ABD ile OPEC’in çatışması petrol arzını nasıl etkiler?

Hüseyin ORTAK

Enerji piyasasının en eski oyuncularından birisi olan petrol, son yıllarda ilginç bir seyir izliyor. Pandemi öncesinde spot fiyatı depolama maliyetine inen petrol, pandemi sonrasında yeniden varil fiyatını 100 dolar (USD) seviyelerine doğru yükseltme eğiliminde...

Petrol ve petrol ürünleri piyasasının simsarları, fiyatın 100 USD/varil seviyelerine geleceğinde hemfikir. Sadece bunun zamanlamasında ayrışıyorlar.

Orta vadeli fiyat beklentileri bu yöndeyken, geçtiğimiz Cuma günü petrol piyasası karıştı. Dünyanın önde gelen petrol üreticileri pandemi sırasında düşen petrol talebiyle uyumlu olarak yaptıkları anlaşmalı üretim kesintileri konusunda yeni bir kara aldılar. Bu ülkelerin, üretim kısıntılarını aşamalı olarak kaldırmak üzere yaptıkları anlaşmaya ve buna bağlı olarak koydukları üretim artış programına bağlı kalacakları duyuruldu. Bu açıklamayla birlikte ortalık birden bire hareketlendi.

Aslında pandemi sonrasında hammadde ve taşımada tedarik sorunları yaşanıyor. Bir kısım piyasa analistinin Chips&Ships adını verdikleri bu konjonktür, hammadde fiyatlarını da beklenenin üstünde yükseltiyor. Kömür ve doğal gaz fiyatlarındaki artışlar da piyasanın malumu.

Magnezyum cevheri, otomotiv ve elektronik eşyada kullanılan entegre devrelerde arz ve tedarik sorunlarından kaynaklanan fiyat artışlarını da belirtmekte fayda var.

ABD akaryakıt fiyatlarını aşağıya çekebilmek için bir süredir OPEC+ grubunu üretimi artırmaya ikna etmeye çalışıyordu. Ancak OPEC+ Cuma günkü toplantısında günlük üretimi 400 bin varil arttırma konusunda varılan anlaşmaya bağlı kalacağını açıkladı. Bu arada ABD’den, “Küresel enerji piyasalarındaki rekabete aykırı uygulamalara karşı elimdeki her aracı kullanacağız” yönündeki açıklama da söz konusuydu. Bu yüzden OPEC+ ülkelerinden gelen açıklamanın ardındanm gözler, dünyanın en büyük petrol stokunun tutulduğu ABD’nin Meksika Körfezi kıyılarındaki stratejik petrol stoklarına çevrildi.

Aslında bu stoklar ABD tarafından sadece iç talebin karşılanmasında değil, petrol fiyatlarının düzenlenmesinde de kullanılan bir enstrüman niteliğinde. Tam burada ABD’nin yakın geçmişte yaptığı stoktan petrol satışına gösterdiği gerekçeyi hatırlayalım. Bu satışların fırtınalar mevsiminde yaşanan arz sıkıntısını gidermek için değil, sadece hazine ihtiyaçlarından dolayı yapıldığı vurgulanıyordu. İşte bu gerekçe, stratejik petrol stokları gibi bir enstrümanın finansal değerini daha iyi ortaya koyuyor.

Bu değerlendirmeler ışığında, cuma günü petrol piyasasında aniden oluşan krize karşı temkinli yaklaşmanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Krizin arka planında kış mevsimini atlatmak için petrol stoklarının yeterli olup olmadığı gibi bir endişenin olduğu açık.

Petrole yönelik güncel talebe baktığımızda ise iklimsel beklentinin yanısıra LNG (Sıvılaştırılmış Doğalgaz) fiyatlarındaki hızlı yükselmenin doğal gazdan akaryakıta geçişi teşvik ettiğini söyleyebiliriz. Bu çerçevede geçtiğimiz altı ay öncesinden farklı olarak beklenmedik bir piyasa değişkeni olan bu durumun, talebi arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak bu artış, mevcut üretim ve stoklarla karşılanabilecek mi? İşte sorun, tam da bu sorunun cevabında düğümleniyor bence...