Türkiye enerji kaynakları açısından epey fakir sayılır.
Ama aslında bu durum, ülke açısından bir sorun sayılamaz.
"Nasıl yani? Hem enerjimiz yok, hem de bu bir sorun değil mi diyorsun?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Kaçamak cevap vermemi bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Evet, aynen öyle diyorum.
Yeraltı enerji kaynakları açısından fakir olmak, Türkiye için bir sorun değildir.
Çünkü çözümü olmayan konular sorun değil, sadece verili koşullardır. Siz verili koşullara göre kendi kendinize bir ayar çekersiniz, o kadar.
Bu arada ben size enerji konusunda neyin sorun olduğunu hemen söyleyeyim: Bu ülkenin enerjiye çok ihtiyacı var. Bu ihtiyaç giderek arıyor ve artacak. Durum böyle olduğu halde, sağlıklı, kalıcı ve güvenilir bir enerji tedarik sistemi kurulabilmiş değil. İşte enerjiyle ilgili gerçek anlamdaki sorunumuz tam da budur.
Peki bu sorun nasıl aşılır?
İşin çok fazla boyutu var. Biz en iyisi elektrik üzerinden ilerleyelim.
Çünkü enerji kaynaklarının tamamına yakınını elektrik cinsinden ifade ederek birbirleriyle karşılaştırabiliyoruz. Birbirleriyle ilişkilerini kurabiliyoruz.
Bir de elektrik şu anda Türkiye'nin enerji ihtiyacının ana nedeni sayılır. Çünkü hem kişi başına hem de toplam elektrik tüketimi artan Türkiye, yükselen talebi karşılayabilmek için sürekli elektrik üretim altyapısına yatırım yapma gereği duyuyor.
Bu arada akaryakıt sektöründe duruma bir göz atıp yeniden konumuza dönelim.
Şu anda Türkiye, doğalgazdan sonra en yüksek enerji ithalat faturasını petrol ve türevlerine ödüyor. Ham petrol ve motorin ithalatı, bunun içinde ciddi yer tutuyor.
Peki hiç akaryakıt sıkıntısı çekiliyor mu?
Hayır. Tamam, akaryakıt konusunda çoğumuzun bir yüksek fiyat, maliyet sıkıntısı olabilir. Ama mazotsuz, benzinsiz kalmıyoruz.
Bunu neye borçlu olduğumuz sorusunun cevabı çok basit: Tedarikçi çeşitliliği.
Türkiye'deki tek petrol rafinerisi şirketi olmasına rağmen Tüpraş bir tekel gibi hareket edemiyor. Çünkü akaryakıt ürünlerinin ithalatı sonuna kadar serbest. Tüpraş pahalı satıyorsa, onun rakibi konumundaki, yakın çevrede bulunan 70'ten fazla rafineriden biri de sizin işinizi görebilir.
Bunun Türkiye'nin sağlıklı, kalıcı ve güvenilir enerji tedarik sistemiyle ilgisi nedir? Tamam, şimdi oraya geliyoruz.
Türkiye’de şu anda en yüksek ithalat faturası ödenen enerji kalemi doğalgaz. Peki doğalgaz sıkıntımız var mı?
Bazen olabiliyor. Özellikle talebin yükseldiği kış aylarında.
Rusya, Azerbaycan ve İran olmak üzere üç farklı ülkeden dört farklı boru hattı üzerinden gaz getiriyoruz. Aslında doğalgaz ihtiyacı daha da artarsa, bunun karşılanma ihtimali, mevcut boru hatlarının kapasitesiyle sınırlı. Tabii bir de Cezayir ve Katar gibi ülkelerden sıvılaştırılmış doğalgaz getirebiliyoruz.
Burada sorun sadece boru hatlarının kapasitesinden ibaret değil. Söz konusu kapasitenin hangi ülkelerin gazıyla doldurulduğu da önemli. Tedarikçi üke sayısı sınırlı. Ya onlarla aranızda ciddi sorunlar yaşanır da, ihtiyacınız olan enerjiyi vermeye yanaşmazlarsa?
İşte böylesi sorunlarla karşılaşma ihtimalleri herhangi bir ekonominin kırılganlık düzeyini de belirler. Çünkü enerji, bir ekonominin istikrarı için olmazsa olmaz bir girdidir.
O halde Türkiye'nin önünde doğalgaz ihtiyacını karşılarken, elinde daha fazla seçenek bulundurmaya dönük hamlelere girişmesi, yatırımlar yapması şart.
Rus gazı taşıyacak Türk Akımı Gaz Boru Hattı ile Azeri gazı taşıyacak Trans Anadolu Gaz Boru Hattı (TANAP) projeleri en yakın yeni boru hattı yatırımları. Türk Akımı, mevcut Batı Hattı'nın (Balkanlar üzerinden Rus gazı getirilen ilk boru hattı) ikamesi olarak görülebilir. TANAP ise kaynak ülkeyi çoğaltmasa da kaynağın miktarını çoğaltacağı için, enerji tedariki sorununu azaltmada daha etkili bir proje sayılabilir. Üstelik Rusya’ya aşırı bağımlılığı (şu anda yaklaşık yüzde 60) aşağı çekmenizi sağlayabilir.
Evet, yukarıda da değinip geçmiştik, aslında doğalgazda boru dışında bir seçenek daha var. Daha fazla sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) ithal etmek. Doğalgazda tedarikçi çeşitliliğini en rahat artırabileceğiniz yer de orasıdır.
Çünkü derdiniz LNG satın almak ise artık tek tek tedarikçi ülkeler yerine, uluslararası sularda yüzer vaziyetteki kargo gemilerinin taşıdığı LNG'nin sahibi şirketlerle muhatapsınız. Bunlardan istediğiniz kadarının parasını ödeyip geminin rotasını kendi ülkenize çevirtirsiniz. Ha siz pazarlık gücünüze güveniyorsanız, uzun vadeli, kesintisiz LNG alımı için tercih edeceğiniz güvenilir tedarikçilerle de anlaşabilirsiniz. Her neyse…
LNG tedarikçi çeşitliliği sağlasa da, bu seçeneği kullanabilmenin önünde küçük bir sorun var. Getireceğiniz LNG'yi gazlaştırıp boru hattınıza verebilme imkanlarınız sınırlı. Çünkü LNG terminali sayınız birkaç adedi geçmiyor. Dünyanın bütün kargo gemilerini getirip LNG terminallerinizin önüne yığsanız bile bunu boru şebekenize aktarabilme kapasitenizin bir sınırı var.
İşte bu yüzden Türkiye LNG terminali sayısını hızla artıracak adımlar atmalı. Aslında Kolin Grubu'nun Ege kıyılarında bir LNG terminali kurma çalışması var. Ancak bugün devreye girse bile sorunu çözmekten uzak. Kaldı ki tamamlanmasına daha epey var. Acilen başka yeni LNG terminali yatırımlarının hayata geçirilmesi şart.
FSRU denilen yüzer LNG terminali işletmeciliği Türkiye için bir çözüm olarak gösteriliyor. Buna bir nevi yüzer LNG gazlaştırma tesisi diyebiliriz aslında. Ana doğalgaz iletim hatlarına yakın noktalara kurulup, gemilerle getirilen LNG'yi gazlaştırarak şebekeye verebilme imkanlarınız artacaktır.
Bu konuda yıllardır bazı çalışmalar olduğunu duyuyoruz. Ama Kolin'in projesinin ne kadar yavaş ilerlediği de ortada. O yüzden doğalgazda tedarikçi çeşitliliğini en kolay artırabileceğiniz biz çözüm yolu olarak LNG terminallerine dikkat diyoruz. Öyle üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, körfez geçiş köprüsü vs. gibi devasa projelerden daha düşük bir maliyeti olmasına rağmen neden bugüne kadar bir türlü bu terminallerin hayata geçirilemediği de sorgulanmaya muhtaç.