Emisyon sorunlu 15 termik santral neyin nesi?

Mehmet ASLAN

Prof. Temel, insanlar 3’e ayrılır demiş, sayı saymasını bilenler ve bilmeyenler...

Son günlerde, çevre muafiyetlerinin uzatılacağı haberleriyle gündeme gelen kömür santralları konusundaki haberleri izlerken Prof. Temel aklıma geldi. Söz konusu tesisler ile ilgili olarak 15 Termik Santral deniliyor ama verilen listeyi tekrar tekrar sayıyorum, bazen 14 çıkıyor, bazen 16.

O neyse de, listedeki santralların her birinin kendine göre farklı sorunları, farklı çözümleri var. Bazılarının ise çevre muafiyetini uzatacağı söylenen kanun değişiklik teklifi ya da tasarısıyla hiçbir ilgisi yok.

Anlayacağınız, bizdeki pek çok konuda olduğu gibi bunda da elmalarla armutlar iyice birbirine karışmış durumda. Acaba biz bu karışık işin içinden çıkabilecek miyiz? Hele bir deneyelim bakalım...

Öncelikle meseleye mevzuat açısından bakalım.

Türkiye’de 1986 yılında kabul edilen Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği ile baca gazı emisyonları ilk kez sınırlandırıldı. Düzenlemeyle kükürtdioksit emisyon limiti en fazla 1000 mg/Nm3 olarak kararlaştırıldı.

2010 yılında ise Büyük Yakma Tesisleri Yönetmeliği ile baca gazında kükürtdioksit emisyon limiti 200 mg/Nm3’e düşürüldü.

Özelleştirme çalışmalarının hızlanması üzerine 10 Ekim 2011 tarihinde kabul edilen Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik ile aşağıdaki ibare eklendi:

“Bu fıkra kapsamındaki tesislerin işletmecileri, özelleştirme sürecinin tamamlandığı tarihten itibaren üç ay içerisinde iş termin planlarını sunmak ve en geç iki yıl içerisinde çevre izni almak zorundadırlar.”

Ancak, 2013 yılında gerçekleşen özelleştirmelerden sonra, bu işin o kadar kolay olamayacağı anlaşılınca, 30 Mayıs 2013 tarihinde Elektrik Piyasası Kanunu’na aşağıdaki madde eklendi:

“EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerine, bunların özelleştirilmeleri hâlinde de geçerli olmak üzere, çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31/12/2018 tarihine kadar süre tanınır.”

Bu Madde’nin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra 17 Haziran 2016 tarihinde kabul edilen yeni bir kanunla, yukarıdaki maddede belirtilen muafiyet süresi 31 Aralık 2019 tarihine kadar uzatıldı.

Şimdi hazırlanan kanun teklifi (Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi Madde 50) ile bu sürenin 30.06.2022 tarihine kadar uzatılması öneriliyor.

Bu arada, özelleştirme ihaleleri sırasında Baca Gazı Arıtma Tesisleri için öngörülen iki yıllık süreyi dahi hiç itirazsız kabul eden özel firmaların, aradan geçen 6 yıllık sürede bu işe henüz hiç başlayamadıkları da görülüyor. Yeni teklifle öngörülen 2.5 yıllık sürede ne yapılabileceğini de okuyucularımızın takdirine bırakıyorum.

Neyse, yeniden listeye dönelim.

Listede belirtilen Şırnak/Silopi Termik Santralı’nın bu konu ile bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Çünkü kuruluştan beri özel sektör santralı ve kuruluş tarihi itibariyle en son kabul edilen Büyük Yakma Tesisleri Yönetmeliği’ne de uygun bir santral.

Listeye hangi nedenle girdiğini bilemediğim Karabük/Kardemir Termik Santralı ise internetten anladığım kadarıyla bir kömür santralı olmayıp, atık gazla çalışan bir özel sektör santralı. Bu santralın da listede olmaması gerekir kanaatindeyim. Onun yerine Zonguldak / Çatalağzı Termik Santralı’nın listede olması daha münasiptir.

Bu durumda, listede kalan termik santrallar içinde bir bölümünün hiçbir şekilde kükürtdioksit arıtım sistemi yoktur: Bunlar Afşin-A, Çatalağzı, Kangal 1-2, Seyitömer, Soma A, Soma B ve Tunçbilek’tir. Bu santralların toplam gücü 3954 MW’tır.

Bir de çeşitli tarihlerde, akışkan yataklı kazan veya baca gazı arıtma tesisi şeklinde kükürtdioksit arıtım tesisleri yapılmış olan santrallar var. Ancak bunların tümü 1986 tarihli eski yönetmeliğe göre (yani 1000 mg/Nm3 limitine göre) 2010 yılından önce yapılmış tesisler. 2010 yılında kabul edilen ve şu anda yürürlükte olan yeni yönetmelik ise kükürtdioksit limitini beş kat düşürerek 200 mg/Nm3 seviyesine indirdi. Bu nedenle, eski yönetmeliğe uygun olan bu santrallar yürürlükte olan yeni yönetmeliğin şartlarını karşılayamıyor. Bu santrallar Afşin-B, Çan, Kangal 3, Kemerköy, Orhaneli, Yatağan, Yeniköy ve Çayırhan’dır. Bu santralların toplam gücü ise 4427 MW’tır.

Bu durumda ne yapılmalı dersiniz? Mevzuata uygun olmayan tesisler kapatılmalı mı?

Bildiğiniz gibi hukuk her zaman mantığa uygun olma mecburiyetinde değildir, ama Mühendisler olarak biz yine de mantıki olanı söylemeye çalışalım. Bunu hukuka uydurmak da hukukçuların ve siyasetçilerin işi olsun.

Öncelikle, daha önce bir şekilde Baca Gazı Arıtma tesisleri (yürürlükteki mevzuata göre biraz eksik de olsa) yapılmış olan 4427 MW gücündeki tesislerin kapatılmasına elbette ki gerek yoktur. Ancak, bu kurulu tesislerin hadd-ı lâyıkında çalıştırıldığının sıkı bir şekilde takip edilmesi şarttır.

İLAVE SÜRE GEREKSİZ

Hiçbir arıtma sistemi bulunmayan 3954 MW gücündeki tesislerin ise eğer işletmecileri arıtma tesisleri kurma yönünde inandırıcı (ama gerçekten inandırıcı!) bazı girişimler başlatmadıkça onlara daha fazla fırsat tanımanın artık gereksiz olduğunu düşünüyorum.

Bir projenin gerçekleştirilmesinin inandırıcı kanıtının ise kâğıt üzerinde imzalanıp herhangi bir zamanda buruşturulup atılabilecek Termin Planı, Niyet Mektubu, Sözleşme vs’den ziyade, mutlaka Avans Ödeme (NTP) ile mümkün olacağı kanaatindeyim. 40 yıldır bu emisyonların âlâsına maruz kalan bu millet, eminim ki tesisler kuruluncaya kadar da dişini sıkar. Yeter ki tesislerin kurulması yönünde bariz bir niyet ve faaliyet görsün. (Bu arada bize de bir iş alanı açılmış olur, değil mi efendim?)

Madem fıkra ile başladık, yine fıkra ile bağlayalım konuyu:

Lobye yemekten bıkıp usanan Arnavut, değişik bir lezzet tatmak için kalkıp İstanbul’a gelmiş. Girdiği lokantada garsonun uzattığı listeden hiç bir şey anlamayınca rasgele kuru fasulye ve pelte sipariş etmiş. Fasulye diye kırk yıllık lobyeyi karşısında görünce, öfkeden küplere binmiş ve tabancasını çektiği gibi beş el saydırmış kuru fasulyeye. Bu arada, masadaki sarsıntıdan titremeye başlayan pelteye dönmüş ve “Korkma yahu” demiş “Sana bir lafımız yok!”

Gürültüden ürküp, bizim bir kabahatimiz yok babında açıklama yapan ODAŞ’ın Çan-2 santralı aklımıza bu fıkrayı getirdi. (https://www.enerjigunlugu.net/odas-can-2-termik-santrali-eksiksiz-cevre-donanimiyla-calisiyor-34924h.htm)

Kalın sağlıcakla...