CHP’li Akın: İktidarımızda EPDK tam bağımsızlaştırılacak

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, iktidara gelmeleri halinde elektrik faturalarında sürprizle karşılaşılmayacağını, gaz ve petrol aramalarına devam edileceğini, yenilenebilir kaynakların daha çok destekleneceğini söyledi.

Enerji Günlüğü - Bir değişiklik olmazsa Türkiye Haziran 2023’te seçime gidiyor. Hükümetin enerji politikaları uygulamadan takip edilebiliyor. Peki muhalefet partilerinin enerji politikası var mı, varsa ne? “Altılı Masa” tabir edilen Millet İttifakı partilerinin yetkililerine sorduk. Ana Muhalefet Partisi ile başladık. CHP Enerji Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, Ahmet Akın, yükselen doğalgaz ve elektrik faturalarından hidrokarbon aramalarına, çatı GES’lerden jeotermale, biyokütle santrali adı altında çöp ithal edilmesinden EPDK’nın bağımsızlığına pek çok konudaki politikalarını Enerji Günlüğü’ne anlattı.

Türkiye’de şu anda enerjide en önemli sorun nedir?

Türkiye’de enerjide şu anda en önemli sorun AKP iktidarıdır. İktidarın yanlış, plansız, programsız politikalarıdır... Bu yüzden vatandaşlarımız enerji buhranı yaşıyor. Buhran; elektrik fiyatlarının, doğalgazın, mutfak tüpünün, kısacası vatandaşımızın en temel ihtiyacını artık ödenemez duruma gelmesinin sonucu. Bu politikaların yanlışlığı nedeniyle fiyatlar pahalanıyor. 

SİYASETİN ENERJİSİ RÖPORTAJ DİZİSİNDEKİ DİĞER RÖPORTAJLAR:

SAADET PARTİSİ / İBRAHİM ÖNAL: YENİ HİDROELEKTRİK SANTRAL YAPILMAYACAK 

CUMHURİYET HALK PARTİSİ / AHMET AKIN: İKTİDARIMIZDA EPDK BAĞIMSIZLAŞACAK 

DEVA PARTİSİ / CANDAN KARLITEKİN: UCUZ ENERJİ İÇİN ENFLASYONU DÜŞMELİ 

GELECEK PARTİSİ / MEHMET F. ARSLAN: DEPOLANMIŞ ELEKTRİĞE ALIM GARANTİSİ VERİLECEK 

DEMOKRAT PARTİ / ALİ ARİF AKTÜRK: ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ KURULU OLUŞTURULACAK 

İYİ PARTİ / ÜMİT ÖZLALE: İYİ PARTİ NÜKLEERDEN YANA AMA AKKUYU'YA KARŞI 

Peki nedir yanlış olan?

Yenilenebilir enerjiye, dışa bağımlı olmadığımız yatırımlara yeteri kadar destek verilmedi. Mış gibi yapıldı. Sonunda dışa bağımlı, fiyatların çok yüksek olduğu bir noktadayız. Üstüne üstlük neredeyse tamamı özelleştirilmiş sektör vatandaşı müşteri gibi gördü ve sonuç pahalılık. Bir özel şirket kâr amaçlı hareket eder. Kamunun rolü net belli değilse bütün fiyat, zam, sıkıntı vatandaşın sırtına biner.

Siz yönetime gelirseniz nasıl çözeceksiniz?

Plansız, programsız enerji politikaları nedeniyle neredeyse tamamı özelleşmiş, kamunun rolünün ortadan kalkmış olduğu bir sistemde, insan hakkı olan enerjiye ulaşmanın neredeyse zor olduğu, faturaların ödenemez durumda olduğu bir noktaya geldik. Türkiye’de enerji faturaların bu kadar yüksek olmasının en önemli nedeni kamunun rolünü ortadan kalkmış olması. 85 milyon nüfusumuzun 85 milyon müşteri olarak gösterilmesi.

Kamulaştırma mı yapacaksınız peki?

Enerjide kamunun rolünün net belli olması lazım. Dağıtım şirketine gerekli denetimleri yapmazsanız, kendisi istediği gibi at koşturursa, “Efendim yandaş şirketlerdir, nasılsa kazanıyorlar, saraya da yakın…” vs. deyip vatandaşı elektrik dağıtımdan mahrum ederseniz burada kamunun rolünü hiçe saymış olursunuz. Bu kurallar aslında sözleşmelerde var. Ancak bunları denetleyen yok. Bunların üzerine giden yok, ceza da yok.

Çözüm formülünüze gelirsek...

Biz şunu söylüyoruz: Asgari enerjiye erişim, temel bir insan hakkıdır. Doğal bir haktır. Temel bir hak olan enerjiye ulaşım hakkı kapsamında enerji faturalarını ödeyemeyen vatandaşlarımızın kış aylarında elektrik ve doğalgazı kesilmeyecek.

Bunun örneği var mı?

Çok yerde var. Mesela ne yapılıyor, insanların asgari yaşam standartlarını sağlamaları için bir voltaj düşüklüğü uygulanıyor ve insanlar kendi temel ihtiyaçlarını bir şekilde karşılayabiliyor. Bunu biz de yapacağız. Biz kamunun rolünü, vatandaş nezdinde şirketlere hissettireceğiz. Gerekirse kurallara uymayan şirketlerin işletme haklarını feshedeceğiz.

Voltaj düşürme meselesini biraz açar mısınız?

Bütün dünyada, gelişmiş ülkelerde var bu. Eğer insan hakkıysa enerjiye ulaşılması, ödenebilir şartlarda olması gerekiyorsa; o zaman vatandaşın parası yok diye karanlığa mahkum edilemez. Bu kadar. Ne yapılır? Bir uyarı anlamında voltaj düşüklüğü yapılır. Başka ne yapılır? Bir enerji fonu aracılığıyla sistem oluşturulur ve bu sistem üzerinden o enerji faturaları ödenir.

İletişim alanındaki ‘Adil Kullanım Kotası’ benzeri bir uygulama mı bu?

Evet, onun gibi. Ama bir insan hakkı olduğu için, bunu bir şekilde devlet olarak yerine getirmeniz gerekiyor. Biz bunu yapacağız. Dünyanın bütün ülkelerinde kullanılıyor bu yöntem. Aynı zamanda kademeli tarife var. Kademeli tarife sosyal tarife olmalı. Bunu biz defalarca söyledik. Elektrikteki kayıp, kaçak oranları düşürülerek faturalara yansıtılan kayıp kaçak yükü aynı oranda azaltılmalı. Ancak yapmıyor.

Ne yapılması lazım?

Enerjide arz güvenliğini sağlayıp düşük maliyetli elektrik enerjisine ulaşmak için etkin bir piyasa yapısına ihtiyaç var. Bu etkin piyasa yapısını da biz kuracağız. Kamunun denetimdeki etkinliğini artıracağız. Siyasette enerji bir tercih. Siz bu tercihi vatandaştan yana mı kullanacaksınız, yoksa şirketlerden yana mı? Şu anda iktidar bunları şirketlerden yana kullanıyor. Vatandaşı da bir müşteri gibi görüyor. Şirketlerin sadece parayı alıp, yatırım yapmadan bunu başka noktalara kanalize etmeleri; sonunda faturaların yükselmesine, enerji hatlarındaki teknolojik bakımların yapılmamasına, alt yapının bozulmasına neden oluyor.

Enerji arz güvenliği için başka ne yapılacak?

Şunu hep söylüyorum Türkiye’nin en büyük enerji kaynağı, enerji verimliliği. Onun için; önce kendi kurumlarımızdan, hatta enerji bakanlığından başlayarak, ödül mekanizmalarını da çalıştırıp verimliliği teşvik etmek zorundayız. İkincisi bizim güneş potansiyelimiz çok yüksek ve bunu her alanda kullanmak zorundayız. Bütün bunları içeren enerji politikalarımızı, ‘21. yüzyılda Enerji Modellemesi’ adı altında oluşturduk. İlk 90 günde, 180 günde, 360 günde neler yapacağımıza dair planlarımız hazır.

Enerjide çözümü en zor konu nedir?

Türkiye’nin enerjide çözülemeyecek hiçbir sorunu yok. Etkin bir piyasa yapısıyla, yerli doğal kaynaklarımıza öncelik verildiği, insanların kendi gelirlerine göre ödeme koşullarına sahip olacağı bir piyasa yapısıyla vatandaşımızın önüne çıkacağız ve faturalar ödenebilir noktada olacak. Global eğilimlerle uyumlu, yerel dinamikleri gözeten bir enerji politikası tasarlanacak ve bizim iktidarımızda uygulanacak. Bütün sektör, regülasyonları yapan, düzenleyen ve sıkı denetimlerle sistemin doğru çalışmasını sağlayan bir otoriteyi hissedecek.

Kamudaki mevcut kurum ve kuruluşlarla mı?

Kamu santrallerini yöneten Enerji Üretim AŞ (EÜAŞ), tam kapasiteyle çalışacak ve elektrikte kamunun elini güçlendirecek. EÜAŞ’ın şu anda fiyat belirlemede etkin bir yapısı yok. Mevcut hidroelektrik santrallerin kapasite artırımına, verimliliğine yönelik yatırımları ivedilikle hayata geçireceğiz. EPDK’ya bakıyoruz, tamamen teslim olmuş. EPDK baştan aşağı yenilenecek, olması gerektiği gibi, bağımsız bir yapıya kavuşturulacak. Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (TEDAŞ) özel elektrik dağıtım şirketlerinin denetimini yapmak zorunda. Yapıyor mu? Yapmıyor. Neden? Siyasi baskı var. Yaptırılmıyor. Bu yapılacak. Dışa bağımlılığımızı azaltmak için de yerli yenilenebilir teknolojilere yapılan yatırımlar teşvik edilecek.

Keşfedilen doğalgaza dair düşünceleriniz?

İktidarın dediğine göre bizim günlük 300 milyon metreküp doğalgaz tüketimimiz var ama buradan günde 10 milyon metreküp çıkacak. İkisini kıyaslayın... Onun için birincisi bizim tüketimimizin yüzde 15’i kadar depolama kapasitemiz ve potansiyelimiz olmalı. İkincisi, uluslararası kontratlarımızı tekrar gözden geçirip orta ve uzun vadeli planlarımızı ülkemizi doğalgaz sıkıntısına sokmayacak şekilde yapmamız lazım. Diğer destinasyonlarda, farklı anlaşmalarla tedarik kaynaklarımızı çeşitlendirmemiz lazım.

Sismik araştırma ve sondaj gemileri filosuna nasıl bakıyorsunuz?

Tabii ki 1 metreküplük doğalgaz bile ülkemizin kaynağı, zenginliği. Bizler de bunu daha ciddiyetle, daha sağlam bir altyapıyla ve daha donanımlı, liyakatlı ekiplerle devam ettireceğiz.

Tam dünya kömürle vedalaşıyor derken bugün tekrar kömüre dönüş gözleniyor, ne diyorsunuz?

Dünyada böyle söylemler oldu ama şu anda bütün ülkelerde yenilenebilire, güneşe doğru büyük bir atılım var. Mevcut kömür santrallerinin biraz daha devam etmesiyle ilgili bazı açıklamalar var ama dünyada “kömüre dönüyoruz, artık onu kullanacağız” diye bir şey söz konusu değil. Dünyada daha çok bürokrasiyi azaltan, daha farklı sistemlere yönelinecek. Mesela yeşil hidrojene şu anda hız verildi. Bazı ülkeler nükleer santrali yeşil enerji saymak adına konuşmalar yaptılar. Almanya’nın bazı bölgelerinde kömürün tekrar kullanılması gerektiği söylenildi. Ama böyle bir karar alınmadı. Çünkü sonuçta bütün ülkelerin Paris İklim Anlaşması ve karbon salınımıyla ilgili taahhütleri bulunuyor.

Siz gelirseniz ne yapacaksınız bu konuda?

Biz ne yapacağız derseniz, bizim de kömür potansiyelimiz var. Özellikle Zonguldak bölgesinde zengin kömür yataklarımız var. Biz kendi öz kaynaklarımızı kullanmak isteriz.

Biyokütle enerji santrali adı altında çöp ithalatı yapıldığı eleştirilerine ne diyorsunuz?

Özellikle çöp ithalatında bir açık delik bularak burada vatandaşımızı çöp dağlarıyla baş başa bıraktılar. Biyokütle santralleri tabii ki yapılabilir, yapılıyor ve yapılacak da. Ancak bunu istismar ederek değil... Biyokütle santrallerinde işin esası kendi atığımızı değerlendirmektir. O zaman bu ‘yenilenebilir enerji’ olarak tanımlanabilir. Geldiğimiz noktada diğer ülkelerin çöplüğü haline gelmenin ne anlamı var? Bence doğru değil.

Jeotermale nasıl bakıyorsunuz?

Türkiye jeotermal kaynaklar bakımından çok zengin bir ülke. Isıtma ve soğutmada jeotermal kullanılabilir ve kullanılmak zorunda. Potansiyelimizin 100 bin MW’nin üzerinde olduğunu biliyoruz. Ama ülkemizde maalesef büyük bir denetimsizlik var. Çıkardığınız jeotermal akışkanı ısısından yararlandıktan sonra reenjeksiyon yöntemiyle yine yeraltına, geldiği yere gönderirsiniz. Ama ne yapıyor bazıları? Az enerji harcamak için jeotermal akışkanı yeraltına geri göndermekten imtina ediyorlar, bu da çevreyi bitiriyor.

Sizin modelinizde iş dünyası nasıl bir fiyatlama mekanizması görecek?

Sanayicinin üzerine binen zamları biliyoruz. Sanayiciye zam demek, size de direkt olarak zam, pahalılık demek. Yani enerji faturalarının yüksekliği otomatikman vatandaşın filesine zam demek. Özellikle sanayicimizin kendi elektriğini üretmesini destek ve hibelerle teşvik edeceğiz. Buna mecburuz. Amaç şu: Özellikle sanayicimizi rekabet edebilir ve uluslararası şartlarda elini kolaylaştırabilir noktaya getirmek zorundayız.

Ne yapacaksınız peki?

Sanayi tarifesinde farklı uygulamalar yapacağız. Sanayicimiz enerji faturalarında sürprizlerle karşı karşıya kalmayacak. Şu anda Türkiye’de üreticimizin, sanayicimizin en büyük sıkıntısı enerji fiyatlarındaki bilinmezlik, öngörülemezlik ve istikrarsızlık. Bunu ortadan kaldıracağız ki; sanayicimiz yeteri kadar üretim yapsın, büyüsün, istihdamı artırsın ve ülke kalkınsın.

Mehmet KARA – Enerji Günlüğü