SABİHA KÖTEK
İstanbul dört gün boyunca dünya enerji devlerine ev sahipliği yaptı. Enerji sektörünün en önemli etkinliği olan ve bu nedenle 'Enerji Olimpiyatları' olarak da anılan 23. Dünya Enerji Kongresi'nde enerji sektörü tüm yönleriyle değerlendirildi.
Kongrenin en dikkat çekici yanlarından biri bence petrol konusunda yapılan değerlendirmeler ve öngörülerdi. Yenilenebilir enerjinin tüm dünyada önü alınamaz bir hızla gelişimini sürdürmesi ve iklim değişikliği kaygılarının pratik önlemlere doğru yol alması temel nedenleriyle şimdiye kadar enerji dünyasının aslanı olan petrolün yeleleri epey kırpılmış görünüyor.
Öyle ki, OPEC Genel Sekreteri Muhammed Barkino, katıldığı bir panelde tam üç defa kendilerini en çok kaygılandıran şeyin devletlerin, kurum ve kuruluşların petrole karşı ayrımcı politikalar izlemesi olduğunu vurguladı. Yani petrol tarafında bu konuda ciddi bir kaygı var. Bir zamanlar diğer enerji kaynaklarını ezip geçen petrol, daha temiz ve ucuz enerji kaynakları karşısında ikinci plana atılmamak için uğraşıyor.
Petrol dünyasında bununla bağlantılı ilginç bir gelişmenin daha sinyalleri Kongre'de çok net görülebiliyordu; Büyük petrol şirketleriyle zengin petrol kaynaklarına sahip ülke siyasilerinin yolları yavaş yavaş ayrılmaya başladı.
OPEC gibi kuruluşlar ile petrol zengini ülkeler 'mesele fiyat değil piyasayı dengeye getirmek' sözünü dillerine dolayıp gelecekten çok 'umutlu' olduklarını dile getirirken, Shell, Total, BP, Lukoil gibi büyük petrol şirketleri ihtiyatlı da olsa başka telden çalıyorlar.
Doğaları gereği rakamları esas alan ve kar odaklı petrol şirketleri bu konuda daha gerçekçiler ve fedakarlıklarının sınırı karlılık oranlarının sınırları kadar. Total Başkanı Patrick 'in çok güzel ifade ettiği şekliyle şirketler biraz 'bencil'ler.
Şirketler, çok net bir şekilde bu koşullarda petrol yatırımlarını azaltmak zorunda olduklarını ve yatırımlarını yenilenebilir enerji ve depolama gibi yeni yükselen trendlere yönlendireceklerini ifade ediyorlar.
Bir de bu ayrışmaya OPEC gibi kuruluşların artık her söylediğini yapmak zorunda hissetmeyen ülkelerin yarattığı ayrışmayı da eklemek de mümkün tabi.
50 Dolar seviyelerine geldi diye neredeyse sevinilen ve son derece dalgalı seyreden petrol fiyatlarındaki gerilemenin, küresel arz fazlası ve zayıf talebinden kaynaklandığı genel kabul gören bir görüş. Ama Kongre'de arz fazlası konusunu en titiz mercek altına alan kesimlerin başında gelen finans dünyasından farklı açıklamalar yapıldı.
ING Group Dirençli Enerji Altyapısı Finans Bölümü Başkanı Jeroen Van der Veer, petrolün aşırı üretiminin dünyadaki petrol tedariğinin sadece yüzde 2-3'ünü ifade ettiğine ve bu fazladan depolamanın dünya ihtiyacının sadece üç gününü karşılayacak kadar olduğuna dikkat çekti. Üstelik S. Arabistan dışında tüm ülkelerin maksimum düzeyde üretim yaptıklarını da belirterek, böylesi bir ortamda fiyatların çok dalgalı olacağını kaydetti.
İstanbul görüşmelerinde ısınma hareketleri yapan OPEC üyeleri, üretimi günlük 33 milyon varil ’den 32,5 milyon varile düşürme kararını 28-29 Ekim ve 30 Kasım günü Viyana’da yapacak olan toplantıda kesinleştirecek. Ama böylesi ayrışmaların ve enerji piyasasındaki dönüşümün olduğu bir dönemde ne kadar netlik sağlanabileceği ve dahası bu netliğin ne kadar işe yarayacağı son derece bulanık bir konu.
Evet, petrol önümüzdeki bir on yıl daha kullanılmaya devam edecek. Hala enerji ormanının aslanı olarak ortalarda salınacak ama her geçen gün güçten ve gözden düşerek, yeleleri kırpık, ürkek ürkek salınacak.
Sabiha KÖTEK - Enerji Günlüğü