Enerji fiyatlarında yükselişi anlamak için…

Hüseyin ORTAK

Ekonomi, özünde toplumsal alanlardan biri olarak diğer sosyal alanlarla da entegre ve onlarla etkileşim içindedir. Bu yönüyle ekonomi, toplumsal ilişkiler bütününün aynı zamanda da global bütünün doğrudan bir elemanı olarak karşımıza çıkar. 

Ekonominin aktörleri olan fertlerin ve firmaların çıkara dayalı faaliyetleri, sosyal ilişkiler ağı içerisinde varolurlar. Bu sebeple, birey ve firma çıkarları, makro ölçekte sınıfsal çıkarlar, ülkesel ve bölgesel çıkarlar olarak karşımızda buluruz. 

Ekonominin ilgi öznesini oluşturan konuların temelinde fert yahut firma temelli davranışlar yatar. Ekonomi, sözünü ettiğim teorik temellerinden ayrılıp, güncele yakınlaştığında, yani toplumsal ilişkiler içerisinde sınıf, ülke, bölge düzeyine geldiğinde, uzun vade ve uzun vadenin içindeki olası değişimler meseleleri daha can yakıcı hale gelir. Çünkü konu, bireyin tatmini ve firmanın optimal kârlılığının çok ötesine geçmiş, ülkede üretilen katma değerin sınıflar arası ve nesiller arası bölüşümü, ülkenin refah seviyesinin korunması ve/veya artırılması sorununa dayanmıştır.

Bu kuramsal girişin enerji ile doğrudan bir ilişkisi yok tabii ki. Ancak enerji ekonomisi ve jeopolitika ile meslekten olmayanların da kolaylıkla sezebileceği güçlü bağları var. 

Dünyada doğal gaz ve diğer fosil yakıt fiyatlarında geçtiğimiz Haziran ayından bu yana yaşanan artışı anlamak için ekonomik ve sosyal arka planında yatan nedenlere, dolayısıyla bunları da kapsayan kuramsal bir çerçeveye ihtiyaç var. Aksi takdirde doğal gaz fiyatlarının oluşumunda sadece üretici maliyetleri, iç talep miktarı ve üretim fazlası üzerinden, yani iktisadın konvansiyonel analiz sınırları içinde hatalı sonuçlara ulaşma ihtimalimiz çok yüksek olur. 

Enerji hammaddelerinde fiyat oluşumunu hazırlayan olgular arasında, konvansiyonel fiyat oluşturucu öğeler dışında kalan ancak mutlaka dikkate alınması gereken birçok değişken de vardır. Bunlardan bazılarını, rakiplerin arz ve üretim miktarları, vadeli işlemler piyasalarında oluşan geleceğe yönelik fiyat tahminleri, mevsimlerin ve ortalama sıcaklıkların düşük ve/veya yüksek seyretme ihtimalleri, alternatf enerji kaynaklarının durumu, (örneğin rüzgar enerjisi üretimiyle ilgili tahminler, kuraklık ve hidro elektrik kapasitesindeki etkilenmeler) ve tabii ki ülkelerin uluslararası konumlanmaları ile ilgili beklentileri şeklinde sıralayabiliriz. Yani sıraladığımız tüm bu faktörleri dikkate almazsak, bugün Avrupa’da doğal gaz fiyatlarını uçuran ve tedarik belirsizliklerine gebe krizi ve onun uzun dönemli etkilerini anlamlandırmak son derece güçleşir. 

Uluslararası Enerji Ajansı IEA, Rusya’nın Avrupa’ya doğal gaz arzını artırmaya hazır olduğunu açıklamasına rağmen fiyatlardaki yukarı yönlü gidiş eğilimi devam ediyor. Çoğunluk, bu krizin pandemiden sosyal ve ekonomik çıkış, yani ekonomilerin yeniden canlılığa kavuşturulması yönündeki hareketlerden kaynaklandığını, bir başka ifadeyle talep artışının yarattığını söylüyor. Bu durum, bir gerçek olarak karşımızda durmakla birlikte, boru hatlarından uzun vadeli kontratlarla yapılan ve fiyatlardaki revizyonların dönemsel olarak yapıldığı bu piyasada bu ölçüdeki bir fiyat artışını etkili bir şekilde açıklamaktan uzak. 

2018 yılında ABD (Donald Trump yönetimi) ve Avrupa Birliği’nin en yüksek yürütme organı olan Avrupa Komisyonu arasında enerji işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla birlikte AB ülkeleri, doğal gaz tedariğini çeşitlendirmek amacıyla ABD’den daha fazla LNG(sıvılaştırılmış doğal gaz) ithalatına yöneldi. 

Bu anlaşama dünya doğal gaz ticaretinde sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ticaretinin payının hızla büyüdüğü bir konjonktüre denk geldi. Gerçekten 2005 yılında dünya doğal gaz ticaretinin yüzde 78’i boru hatları yüzde 22’si ise sıvılaştırılmış doğal gaz formunda gemilerle yapılmaktayken bu gün oranlar LNG lehine değişmiş ve deniz yoluyla yapılan LNG ticareti toplam ticaretin yüzde 37’sini oluşturmuştur. 

Dünyada LNG ticareti, boru hatlarıyla yapılan doğal gaz ticaretine kıyasla çok daha kısa vadeli, deyim yerindeyse spot fiyatlarla yapılıyor.  Bu ticaret şekli, acil ihtiyaç artışlarının karşılanması ve uzun vadeli sözleşmeler yerine spot anlaşmalarla yapılması ilk zamanlarda AB’nin neoliberal bürokratları ve akademisyenleri tarafından daha sempatik bulunuyordu. Bu fiyat liberalizasyonundan olsa gerek AB, Kuzey Akım 1 boru hattındaki alım kontratlarını yenilemedi ve spot alıma yöneldi. 

Dananın kuyruğu da Rusya’nın gerilimli olduğu Ukrayna üzerinden geçen Kuzey Akım 1 boru hattını bakıma aldığını yani Avrupa’ya servis ettiği doğal gaz miktarını azalttığı açıklamasıyla beraber koptu. 

Tedarik sorunları tam olarak aşılamayan ve fiyat dalgalanmalarının halen sürdüğü bu kriz, elektrik üretim maliyetlerini de ciddi bir şekilde yükseltiyor. Artan fiyatlarla birlikte hane halklarının faturaları da yükseliyor. Ayrıca Avrupa’nın sanayi üretim maliyetleri de tehdit altında. Özellikle bu son husus Avrupa Parlamentosu üyeleri tarafından sıklıkla dile getirilmeye başlandı. 

Hadisenin Rusya cephesine bakarsak, Avrupa’ya Rus doğal gazını getiren ve boru gazı konusunda tekel durumunda bulunan Gazprom’un CEO’su Aleksey Miller yaklaşık üç haftadır çeşitli vesilelerle verdiği demeçlerde Avrupa’ya yönelik gaz arzını arzı artıracakları yönünde ifadeler kullanıyor. Bu durumun arka planına ait bir niyet okuma yapanlar (Ki bu niyet okuyucularının başında da Financial Times geliyor) Gazprom’un Kuzey Akım 1 üzerinden bakım gerekçesiyle ek kapasite kullanmayı reddetmesi meselesinde Kuzey Akım 2 boru hattı için onay alma çabalarını görüyor. 

Gazprom’da durum bu merkezdeyken, Rusya’nın tamamen kamusal mülkiyetteki diğer gaz firması Rosneft’in CEO’su İgor Seçin, kendilerine Kuzey Akım  üzerinden Avrupa’ya gaz ihracat izin verilmesini talep ediyor. 

Yaşanan arz talep dengesizliğinin taraflarından biri de Uluslararası Enerji Ajansı.. 1970’lerde yaşanan petrol krizinin ardından kurulan ajans, arz kısıtlamasıyla ilgili önemli bir uzlaştırıcılık rolü ifa ederken, doğal gaz fiyatlarındaki artış konusunda sadece Rusya’yı sorumlu tutmuyor. Sıvılaştırılmış doğal gaza Asya’da büyük talep olduğunu, bu nedenle Avrupa’ya gidecek LNG’nin bir bölümünün de Asya pazarına yöneldiğini, bu durumun sadece Avrupa’da değil bütün dünyada bir darlığa neden olduğunu söylüyor.

Avrupa’da başlayan ve doğal gaz fiyatlarını rekor seviyelerde artıran bu kriz süreci, bir dizi ilki de beraberinde getirdi. Avrupalı siyasetçiler artan gaz fiyatlarından dolayı, kamuoyuna yansıdığı kadarıyla ilk defa Rusya’yı doğrudan sorumlu tuttular. Bunun yanısıra Rusya’nın iki büyük gaz karteli arasındaki rakabet de gün yüzüne çıkmış oldu. Rosneft CEO’su “Rekor seviyedeki fiyatlardan dolayı Rusya’nın daha kazançlı çıkacağını” söylüyor. Gazprom ise rekor fiyatların 2022’ye sarkması ihtimalinin zayıf olduğuna vurgu yapıyor. 

Gazprom yetkililerinin söylediği bu sözlere şimdilik bir mim koyarak, bir sonraki yazımızda enerji hammadde fiyatlarının muhtemel gelişim seyri ve Türkiye ekonomisine etkilerini irdelemeye çalışalım.