İçecek sektöründe bayilere belli bir anlaşma dönemi için hibe para veriliyor mu? Peki Doğuş Holding bayilerine Volkswagen ya da Audi satmaları için peştemaliye veriyor mu? Ya da Vestel servis ve bayilerine kredi sağlıyor mu?
Cevap kocaman ve net bir HAYIR!
Peki neden akaryakıt sektöründe dağıtım şirketleri bayilerine hibe, peştemaliye, intifa parası, teminat karşılığı kredi veriyor? Bu, ülkemizde akaryakıt sektörünün doğduğu yıllardan beri süregelen 70-80 yıllık bir gelenek mi? Cevap yine HAYIR!
Her sektörün kendi iç dinamikleri farklıdır. Yapılanması, fiyatlandırma ve kârlılık modelleri ile kendi regülasyonları, o sektöre özgüdür. Bu durum akaryakıt dağıtım sektörü için de geçerli.
Ülkemizin sosyokültürel yapısı, ekonomik dengeleri gereği, akaryakıt istasyonları çok büyük ölçüde bayilerin tapulu ya da kiralamış oldukları araziler üzerine kurulu. Dağıtım şirketleri, birlikte çalışacakları bayilerin istasyon arazilerini gerek intifa (kullanım) hakkı ile gerekse kira şerhi (kiralama) ile tapu dairesinde işlem yaparak garanti altına alırlar.
Akaryakıt ana dağıtıcıları, bayileriyle imzaladıkları anlaşma kapsamında, kendi yaptıkları yatırımın teminatı olarak istasyon arazisi ya da bayinin sahibi olduğu başka gayrimenkuller üzerine ipotek tesis ederler. Ayrıca, bayilerin ve istasyonların satış ve lokasyon özelliklerine göre banka teminat mektubu, teminat çeki, teminat senedi, taahhütname, ibraname vs. birçok değerli evrak daha alınabiliyor.
AVRUPA’DA İSTASYON DAĞITICININ MÜLKÜ
Bazı Avrupa ülkelerinde durum Türkiye’dekinden farklı. Kimi ülkelerde istasyonların büyük bir çoğunluğu dağıtım şirketlerinin mülkiyetinde. Bu sistemde bayiler ‘ceketinden menkul kiracı ya da işletmeci’ konumunda. Bu örnekten yola çıkılarak ülkemizdeki bazı dağıtım şirketleri, bayilere ait istasyonları çoğunlukla uzun vadeli kiralayarak, bazen de satın alarak, ya bayilerine işlettiriyor ya da acenta sistemi ile çalıştırıyor. Buradaki asıl amaç her beş yılda bir bayilere hibe para ya da kredi vermekten kurutulmaya çalışmak.
KİRALAMA VE KÂR PAYLAŞIMI
Dağıtım şirketleri her beş yılda bir bayilere ödenen hibe parayı büyük bir külfet olarak görüyor ve bundan kurtulmaya çalışıyor. Bu yaklaşımla istasyonları kiralamaya çalışırken hibe para yerine de ‘kârı paylaşma’ yoluna gitme çabası gösteriyor. Bayiler ise istasyonları çalıştırırken şirketlerin kâr oranlarını kendi lehlerinde değiştirmesinden, şirketlerin oluşturdukları harcama, masraf, kampanya vs. harcamalarından dolayı zaten para kazanamadıkları için beş yılda bir aldıkları hibe ile ayakta kaldıklarını ya da başka yatırımlar yapabildiklerini dile getiriyorlar.
Tam da bu noktada en önemli görev kanun koyucu, düzenleyici, takip ve kontrol ediciye düşüyor.
EPDK’NIN DAĞITICI KÂRINA MÜDAHALESİ
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) önce ‘Dağıtım kârının yüzde 55’i bayinin, yüzde 45’i şirketin olacak. Bayilerden, sözleşmelerde açıkça yazılmamış hiçbir masraf alınmayacaktır’ kuralını getirdi. Otomasyonlu satışların masraflarının taraflar arasında nasıl bölüşüleceği dahil birkaç noktada eksiği bulunmasına rağmen bu uygulamanın tartışmaları büyük oranda bitirdiğini söyleyebiliriz. Ancak, geride kalan dönemdeki uygulamalara bakınca EPDK’nın şöyle bir soruyla muhatap olmayı hak ettiği kesin: Ey EPDK, rafineri çıkış fiyatı ile pompa satış fiyatı arasındaki toplam kârlılığı müdahale ederek düzenleme işini, neden, her beş yılda bir, hem de tam bayilerle şirketlerin anlaşma dönemi olan 2015 ve 2020 yıllarına denk getiriyorsun?
AÇIKLAMALAR İKNA EDİCİ GÖRÜNMÜYOR
Diyelim ki niyetin masumane ve doğru. O halde bu müdahaleleri söz konusu yılların tam da anlaşma yenileme dönemi olan Eylül ayları öncesine neden denk getiriyorsun? İster istemez bayiler, bu müdahale ve düzenlemeleri dağıtım şirketlerinin bayilere daha az para vermesini sağlamaya yönelik bir çaba olduğunu düşünüyor. Açıklanan amaç ve tarif edilen niyetin ‘çok yükseltilmiş kâr marjlarının tüketicileri korumak amacıyla düşürülmesi’ bu düşünceyi ortadan kaldırmaya yetmiyor.
Eylül 2015 öncesi EPDK, kârlılığa müdahale ederek, dağıtım kârını litrede benzin için 37 motorin için 41 kuruşa indirdi. Pazar payı sıralamasındaki ilk 10 şirket bu karlılık seviyesine göre bayilere hibe para verdiler ve anlaşmalar bu şartlara göre imzalandı. Ancak 2016 yılından başlamak üzere dağıtım şirketleri her zam döneminde kârlılığı arttırarak 2020 yılı başında 90 kuruşlar seviyesine getirdi.
ANLAŞMA 41 KURUŞLUK AMA...
Bayiler başlangıçta 41 kuruşluk kâr rakamına göre yatırım ve hibe aldılar. Beş yıllık dönem için litre başına kâr rakamı ortalama 70 kuruşlara geldi. Sonra, geldik 2020 yılına, EPDK, yine anlaşma yenileme dönemini bekler gibi kârlılığa müdahale etti ve şu an kâr marjları benzin için 72, normal motorin için 73, katkılı motorin için 77 kuruş oldu. EPDK, ‘2015 yılından bu yıla enflasyon artışlarını hesapladım, olması gereken kâr marjı budur, 17 kuruş kârlılığı indiriyorum’ dedi. Bu bakış açısı doğru ise neden yeni anlaşma dönemi olan 2020’yi beklediniz? 2016, 2017, 2018 ve 2019’da neden müdahale etmediniz? EPDK’nın bu şüpheye mahal vermemesi gereken bir kurum olduğu hepimizin malumu.
SATMALI MI KİRALAMALI MI?
Özetlemek gerekirse, dağıtım şirketlerinin bayilere, hibe, kredi, demirbaş ve ariyet malzemeler toplamından oluşan yatırımlardan kurtulma çabası ve hayali ortada iken bayilerin şapkalarını çıkarıp masaya koymaları, ‘akaryakıtta yeni dönem’ için neler yapmaları gerektiğini iyice düşünmeleri şart. Bayiler, istasyonlarını satmalı mı, dağıtım şirketlerine kiraya mı vermeli, yoksa kendi istasyonlarında acenta gibi çalışarak marketi de başka kişi ve kurumlara mı kiralamalı?
Sektörün ve ülkenin son yıllarda oluşan ekonomik dinamikleri gereği şehirlerarası yollarda, köy, kasaba ve tali yollardaki yaklaşık 8.000 istasyon, ‘kâr paylaşımı’ modeli ile çalışmak zorundalar. Ancak, şehir merkezlerindeki yaklaşık 5.000 istasyonun sahipleri ve buraları işleten bayiler, yeni dönemde ne yapacaklarını iyi düşünmek zorundalar. Hibesiz ve yatırımsız kâr marjı ile mi çalışacaklar? Yoksa yukarıda belirttiğimiz diğer yöntemleri mi seçecekler? Hep birlikte yaşayıp göreceğiz...