Ne oluyor? Ne kuşatması? Bunlar, yazının başlığını görür görmez akla gelebilecek ilk sorulardan bir kaçı.
Aslında Rosneft`in 40 milyar dolar devlet kaynağı kullanacak olmasının anlamını ele alacağız. Ancak önce bir durum değerlendirmesi; nereden nereye geldik, bunu görmeden meselenin doğru anlaşılması zor.
Enerji silahının acımasızca kullanılması
Rus lider Vladimir Putin`in baskın karakterinin şekillendirdiği Rus ideoloji pratiği son 10 yıl boyunca enerjiyi dosta düşmana karşı hep bir silah olarak kullandı. Hem de pervasız bir şekilde. Üstelik bu silahın önemli bir kısmı da Türkmenistan ve Kazakistan`dan ucuza kapattığı enerji kaynaklarıydı.
Bire aldı beşe sattı, bu da yetmiyormuş gibi gücünün acıtıcılığını tattırmak için dondurucu kış soğuklarında bile vanayı kapatmaktan çekinmedi. Artık söylemde klasikleşmiş olan 2006 günlerine gitmeye gerek yok, az geriye dönüp hatırlayın birkaç sene önce Ukrayna`daki dondurucu kış günlerini. Dondurucu soğuklar başlayınca insanların sokakta ölmesi yetmemiş gibi Rusya da gazı kısmıştı.
Rusya enerjiyi işte tam da böyle kullandı. Güvenilmez bir partner oldu hep. Tehlikeli bir dost oldu.
BATI`NIN HAREKETE GEÇMESİ
Böylesi bir güvenilmez dostluk yerine açıkça düşmanlığı tercih eden Batı Bloku sonunda kendi hamleler dizisini başlattı.
Bakmayın siz Kırım`da şu an Rusya`nın birkaç boy önde koştuğuna. Batı şu an ne Karadeniz`de ne de Kırım da önde koşmaya oynamıyor. Bütün stratejisini Rusya`nın nefesini kesmek üzerine kurmuş durumda.
20. yüzyılın hikâyesine bakarsak özellikle ABD`nin neden böyle bir stratejiyi tercih ettiğini anlarız. ABD`nin atom tekelini kısa sürede ortadan kaldıran Sovyetler işi o kadar abartmıştı ki, neredeyse ABD`nin iki katı nükleer silah üretti. Hem de hiç birini kullanmayacağı halde.
Devasa bir karasal alan. Jeopolijik geçişleri kuşatılmış ve ticari geçişleri çok zayıf. Böylesi bir ülke yemedi içmedi nükleer füze yaptı.
Batı ne yaptı Rusya`ya karşı? Aslında hiçbir şey. Kumdan kale gibi yıkılışını seyretti bir anlamda. Tamam, kuşatma açısından birçok şey yaptı ancak Rusya`nın kaba kuvvet bileşimine aynı mantıkla karşılık vermedi. Aksine Rusları Afganistan gibi bir batağa sürüklediler. Uzak mesafelere gereken lojistiğin maliyetleri altında Sovyetlerin parçalanışını hızlandırdılar.
Sonra seçilmiş biri geldi, tek bir dokunuşla, devasa bir imparatorluk tek bir kâğıttan kule gibi darmadağın olup tarihin çöplüğüne kendiliğinden gitti.
Şu an durum ne? Batı`nın bir Gorbaçov`u eksik.
ABD, konvansiyonel güçlerini merkeze çekti. Bu çok önemli. Şu günlerde Ortadoğu vs. tartışmalardan dolayı her iki cümlenin birinde ABD`nin geçmesi, ABD`nin kendi içine yönelik bu hamlesinin kavranmasını zorlaştırsa da böyle bir gerçek var.
Tıpkı 35 yıl kadar önce Toyota saldırısı karşısında direnme imkânı kalınca Mortgage`ı icat ettikleri gibi bugün de kendi içlerinde güçlenme stratejisine döndüler . Konvansiyonel askeri harcamaları kısarken şeyl gazda sessiz bir devrim de gerçekleştirdiler. Yeni bir istihdam alanı ve ekonomik hareket sahası yarattılar. Yenilenebilir enerjide ise devasa istihdam rakamlarına ulaşmış durumdalar.
Daha da önemlisi Rusya`nın Avrupa karşısındaki en büyük silahını boşa çıkaracak konuma geldiler. Sembolik nitelikteki bir tanker petrol ihracatı ile de gereken mesajı verdiler dünyaya.
Peki mesaj ne?
Ey dünyalı, korkma. Artık 1973`ün koşullarında değiliz. Ben buradayım ve gerekirse petrol ihracatı bile yapabilirim. Kimse Rusya`ya gebe değil, Rusya enerjinin tek patronu değil. Mesaj çok net. Mesajı alan AB de zaten Rusya`ya yakın duruşunu değiştirerek karşılık verdi kısa sürede.
KUŞATMA BAŞLIYOR!
İşte Rusya kuşatması tam da bu koşullarda geldi. Ukrayna`da ortamın bir anda gerilmesi, Kiev`deki siyasi kaos ve Kırım meselesi tamamen bir kurgudur. ABD`nin köklü bir çözüm gerektiğini düşündüğü Rusya`yla ilgili hesaplaşmanın fitilidir sadece.
Rusya şu an hiç olmadığı kadar kuşatılmış durumda.
Türkiye`nin iç gündemi dış politikanın sağlıklı takibini engellediği için bir takım gelişmeler hep gözden kaçıyor. Bir kere Rusya`nın sürekli tekrarladığımız gibi devasa kıtasal alanı merkezi güçle kontrol edebilmesinin tek şartı devlet kasasının daima fazla verebilmesine bağlı. O da illa ki petrol gelirlerine. Rusya`nın dış ticaret dengesi kazara "0" bakiye versin, siz o zaman seyreyleyin gümbürtüyü...
Ki ABD`nin planı da aslında tam bu. Şu an Rusya`yı uluslararası sistem içerisinde sorunlu bir ülke konumuna taşırken Batı Bloku`nu da tek çatı altında topladı. Almanya bile ABD ile hareket ediyor. Ki Almanya Rus enerji ihracatının can damarıydı. Hala da öyledir. Almanya`nın enerji ithalatı durmayacaktır ama politik olarak da Putin`e verdiği destek kesilmiş durumda.
Malezya uçağının düşüşü bahane edilerek başlatılan ambargo kampanyası genişlerken siyasi etkilerin yanında Rus ekonomisindeki ilk makro ekonomik etkilerini de göstermeye başladı.
ROSNEFT`E 40 MİLYAR DOLAR, YA SONRA?
Rosneft, mevcut durumunu koruyabilmek ve ambargo karşısında direnebilmek için gereken yatırımlara lazım olan kaynağı Putin`den istedi. Putin de yegane silahını ayakta tutabilmek için 40 milyar doları "Al, ananın ak sütü gibi helal" diyerek Rosneft`e ayırdı.
Bu para doğal olarak ekonomiden çekilip Rosneft`in harcamalarına bloke olacak. Devasa bir rakam. Bu kadar paranın ekonomiden çekilmesi demek Rusya`nın ekonomisinin önemli ölçüde daralması demek.
Şunu belirtelim hemen; bu tür yatırımlar otonom yatırım olarak ekonomiye ivme kazandırır ancak Rusya özelinde otonom yatırımların çarpan etkisinin işlemesi mümkün değil. İşlese Sovyetler 12 bin tane nükleer bomba yaparken işlerdi. İşlemesi için Pazar kavramının coğrafi olarak mümkün olması lazım. Ancak Rusya coğrafyası makroekonomik çarpan mekanizmasını işletmeye müsait değil. Üstelik devletin kazancının önemli bir kısmının üç beş kartel arasında bölüştürüldüğü de hesaba katılınca durum daha da karmaşıklaşıyor.
Ambargo sanılandan daha sert bir etki yaratmış olmalı. Asıl etkiyi ise yılsonunda petrol/doğalgaz ihracat bakiyesinde göreceğiz. Ki tahminler Rusya için pek de iç açıcı görünmüyor.
RUSYA`NIN MERKEZİ YAPISI RİSK ALTINDA
Enerji ve ambargo, şu an yakından gözlemlenen konular. Ancak Rusya`nın başını ağrıtan daha köklü konuların varlığı da gözden kaçmıyor.
Bir kere Rusya`yı biliyorsunuz, Putin ve birkaç kartel arasında bölüştürülmüş bir ülke. Mafyası da cabası. Şimdilerde çok sesi çıkmıyor ancak devlete paralel varlığının ne zaman başkaları ile iş tutar hale geleceğinin bilinmezliği ortada.
Diğer konu ise özerk bölgeler meselesi. Son günlerde özellikle Sibirya`da bağımsızlık talepleri artıyor. Her ne kadar Rusya Kırım`ı kazanmış gibi görünce de ülkenin doğusundaki huzursuzluk artıyor.
Yakında uluslararası kamuoyu Rusya`nın doğu bölgelerinde yeni tartışmalar ve plebisit gibi konularla meşgul olmaya başlarsa şaşırmamak gerekir. Bu konuya eklenmesi gereken bir husus daha var. O da Rus kıtasal alanının jeopolitik değeri düşük bir bölgesi olarak görülen Lenaland meselesi. Lena Irmağı`nın doğusu geleceğin problem kaynaklarından birisi.
MOSKOVA`DAKİ TEHLİKE
Rusya`da bugünlerde Moskova merkezli hareketlilik olduğuna ilişkin duyumlar artmakta. Enerji gelirlerinin düşmesi, Kırım sonrası batının olası istihbari faaliyetleri gibi sebeplerle Putin doğrudan Moskova`nın tahkimatını artırmış durumda. Putin`in direkt Moskova`ya yeni askeri taburlar getirerek şehrin askeri tahkimatını artırdığına ilişkin bilgiler geliyor.
Putin, bizzat evinde huzursuz. Bir şeyler olacak beklentisi yükselmiş durumda.
Benim fikrim ise durduk yerde diyebileceğimiz bir zamanda Ukrayna`da tansiyonu yükselterek Kırım`ı kendi elleriyle Rusya`ya teslim eden Batı`nın direkt Moskova`yı hedeflediği şeklinde.
Uzlaşmaz ve geçimsiz bir Rusya yerine Batı`ya entegre olmuş ve geçinilebilir bir Rusya dünya barışı için daha mantıklı görünüyor. Batı`nın böyle bir siyasetin içinde olduğunu düşünmekteyim.
Bu yüzden de Putin`in imajını daha da geçimsiz birine dönüştürmek için Batı kanımca Kırım`ı altın tepside sundu Rusya`ya. Karşılığında da tabii ki Moskova`yı istiyor.
Putinsiz bir Moskova...
(1) Gözden kaçtığı aşikar ancak Obama`nın Arap Baharı Süreci`nde ABD`yi sessiz sedasız alıp evine götürdüğünü unutmamak gerekir. Şu an Neoconların IŞİD üzerinden ABD`yi yeniden sahaya sürme çabaları ise özel bir tartışma konusu. Burada buna girmek yazıyı daha da uzatacağı için detaylara girilmemiştir.
(2) Morgtage`nin ortaya çıkışı ABD ekonomisinin Toyota rekabetine dayanamamasıdır. İç tasarrufların daha da dışarı gitmesini önlemek için 1980`lerde Mortgage sistemi uygulamaya konmuştur. Başarılı olmuştur da uzun bir süre. Şimdiki yenilenebilir enerji yatırımları da aynen buna benzer bir stratejidir. ABD, 2008 Krizi`ni yenilenebilir enerji ile aşmaya çalışmaktadır ve sırf bahsedilen istihdam artışı rakamları bile bunda epey yol aldıklarını göstermektedir.
(3) Kuşatmaya şimdilik katılmayan en önemli ülkenin Türkiye olduğunun da altını çizelim. Oysa ki bu kuşatma Rusya`ya karşı en çok Türkiye`nin elini güçlendirmektedir.