Elektrik dağıtım bölgeleri tümüyle özel sektöre devredildi. Devlet bugüne kadar yaptığı ihaleler sonucunda, bu işi üstlenen şirketlerden yaklaşık 13 milyar dolar aldı ve kasasına koydu.
Ancak dağıtım özelleşti diye her şey de güllük gülistanlık değil. Dağıtım işini 30`ar yıllığına üstlenen bu girişimciler açısından sıkıntılı bir döneme giriliyor. Dağıtım bölgelerinde elektrik dağıtım (EDAŞ) ve elektrik satış (Elektrik Perakende Satış AŞ - EPSAŞ) hizmetleri hukuken birbirinden ayrıldı.
Dağıtım bölgelerini alan girişimciler, elektrik satışını yürütmek üzere ayrı birer kardeş şirket (EPSAŞ) kurdular.
Bu şirketler mevzuat gereği kurulması gereken yapılar idi.
Bölgeleri alan şirketler satışı ve dağıtımı aynı şirket bünyesinde yapıyorlardı. Aynı anda başka perakende şirketleri de bölgesi olmayan aynı bölgede, bu bölgeyi girişimciyle rekabet ediyordu. Ama mevzuat gereği bölgeyi alan şirket dağıtım hizmetini ve perakende satışını 2013 ortası itibariyle ayrıştırmak zorundaydı.
Dağıtım ihaleleri öncesinde, sırasında ve sonrasında bu işi devralacak girişimcilere bırakılan, eskiden yüzde 2.33 olan, sonradan yüzde 3.49`a yükseltilen sabit bir kâr marjı söz konusuydu.
Hukuki ayrıştırma sonrasında bu kâr marjı sadece perakende satış işiyle ilgilenecek kardeş şirketlere bırakıldı. Dağıtım kısmında bir kâr mefhumu yok. Buradaki gelir ve harcama kalemleri tek tek EPDK tarafından belirleniyor.
İlk bakışta girişimciler açısından bir şey değişmiyor gibi görünebilir. Ama durum pek öyle değil. Perakende satış şirketleri kurulurken, bu alan rekabete tümüyle açık hale getirildi.
Yani kardeş şirket kendi dağıtım bölgesinin perakende satışında tek oyuncu değil. Bu rekabetçi ortam şimdilik yıllık 4500 kWh`tan fazla tüketim yapan serbest tüketicilerle sınırlı. Ancak bu rakam 2016 yılının başı itibariyle yasa gereği sıfırlanacak.
Demek ki, dağıtım satışı bir arada devralan girişimcilerin şu anda kendi müşterisi konumundaki abone portföyünün bir bölümünün başka oyunculara gitmesi kaçınılmaz.
Bu yılın başı itibariyle serbest tüketici limiti 5000 kWh`tan 4500 kWh`a düşürülmüştü. Bu, tahminlerin oldukça altında bir düşüşe işaret ediyor. Sektörde bu rakamın en azından yarıya, yani 2500 kWh`a, hiç olmazsa 3000 kWh`a düşürülmesi bekleniyordu.
EPDK’nın bu düşüşü sınırlı tutmasının arkasında, belki de yukarıda anlattığımız, dağıtım bölgelerini üstlenmiş girişimcilerin zor durumda kalmamaları kaygısı yatıyor. Böylesi bir kaygının haklı bir yanı da var aslına bakarsanız. Merak eden olursa buna da ileride değiniriz ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim. Dağıtım bölgelerini satış da dahil olmak üzere 13 milyar dolar gibi yüksek rakamlar ödeyerek devralan girişimcilerin, sıkıntılarla karşılaşmaması için "Biraz daha bekleyelim, bu kardeş şirketleri öldürücü bir rekabetle karşı karşıya bırakmayalım" demiş olabilirler.
Şayet bu tahminlerimizde yanılmıyorsak, aslında işin doğrusu da budur. Dağıtıcıların kardeş perakende şirketleri haklı olarak ellerindeki müşterileri kaybetmek istemez.
Eğer limiti sıfıra indirmek istiyorsanız başkaları bu müşteriyi kısa sürede sizin elinizden alabilir. Sonuçta bu konudaki karar yetkisi EPDK`nın. Kurul`un bu girişimcilerin arzusuyla hareket ettiğini söylemek haksızlık olur.
Peki serbest tüketici limitini sıfırlamayı yavaşlatmak işi çözer mi? Tek başına çözmez. O halde başka adımlar da atmak gerekir.
13 milyar dolar ödeyerek bu bölgeleri devralan özel sektörden hayır kurumu gibi çalışmasını bekleyemezsiniz. Sonuçta özel sektör dağıtım ve satışla ilgili bu hukuki altyapı bilerek bu işe girdi diyebilirsiniz. Ama yaptığınız hukuki ayrıştırmadan sonra özel sektör, dağıtım kısmını bir angarya gibi görürse ağır sonuçları olabilir. Çünkü aslında elektrik dağıtım ve satışının asıl hizmet ağırlığının bulunduğu faaliyet alanı dağıtımdır. Arıza orada, işletme orada, yatırım orada.
Şimdi bütün bu faaliyetlerin daha iyi yapılabilmesi için özel sektörün mutlaka sürdürülebilir bir kâr öngörüsüne sahip olması gerekir. Böylece siz de onları iyi hizmet veriyor mu vermiyor mu diye sorgulayabilirsiniz.
Özel sektör iseniz, örneğin şeker fabrikanız varsa, kâr etmediği için kapatır, işe şeker ticaretiyle devam edebilirsiniz.
Ama elektrik dağıtımı işi bundan çok farklı. Bu bir altyapı hizmetidir. Dağıtım ve perakende ayrı faaliyet alanları. Özel sektör burada kâr etmeyeni kapatayım diyemeyez. Ama siz de ona, nasıl olsa perakendeden kazanıyorsun, dağıtımı da kârsız yap diyemezsiniz.
Uzun yıllar yöneticilik yapmış emekli bir kamu çalışanı olarak bu yazdıklarımın "özel sektör lehine konuşuyor" diye değerlendirilmesini istemem. Konu özel sektörle ilgili olduğu kadar, tüm toplumu da doğrudan ve çok yakından ilgilendiriyor.
Tüm bunları, özel sektörün bir ticari faaliyeti noktasından bakarak söylüyorum. Yukarıda da değindim, tekrar edeyim, bu öyle bir şirket yapısı ki, kapatıp gidemezsiniz. Bu faaliyeti yürütmek zorundasınız. Çünkü kamusal bir hizmet ve yapılmak zorunda. Ama geliri kimin elinde? Kamunun elinde. Deyim yerindeyse, davul özel sektörün elinde, tokmak devletin.
Ayrıca, satış kısmında kâr etme imkanı tanınıyor olsa bile orada da bir rekabet ortamı var. Görevli tedarikçiler, yani dağıtım üstlenmiş olan girişimcilerin satış şirketleri 300`den fazla satıcıyla rekabet etmek zorunda. Dağıtım şirketi olmayan biri de gelip sizin bölgenizdeki müşteriye elektrik satabiliyor.
Şu anda en büyük müşteri portföyü, dağıtımdan ayrılan görevli perakendecilerin olsa da, bu gerçek değişmiyor.
Evet, herhangi bir şirketten elektrik alamadıysanız dağıtımı üstlenenlerin kurduğu bu görevli perakende şirketleri size elektrik vermek zorunda. Ama yine orada da rekabetsiz bir ortam yok. Herhangi bir başka perakendeci de rakiptir.
Sonuç olarak, dağıtım şirketi bir doğal tekeldir. O bakımdan tarifesi düzenlemeye tabi ve rekabet şansınız yok. Kâr ayrıştırması sonucunda da işin dağıtım kısmına bir kârlılık bırakılmamış. Ama düzenleyici kurumun da kur artışını, faiz artışını, maliyetlerin yükselmesini dikkate alması gerekir.
Devletin, düzenleyici kurumun, bu dağıtım şirketlerini sürdürülebilir birer ticari işletme haline getirmesi lazım. Sürdürülemez bir yapıda bırakılamaz.
Bizim önerimiz, devletin dağıtım işi için ayrı bir kâr marjı öngörmesi. Onun adı ne olur bilemeyiz. Ama sonuçta devletin özel sektör şirketlerine "sen bu işi yapıyorsun, bu kadar da kâr veriyorum" demesi gerekir.