDİSLER İŞ BAŞINDA
2005 yılının son çeyreğinde, çoğu o güne dek birbirini hiç tanımayan mühendis ve mimar kadınlar bir e-grup’ta toplanmaya başlamıştı. Grubun oluşmasındaki gerekçe çok temel bir konu ve haktı: İş ve kariyer.
Bu gruptaki kadınlardan bazıları o tarihlerdeki çıkış noktasını şöyle anlatıyor: O yıllarda kadın mühendis diye Google taraması yapılınca pek bir içerik çıkmıyordu. İş ilanlarında pozisyonların gereklilikleri madde madde sıralanırken açıkça erkek aday, tercihen bay diyorlardı.
İlerleyen dönemde bu e-grup büyüyerek, gelişerek inanılmaz işlere imza attı ve atmaya devam ediyorlar; www.kadinmuhendisler.org
Okuduğum İTÜ Kimya-Metalurji Fakültesi’nden farklı bölüm ve üst dönemden iki arkadaşımın – Güneş ve Özdeş - davetiyle ben de 2008 yılında kendimi bu hareketin içinde buldum. Hedef 2008 yılının 8 Mart’ında kadın mühendislerin Web sayfasını yayına almaktı. Ağır Yazılar bölümü için 2000’li Yıllarda Türk Kadını başlıklı bir yazı yazmıştım. İlerleyen yıllarda ne zaman enerji sektöründe bir kadın olarak cam tavana çarptığımı hissetsem dönüp bu yazımı okuyunca umut ve güçle doldum.
http://arsiv.kadinmuhendisler.org/si_turkkadini.aspx
YIL 2017, STUTTGART’DA 5. ULUSLARARASI ENERJİ İÇİN KADINLAR (WOMEN4ENERGY) KONFERANSI
Ve yıllar geçmişti, enerji sektöründe bir yandan sektörün değişken ve dinamik mizacı, bir yandan kadın olmanın getirdiği cam tavanlara bazen çarparak, bazen kırarak ama çoğunlukla alternatif çözüm bulup camın etrafından dolaşarak 15-16 yılı devirmişim. Geriye dönüp baktığımda önemli başarılar elde etmişim ama en önemli başarı aslında enerji sektöründe bir kadın olarak halen ilerleyerek devam edebiliyor olmak.
O yıl acaba Avrupa’da ve dünyada durum nasıl diye merak ettim. Yüksek lisansımı yaptığım Almanya’nın Baden-Württemberg eyaletinin desteğiyle KIC InnoEnergy kapsamında düzenlenen 5. Uluslararası Enerji İçin Kadınlar (Women4Energy) konferansına katılayım dedim. Enerjide kadın iletişim ağlarının Avrupa’da bile aslında çok da gelişmediğini gördüm. En azından internet taramalarım sonucu bulabildiğim Avrupa’daki tek etkinlik buydu.
Her sene tekrarlanan Woman4Energy konferansı, enerji ile ilgili sektörlerde farklı geçmiş deneyimlere ve çalışma kültürlerine sahip kadınları bir iletişim ağı ile birbirlerine bağlamayı amaçlıyor. İkili görüşmelerin de gerçekleştirildiği konferansta, yeni ürünler, hizmetler ve yeni pazarlara erişim ve bilgi transferi sağlanıyor. Ayrıca, Women4Energy enerji sektöründeki kadınlara görünürlük kazandırıyor.
DÜNYADA DA ENERJİDE KADININ ADI YOK
Keyifli bir konferans geçirmekle birlikte Alman ve Avrupalı meslektaşlarımla "ne olacak bu enerji sektöründe kadının hali" konuşmaları içimi hiç rahatlatmadı. Avrupa’da ve özellikle enerji/yenilenebilir enerji sektörüne çok çok önce başlamış ve teknik eğitimde/mühendislikte önemli bir altyapıya sahip olan Almanya’da enerji sektöründe kadının temsiliyetinin çok daha yüksek, çok daha farklı olabileceğini ummuştum.
YÖNETİM KADEMELERİNDE DURUM
Dünya çapında istatistiklere baktığımızda maalesef enerji sektöründe teknoloji sektöründen bile daha az kadın vardı. Ernst & Young’ın Women in Power and Utilities: Index 2016 çalışmasına göre dünyanın ilk 200 büyük enerji şirketindeki yönetim kurulu üyelerinin sadece yüzde 5’i kadındı. Aynı şirketlerde kadınlar üst yönetim kademesinde sadece yüzde 14 oranında temsil ediliyorlardı. Maalesef Türkiye’de de durum bundan daha iyi değildi.
ENERJİDE KADIN YÖNETİCİ ORANI DA DÜŞÜK
Enerji, özellikle kadın istihdamının ve kadın yönetici oranının oldukça düşük olduğu bir sektör. Bu durum sadece Türkiye’de değil dünyada da bu şekilde. Dünya Ekonomik Forumu Küresel Cinsiyet Uçurumu 2017 raporuna göre enerji sektörü, yüzde 25 kadın çalışan oranı ve yüzde 20’nin altında kadın lider oranı ile bu uçurumun en yüksek olduğu sektörlerden biri. Üstelik enerji sektöründe diğer sektörlerin aksine bu konuda umut veren bir iyileşme de yok.
Bunun nedenlerinden biri enerji sektörüne insan kaynağı yetiştiren üniversitelerdeki ilgili bölümlerde kadın oranlarının (elektrik, makina, inşaat, vb.) erkeklere göre oldukça düşük olması. Bir diğer neden ise, özellikle şantiye tarafında işe alımlarda kadınların tercih edilmemesi. Yönetim kademesinde de cam tavanın en güçlü olduğu, kırılmasının en zor olduğu sektörler arasında enerji sektörü gösteriliyor.
TÜRKİYE’DE KİMSE MERAK ETMEMİŞ
Türkiye’deki durumu gösteren veriler için Deloitte konu ile ilgili bir rapor yayımlayana kadar bir veriye bile ulaşamamıştım. Deloitte’un Mart 2018 tarihli Enerji Sektöründe Kadın raporuna göre, enerji dünyasındaki beyaz yakalı kadınlar iyi eğitimleriyle ayrışıyor. Bununla beraber sektörden ayrılış sebeplerinden en önemlilerinden biri kariyer yolunda ilerleme fırsatlarının az olması olarak ortaya çıkıyor. Örneğin, son şirketinde 5 yıldan fazla çalışanların oranı yüzde 40 olmasına rağmen, son şirketinde hiç terfi almayanların oranı yüzde 61, bir defa terfi alanların oranı ise yüzde 27.
UMUTLARIN YEŞERECEĞİNİ UMUYORUZ
IRENA - Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın kadının yenilenebilir enerjideki istihdamı ve küreselde karar vermedeki etkisi konusunda yeni anlayışlar sunan Renewable Energy A Gender Perspective (Yenilenebilir Enerji Bir Cinsiyet Bakış Açısı) başlıklı 2019 tarihli raporuna göre dünyada yenilenebilir enerjideki çalışanların yüzde 32’si kadın. Bu yüzde 22 kadın çalışan oranına sahip geleneksel enerji (petrol ve gaz) sektörüne göre daha yüksek bir oran. Ancak bu sayılar bizleri yanıltmasın çünkü yenilenebilir enerjide kadın istihdamında STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) ile ilgili işlerde yüzde 28 ile idari işlerde yüzde 45’e göre çok daha düşük.
Çalışan oranının düşük olmasının yanı sıra, cam tavan da bir o kadar güçlü. Araştırmaya katılan şirketlerin yarısından fazlasının yönetim kurullarındaki erkek oranı yüzde 75’in üzerinde. Buna ek olarak, katılımcıların üçte ikisi yenilenebilir enerji sektöründeki kadınların aynı pozisyondaki erkeklere göre daha az kazandığını düşünüyor.
İş yerlerindeki cinsiyet eşitsizliğini en aza indirebilmek için kadın kotalarının gerekliliğine ve önemine inanıyorum. Keşke bizde de daha fazla şirket bu konuyu önceliklerine yerleştirebilse.
DÜNYADA GWNET, TÜRKİYE’DE TWRE
Ayrıca, destekleyici iletişim ağları ve mentorluk programları da farkındalık ve kişisel gelişim açısında gerekli. Bu alanda Global Women’s Network for the Energy Transition / Enerji Dönüşümü İçin Küresel Kadın İletişim Ağı (GWNET) tarafından globalde geliştirilen program ve yapılan çalışmaları takip etmenizi öneririm.
Türkiye’de de Sedef Budak’ın öncülük ettiği TWRE (Yenilenebilir Enerji ve Enerji Sektörü Türk Kadınları) kuruldukları günden beri sektörde farkındalık yaratan ve ses getiren çalışmalara imza attılar. Bu çalışmaların gelişerek ve büyüyerek devam ettiğini görmeyi çok istiyorum.
Kadınlar, Türkiye ve dünyada enerji sektöründe daha yüksek bir oranda, daha üst kademelerde yer almalı.
Değerli okuyucular, yazımın başında, yıllardır kafamı kurcalayan iki ana konudan birinin kadın diğerinin yenilenebilir, yeşil enerji olduğunu belirtmiştim. Bugün enerjide kadın meselesini ele aldık. Katkılarınızla bu konu üzerinde çalışmaya devam etmekte yarar görüyorum. Lütfen öneri ve eleştirilerinizi, tecrübelerinizi ve görüşlerinizi bize yazın, olur mu?
Bir sonraki yazımızın konusunun “Enerjide kariyerin rengi ne kadar yeşil?” olacağını söylememe gerek var mı?