Enerji Günlüğü - IEA Başekonomisti Fatih Birol, enerji güvenliği ve iklim değişikliğinin dünya enerji piyasalarının iki ciddi stres noktası olduğunu söyledi.
Fatih Birol TÜSİAD IEA World Energy Outlook 2014 Türkiye Raporu açıklanması toplantısında yaptığı konuşmada, dünya enerji piyasalarının iki ciddi stres noktası olduğunu ve bunların da enerji güvenliği ve iklim değişikliği olduğunu söyledi.
Şu andaki enerji piyasalarına bakıldığında esasında her şey yolunda, sorun yokmuş gibi göründüğünü, ama önümüzdeki süreçte ciddi bir baş ağrısı yaşanabileceğini belirten Birol, " Mesela petrol fiyatları 65 dolarlara kadar düştü, yeteri kadar petrol var, sorun yokmuş gibi görünüyor. Ancak önümüzdeki bir kaç yılda Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki sorunlara baktığımızda çabucakçözülemeyeceğini düşündüğümüz için ciddi bir baş ağrısı olabielceğini düşünüyoruz. Rusya ile Ukrayna arasındaki sorunlar, doğalgazda da arz güvenliğinin ciddi bir sorun olduğunu hatırlatıyor. Ukrayna Rusya krizini üçüncü defa yaşıyoruz. 2006, 2009 ve bugün. Bu arz güvenliğinin hala sorun olduğunu gösteriyor. Enerji güvenliğinin üst sıralara tırmanacağını bize söylüyor. Enerji stratejilerinin nasıl yapılması gerektiğine dair ipuçları sunuyor." dedi.
ALIŞKANLIKLARIMIZA ARTIK ALLAHAISMARLADIK DEMELİYİZ
Gaz emisyonlarının geçen yıl yine yüzde 2.6 büyüdüğünü ve dünyadaki ısının 3.6 santigrat artmasına yol açacak bir yörüngeye oturttuğuna dikkat çeken Birol, bunun da içinde bulunduğumuz dünyadaki hayat alışkanlıklarımıza yavaş yavaş alllahaısmarladık dememiz anlamına geldiğini belirtti. Birol, "2015'te Paris'te Dünya başkanları bir araya gelecekler. İklim değişikliği konusunda bağlayıcı bir anlaşma yapma ihtimali uzak değil. Bundan bir ay kadar önce bence tarihi sayılabilecek bir açıklama geldi Pekin'den. bu ABD Başkanı Obama ile Çin Başkanı'nın hem ABD'nin hem de Çin'in iklim değişikliğiyle ilgili çok önemli taahhütler yaptığını gösteren bir açıklama. Bu Paris Zirvesi'ne çok politik bir momentum kazandtırdı. Bundan önce AB ülkeleri de 2030 yılında karbon emisyonlarını yüzde 40 azaltacaklarını taahhüt etmişlerdi. Bu üçünü bir araya getirirsek, Çin, ABD ve AB önemini daha iyi anlarız." dedi.
Bugün gelişmekte olan bazı ülkelerde enerji talebinin çok hızlı büyüdüğü ülkelerde fosil yakıtlara, kömür, gaz petrol tüketicilerine çok ciddi sübvansiyonlar uygulandığını ve bu yolla hükümetlerin karbon emisyonunun artmasını ve enerjinin israflı şekilde kullanılmasını teşvik ettiklerini belirten Birol, bu uygulamaların Ortadoğu, Rusya ve Çin'degörüldüğünü söyledi.
YAKIT VERİMLİLİĞİ STANDARTLARI BAŞLADI
Avrupa'da ise durumun farklı olduğunu belirten Birol, " Avrupa'da elektrikli cihaz kullanımı arttı ama elektrik tüketimi azaldı. Bu enerji verimliliğinden kaynaklanıyor. Şu anda trafiğe çıkan her 4 arabadan üçü artık yakıt standartlarına uymak zorunda. Yakıt vermliliği standartları Japonya ile başladı Avrupa ile devam etti, ABD gündeme aldı, Çin ve Hindistan da aynı konuya yöneldi." dedi.
ÇİN'DE ENERJİ TALEBİ YAVAŞLAYACAK
Çin'de enerji talebinin yavaşlayacağını ve bunun da tüm ülkeleri etkileyeceğini söyleyen Birol, bu yavaşlamanın nedenlerini ise şöyle ifade etti:
"Birincisi enerji verimliliği konusunda bütün dünyada tek bir ülke seçmem gerekirse, büyüklüğü ve yaptıkları açısından bunu en fazla iten ülke Çin Halk Cumhuriyeti. Hem yeni politikalar koyup hayata geçirme ve sonuçlarını takip etme açısından çok eski ve ağır bir sanayiye sahip olduğu için enerji verimliliği konusunda çok iyi hamleler yapıyor. Bu birinci neden. İkicnisi ekonomik büyüme yavaşlıyor. Daha da ötesi, enerji yoğun ekonomiden daha hafif bir ekonomiye doğru geçiş yapmaya çalışıyor.
Üçüncüsü ise demografik bir şey. Çin'deki nüfus artışı 4-5 yıl sonra zirveyi görecek, sonra düşüş öngörüyoruz. 5-6 yıl sonra nüfus da azalmaya başlayacak. Enerji verimliliği, ekonomik gelişmeler ve demografik hareketlerin etkisiyle yaşanacak değişim tüm dünyayı etkileycek."
Mehmet KARA