Geçen yazıda dünyadaki rafinaj kapasitelerine değinmiştim. Bu yazıda ise Türkiye’deki fiyat oluşumlarına değineceğim. Son dönemde herkes akaryakıt zamlarından muzdarip. Her gün haberlerde petrol fiyatı, döviz kuru ve akaryakıt fiyat artışları kıyaslamalarını gösteren grafikler yayınlanıyor.
Bir önceki yazımızda rafinaj kısıtı nedeniyle ham petrol ile ürün fiyatları arasındaki koralasyonun kırıldığını ve rafineri marjlarının tüm dünyada çok hızlı arttığını belirtmiştim. Şimdi Türkiye’deki duruma biraz değinmek istiyorum.
5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu (2003) 10. Maddeye göre Petrol alım satımında fiyatlar en yakın erişilebilir dünya serbest piyasa koşullarına göre oluştuğu ifade edilmektedir. Maalesef yıllarca Irak-Turkiye Ham Petrol Boru Hattını, Bakü-Tiflis Ceyhan Ham Petrol Boru hattını Akdeniz’e indirip, o bölgede bir Petrol Öncelikli Serbest Bölge kurma hayali kurup, tabeladan öteye gitmeyen rafineri lisansları verip petrol ve ürünlerinde de hub (HAB diye okunur), yani ticaret merkezi olma fırsatını kaçırdığımız için bizim ülkemizde petrol ürünleri fiyatı da en yakın (2500 km ötede) İtalya’daki Genova/Fransa Lavera’daki Akdeniz havzası (Genova/Lavera) benzin ve motorin ürün fiyatları ile TCMB tarafından açıklanan dolar satış kuru baz alınarak tespit ediliyor.
Buradaki ürün fiyatları Platts European Market Scan’da yayınlanıyor. Benzin ve motorin ürün fiyatı ile dolar kurunun çarpılması sonucu elde edilen fiyat litreye dönüştürülüp ÖTV ve EPDK payı ilave edildikten sonra KDV de eklenerek vergili rafineri çıkış fiyatı bulunuyor. Vergili rafineri çıkış fiyatının üzerine dağıtıcı marjı ve yüzde 18 KDV eklenerek akaryakıt dağıtım fiyatı elde ediliyor. Akaryakıt dağıtım fiyatının üzerine bayi marjı ve yüzde 18 KDV eklenerek akaryakıt bayi fiyatına ulaşılıyor.
Petrol Piyasası Kanunu gereğince 1 Ocak 2005 tarihi itibarı ile Serbest Fiyatlandırma Sistemi’ne geçildi. Bu sistem ile sektördeki akaryakıt dağıtım şirketleri, farklı fiyat politikalarına göre depo satış fiyatını belirlemekte serbest olduğu gibi, bayiler de dağıtım şirketleri tarafından kendilerine tavsiye edilen tavan pompa satış fiyatlarını uygulamakta veya bulundukları bölgenin rekabet koşullarına göre kendi pompa satış fiyatlarını uygulamakta serbestler. Ancak fiili durum bundan çok farklı. Maalesef rekabetin tesisinden sorumlu kurumlar da bununla ilgili bir aksiyona geçmez.
Türkiye’de bulunan rafineri lisansı sahipleri ile dağıtıcı lisansı sahipleri petrol ve ürünlerini ithal edebilirler. Rafineriler hem ham petrol, hem de ürün ithal ve ihraç edebilir iken dağıtıcı lisansı sahipleri sadece ürün ithal ve ihraç edebiliyor. (İhrakiye teslimi lisansını yazının konusu olmadığı için yazmıyorum.)
Ham petrolü sadece ithal edip işleyen rafineri lisansı sahipleri başta Irak ve Rusya Federasyonu olmak üzere Kazakistan, Libya vs. gibi ülkelerden ham petrol alıyor. Yine üretim, arz talep dengesi açısından Rusya, Hindistan, İsrail, Yunanistan gibi ülkelerden motorin ithal ediyor.
Petrolde hep bahsedilen altın 3-2-1 kuralı vardır. 3 varil ham petrolden 2 varil benzin, 1 varil ise motorin ve diğer ürünler elde edersiniz. (Bu kural petrolün kalitesi, gravitesine, rafinerilerin cracking verimlerine göre değişse de hep altın kural olarak geçerlidir). Bu nedenle Türkiye ham petrol ithal ederken arz fazlası benzin ve diğer uçak yakıtı, denizcilik yakıtlarını da ihraç eder.
Akaryakıt ürünleri, devletin en önemli dolaylı vergi kalemini oluşturur. ÖTV ve KDV gelirlerinin önemli bir kısmı akaryakıttan sağlanır. Mesela 2022 yılı ilk 4 ayında sadece akaryakıttan elde edilen ÖTV geliri 22,5 milyar TL’yi bulmuş durumda.
Bir de ithalde ve dahilde alınan KDV gelirlerinin akaryakıttan gelen payını düşünürseniz (2022 ilk 4 aylık toplam KDV geliri olan 205 milyar TL’nin önemli bir kısmı akaryakıt satışlarından geliyor. Elimizdeki tablolarda akaryakıt satışlarından elde edilen KDV geliri maalesef yok) akaryakıt ürünlerinin satışından sağlanan vergiler, devletin en önemli vergi kalemini oluşturur. 2021 sonuna kadar akaryakıt ürünlerindeki artışı pompa fiyatlarına daha az yansıtmak için devlet esnek ÖTV uygulamasıyla (Maliye Bakanlarımız bunu eşel-mobil sistemi olarak tanımlamayı tercih etti) ile özel tüketim vergisi gelirlerinden kısmen vazgeçti. Bu uygulamaya 2022 yılı itibariyle son verildi.
Ülkemiz 2022 yılında ekonomik olarak çok kırılgan ve zor bir dönemden geçiyor. Hayat pahalılığı ve enflasyon toplumun tüm kesimlerinin alım gücünü çok büyük şekilde düşürmüş durumda. Bir de akaryakıta gelen zamlar ulaştırmadan, üretimin birçok kalemine maliyet olarak yansıyor ve enflasyonu yükseltiyor.
Petrol fiyatlarına ve dünyadaki enflasyona Ukrayna-Rusya krizi de olumsuz olarak yansıdı. Ancak Türkiye halihazırda Rus petrolünü en çok satın alan ilk 6 ülkeden birisi konumunda. 2022 yılında da Rusya’dan alınan petrol yüzde 30 oranında arttı. Şu anda da Rus petrolü dünya fiyatlarından 35$/varil iskontolu satılıyor. Aynı durum Rusya çıkışlı petrol ürünleri içinde geçerli. Rusya rafinerilerinden çıkan motorin ve diğer ürünler dünya fiyatlarından çok daha ucuz.
Burada ivedilikle yapılması gereken şey 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 10. Maddesine bir ekleme yapılarak pandemi, savaş, ambargo vs. gibi mücbir sebep durumlarında EPDK’nın duruma müdahale ederek piyasa oyuncularına makul kâr marjları bırakarak ithalat ve tedarikte elde edilecek faydaları toplumla paylaşılmasının sağlanmasıdır.
Ülkemizde enflasyonun ve hayat pahalılığının geldiği sonuç ortadadır. Ekonomi üç basamaklı enflasyon ile 1 yıl içinde yapılacak seçimler sonunda alınması gereken ekonomik önlemlerle bir de durgunluğa gidiyor. Hatta stagflasyon endişesinden bahseden ekonomistler bile var. Hayat pahalılığına akaryakıtın etkisi yadsınamaz. Ve fiyatların geldiği seviyeler toplumsal açıdan artık bir milli güvenlik sorunu oluşturma ihtimalini de ortaya koyuyor.