Alkin'e göre kur BOTAŞ’ın döviz alımıyla arttı

Enerji Günlüğü - Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, geçtiğimiz hafta yaşanan kur artışlarının arkasında manipülasyon...

Enerji Günlüğü - Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, geçtiğimiz hafta yaşanan kur artışlarının arkasında manipülasyon değil, BOTAŞ’ın yaklaşık 5 milyar dolarlık döviz alışı yapması ile doların tüm para birimleri karşısındaki değer artışının yattığını söyledi. 

Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, dövizdeki yüksek dalgalanmalarla buna karşı ekonomi yönetiminin aldığı tedbirleri değerlendirdi. Piyasalardaki hareketliliği, arkasında manipülasyon aramak yerine sağlıklı piyasa tepkileri olarak kabul etmek gerektiğini belirten Prof. Dr. Alkin, “Döviz kuru dalgalanmalarının sebebini manipülasyonda aramadan önce, ülke ekonomisinde bu tür dalgalanmalara yol açacak kırılganlık var mı yok mu diye bakmak lazım. Ki böyle bir kırılganlık var. İşsizlik ve enflasyon yüksek, sanayi üretimi kırılgan. Bu arada ülkenin ciddi dış kaynağa ihtiyacı var” dedi. 

“TÜRKİYE’NİN HİKAYESİ KABUL GÖRMÜYOR”

Ekonomik ve finansal göstergelerdeki olumsuzluklara rağmen Türkiye’nin dış dünyaya yansıttığı hikâyenin küresel anlamda kabul görmediğine dikkat çeken Prof. Dr. Alkin şöyle konuştu: “Sadece inşaat yaparak geleceğe doğru yürümeye çalışan bir ülkenin hikâyesi tabii ki çok zengin bir hikâye değil. Zaten ekonomik açıdan kırılgan durumdayken, üzerine bir de diplomatik ve siyasi gerginlikler geliyor. İşte tüm bunlar, S400 füzelerinden başlamak üzere kırılganlığı arttıran üç dört ilave talihsiz gelişmeyle birleşince istenmeyen durumlar yaşanıyor.”

BOTAŞ’IN DOLAR ALIMLARI ETKİLİ OLMUŞ

Geçen hafta perşembe günü yayınlanan döviz tevdiat hesaplarıyla ilgili tebliğin anlaşılamadığını ve kafaları karıştırdığını savunan Prof. Dr. Emre Alkin şunları söyledi:  “BOTAŞ’ın Merkez Bankası’ndan 5 milyar dolara yakın, yüklü bir döviz çekişi oldu. Rezervler geriledi. Hemen ardından Euro Bölgesi ile ilgili olumsuz ekonomik veriler açıklandı. Buna bağlı olarak Dolar/Euro paritesi sert şekilde düşünce ABD doları bir anda değer kazandı. Piyasa zaten huzursuzdu, yatırımcılar da panik yaptı. Merkez Bankası tüm bunların üstüne bankalara dönüp size TL vermiyorum, repo ihalesini iptal ettim dedi. Bu haliyle dövizdeki artış daha da hız kazandı.” 

“PANİKLE PİYASAYA MÜDAHALE EDİYORUZ” 

Geçen hafta tüm gelişen ülke paraları dolara karşı değer kaybederken en çok değer yitiren paranın TL olduğunun altını çizen Prof. Dr. Alkin “Bu şekilde uzun süre devam edemeyiz. Şeffaflıkla ilgili sıkıntılarımız olduğu da ortada. Ne kadar şeffaf olursak o kadar iyi yapmış oluruz. Hem şeffaf davranmıyoruz, hem de ne olduğunu anlamayan aktörlerin hareketleri nedeniyle panik olup piyasaya müdahale ediyoruz” değerlendirmesini yaptı. 

2002-2013 DÖNEMİNE ATIFTA BULUNDU 

Prof. Dr. Emre Alkin, yaşanan kırılganlıkların ortadan kaldırılmasına yönelik önerilerde bulunurken, 2002-2013 dönemine atıfta bulundu: 

“O zamanlar, Avrupa Birliği çıpamız vardı, hak ve özgürlüklerde ilerleme sağlamıştık, bankacılık reformu yapmıştık, komşularımızla sorunumuz yoktu. Niçin şimdi stratejik partnerlerimizle, komşularımızla sürekli sıkıntı yaşıyoruz? Neden eğitimle ilgili sıkıntılar başladı? Sosyal haklarla ilgili gerginlikler neden bu kadar arttı? 2013 yılına kadar sakindik de neden sonra işler sarpa sardı, incelikle bakmak gerekiyor. Bunları doğru analiz etmezsek dalgalanmanın çaresini bulamayız.” 

GEÇİCİ TEDBİRLER ETKİSİZ KALIYOR 

Prof. Dr. Emre Alkin, piyasalardaki sert iniş çıkışları önlemek için  pek çok şeyin aynı anda yapılması gerektiğini belirtti. Gelişen ülkelerdeki siyasi iktidarların genellikle yapısal reformlardan önce ekonomik ve parasal önlemler alma eğiliminde olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Alkin, “Biz şimdilik şunları yapalım, faizleri düşürelim, sonra bakarız derler. Halbuki ne zaman yapısal reform yapmadan geçici önlemlere başvursanız, bunlar teflon tavanın üzerindeki yumurta gibi kayıyor, bir işe yaramadığı gibi durumu daha içinden çıkılmaz bir hale sokabiliyor” diye konuştu. 

ÖNCE ADALET, HAK VE ÖZGÜRLÜKLER 

Adaleti, hak ve özgürlükleri, eğitimi yapısal önlemlerin temeline yerleştirmek gerektiğini kaydeden Prof. Dr. Alkin, “Adalet ile hak ve özgürlükler konusundaki ev ödevlerinizi yapmadan ekonomik reformlar yapmaya çalışarak yani kestirmecilikle bir yere varılmıyor. Yani adalet ve özgürlükleri en üst seviyeye çıkarıp tüm vatandaşlara eşit şekilde uygulanır hale getirmeli, ondan sonra diğer konularda reform peşine düşmeliyiz” ifadelerini kullandı. 

VATANDAŞ OY VERİNCE İYİ DE ELEŞTİRİNCE NİYE KÖTÜ?

İnsanların ekonomik özgürlüklerinden önce siyasal ve sosyal özgürlüklerini ve eğitimle ilgili haklarını teslim etmek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Emre Alkin, şöyle devam etti: 

“Yapısal reformlar hayata geçirilmedikçe, kim gelirse gelsin, hangi reformu yaparsa yapsın tutmayacak. Türk insanının zekasına güvenin. İtiraz ediyorsa onu dinleyin. Oy verdiğinde zafer ilan ediyoruz ama şikayet ettiğinde normal karşılamıyoruz, muhalefet etmek olarak algılıyoruz. Madem vatandaşı oy verince haklı buluyoruz, itiraz ettiğinde de onu dinleyeceğiz. Vatandaşın bazı konulardaki tavrını doğru bulup bazı konulardaki yaklaşımını muhalefet etmek gibi değerlendirmeyi yanlış buluyorum.” 

VATANDAŞIN İTİRAZI PROPAGANDA DEĞİL

İktidara en iyi muhalefeti vatandaşın bizzat kendisinin yapabileceğini ifade eden Emre Alkin, “Yönetenler de doğrudan vatandaşa ulaşma şansına sahip. O halde, vatandaşın itiraz etmesini bir aleyhte propaganda gibi değerlendirmek yerine, doğru zamanda faydalı eleştiri olarak değerlendirmeleri daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Aynı şekilde piyasalardaki değişikliklerin, dalgalanmaların arkasında manipülasyon aramak yerine bunların sağlıklı piyasa tepkileri olduğunu kabul etmek lazım” diye konuştu.