Her ne kadar Türk insanı pek sevmese de, çoğumuzun duyduğu genel geçer bir cümle var: Rekabet geliştirir...
Sporda, bilimde, ticarette, sanatta, hatta savaşta bile bu geçerlidir.
Ama bir tek yer hariç: Sosyal medya..
Olağan Şüpheliler filminde Keyser Söze ne diyordu? (Keyser Söze için bakınız: https://tr.wikipedia.org/wiki/Keyser_S%C3%B6ze)
"Şeytanın en büyük başarısı insanları varolmadığına inandırmaktır!"
Ülkedeki iktidar bu yöntemi o kadar iyi kullandı ki, sosyal medya bazen çamur makinesi, bazen de çamaşır makinesi işlevi görür hale geldi.
Bu gücü (yalanın gücü) geç de olsa kavrayan muhalifler de aynı yöntemi benimseyince gerçek de yalan da tüm "gerçek"liğini yitirdi.
İktidar Kur`an`daki Enfal suresini "Düşmanınızla onun silahlarıyla çarpışın" diye yorumlarken, muhalefetin bir bölümü bunu "zafer için her yol mübahtır" anlayışıyla kullandı. Bir kısım muhalifler ise karşı kitlenin cahilliğini silah olarak kullanma telaşında.
Peki bu mesele bir foto muhabiri olarak benim neden ilgimi çekiyor?
Bunun nedeni açık. Çünkü sanal alemdeki bu mücadele, ağırlıklı olarak fotoğraf ya da görsel malzemeler eşliğinde yapılıyor.
Bir taraf "Muhalefet partisi şehit cenazeleri varken halay çekiyor" cümlesi eşliğinde 3 gün önceki fotoğrafı paylaşıyor. Diğer taraf da Cumhurbaşkanı`nın karısının eline photoshopla PKK bayrağı tutuşturuyor.
Bir başka kesim, Türk bayrağıyla geziyor diye dövülen bir çocuğun fotoğrafını "Kürt çocuk dövülüp zorla eline tutuşturulan bayrakla poz verdirildi" cümlesiyle servis ediyor.
Başka bir fotoğraf karesinde de, kanlar içindeki ölmüş bir Irak askerinin çok eski tarihli bir fotoğrafı "PKK leşi" diye sunuluyor.
Diğer yanda ise Gazze de çekilmiş ölü bebek fotoğrafı "Cizre" diye paylaşılıyor. Böylece "rakibinin" kafasında, Cizre`nin gerçek fotoğraflarının hükmü kalmıyor. Karşılığında rakip de 5 yıl önce çekilmiş barikatlardaki poşulu molotof kokteylli göstericilerin 1 Mayıs fotoğraflarını Cizre diye servis ediyor.
Hal böyle olunca da, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı`nın "elektrik kesintisi kısmi" dediği Cizre`yle ilgili "elektrik vardı-yoktu" tartışmasıyla da buzdolabındaki çocuk Schrödinger`in Kedisi`ne dönüşüyor. (Schrödinger`in Kedisi için bakınız: https://tr.wikipedia.org/wiki/Schr%C3%B6dinger%27in_kedisi)
Tüm bunlardan daha tehlikelisi ise herhangi birinin fotoğrafı üzerine bir laf ekleyip, o lafı dedi mi demedi mi belli olmadan bu kişinin doğrudan hedef gösterilmesi.
Biri çıkıp kuyuya taş atıyor, "Lozan antlaşması 100 yıllık" diyor. Ben bile "Hadi ya, gerçekten öyle mi" diye 5-10 sayfa tarih okuyorum. Diğer taraftan adamın biri, anlaşma süresinin 10 yıl sonra bitmesiyle, 100 yıl önce adı dahi bilinmeyen toryum`a, bor`a kavuşmamızı hayal ediyor.
İktidar bağımlısı trollerin kötü niyetli yaptığı adı üstünde "propaganda" hedefi neredeyse 12`den vururken, biraz daha okumuş muhalif kitlenin belki espri, belki sonucunu iyi niyetli hedefleyerek söylediği yalanlar kitleler arasındaki ayrışmayı her geçen gün daha da büyütüyor.
Her iki tarafın da, kanıtlarıyla ortaya koyduğu birbirlerinin aksi iddialaraitibar etmediğine o kadar eminim ki...
Amerikan sinema endüstrisinin (Adı Hollywood muydu neydi?) biz yatak odanıza kadar izleriz hatta deprem silahımız bile var gibi önermeleriyle ektiğibu algı tohumları artık yeşerdi, ağaç olup büyüdü, meyvesini de verdi.
İşte bu sayede mültecileri kovalayan polisleri değil de çocuklarla oynayan polisleri görüyoruz. Ve yine bu sayede mülteciler vize kuyruklarında sürünürken, İngiltere başbakanının metroya bindiğini gösteren fotoğraflara inanıp görüntüyü politikacılarımıza laf sokarak paylaşıyoruz.
Kim bilir, belki de eğitimsiz, hiç bir şeyi doğru dürüst sorgulamayan kalabalıkların, yüzlerce yıl öncesinin anlatılarından şüphe duymadıkları gibi, bugünün gerçeklerine değil yalanlarına inanmaları da normal.
Ama işin ilginci, eğitimli insanların da her tür kitle iletişim aracının varolduğu günümüzde bile, yaşanan gerçekler saptırılırken, sadece etnik kökenleri turnusol kağıdı olarak kullanması anlaşılır gibi değil.
Özetle, tüm bunlardan sonra sizlere söyleyeceğim tek şey var: Hiç bir zaman hiç bir şeyden emin olamazsın. Bu yüzden, onu bunu bırak, insan ol yeter...
Gökhan ÇELEBİ
14 Eylül 2015 / Çengelköy / ÜSKÜDAR
...