6446

Selman GEZER

SELMAN GEZER

Yeni Elektrik Piyasası Kanunu, bir yıldan fazla süren hazırlık çalışmalarının ardından nihayet yasalaştı ve Cumhurbaşkanı’nın onayı ile yürürlüğe girdi. Artık yeni bir Elektrik Piyasası Kanunumuz var ve numarası da: 6446. 

Kanunumuz yeni fakat üzerindeki tartışmalar ve hakkında yapılan yorumlar, yazılan yazılar o kadar yeni sayılmaz. Hazırlık ve tartışma aşaması çok uzun sürdüğü için üzerinde çok fazla konuşuldu, yorumlar yapıldı, yazılar yazıldı. Herkes piyasanın kendini ilgilendiren kısımlarıyla ilgili çok önemli ve büyük değişiklik ve yenilikleri aradı, buldu, bulamadı, tartıştı, savundu, eleştirdi.

Ben ise bu yazıda elektrik ticaretiyle ilgili, Kanun`un hazırlık aşamasında en hızlı geçen bölümlerden birinde, komisyonda gerçekleşen ve fiziki olarak belki en küçük değişikliğe değineceğim.

Türkiye’nin stratejik hedefleri, bu hedeflere ulaşmada enerjinin önemi, bu çerçevede mevcut politikalar ile son 10 senede gelinen durum, gelinen noktada artık fiili ve fiziki önlemlerin yanında hatta belki onlardan daha fazla yapısal ve mental önlemlerin gerekliliği, bunun için tek yolun elektrik piyasasının liberalleşmesi olduğu gibi konular, tekrarlamak ve şu ana kadar onlarca belki yüzlerce kez okuduğunuz şeylerle vaktinizi almak istemediğim noktalar.

Doğrudan bu kanunun ‘yeni’liğinin sebebi ve içini dolduran kavram olduğu belirtilen liberal elektrik piyasası oluşumuna gelmek istiyorum. Zira liberal bir piyasa demek rekabet ve şeffaflık demektir.
Kanunun genel gerekçesi ise gelinen noktada, oluşan şartlarda rekabetin önündeki engellerin kaldırılmasına ve yeni bir rekabetçi piyasa yapısının oluşturulmasına güçlü bir atıf yapmaktadır. Ancak kanunun genelinde bu gerekçeye uyumlu düzenlemeler konusunda ciddi eksiklikler ve oluşturulmak istendiğini ümit ettiğimiz yapının oluşmasına engel olabilecek muğlaklıklar bulunmaktadır.

Bu da maalesef genel kabullerin, farkında olunarak kanuna gerekçe yapıldığı fakat içeriğin bu gerekçelerle piyasanın güncel ihtiyaçlarına cevap veremeyebileceği ve çok kısa zamanda tekrar revizyon arayışlarına girilebileceği endişesi yaratmaktadır.

Her şeye rağmen, bu genel değerlendirmeden sonra yazımın kalan kısmında kanun metninde dikkatimi çeken rekabetçi bir elektrik ticareti piyasası adına önemli olduğunu düşündüğüm küçük bir değişiklikten söz etmek isterim.

2013 başı itibariyle EPDK tarafından önemli bir düzenleme yapılmış ve dağıtım şirketleri ile perakende satış şirketleri hukuki olarak ayrıştırılmıştı. Tabii ki bu uygulamanın tamamen hayata geçmiş olması için bazı zaman payları mevcut. Fakat yapı en azından şeklen dağıtım hizmetleri ile satış ve tedariğin aslında farklı işler olduğu mantığına ve uluslararası anlamda genel geçer uygulamasına uyumlu hale getirilmişti.

‘Şeklen’ diyorum çünkü Türkiye’de tüm tüketiciler ‘serbest’ olmadıkları için devlet tarafından yapılmaktayken dağıtım şirketlerine devredilen tarifeye tabi serbest olmayan tüketicilerin elektriğini tedarik etme görevi, ‘Görevli Perakende Satış Şirketleri’ne devredilmişti. Bu şirketler ise hukuken ayrı birer şirket statüsüne getirileceklerse de fiilen dağıtım Şirketlerinin sahipliğinde oluşturulan yeni şirketlerdi.

Yeni Elektrik Piyasası Kanunu’nun Bakanlar Kurulu tarafından TBMM’ye gönderilen tasarı halinde de toptan ve perakende satış faaliyetlerini düzenleyen 10. Madde`de “Dağıtım şirketi tarafından yürütülmekte olan perakende satış faaliyeti, ilgili dağıtım şirketinin ortaklarınca aynı kontrol yapısıyla kurulan tedarik şirketi tarafından yerine getirilir” ifadesi yer almakta ve bundan sonraki ilgili tedarik işi ile ilgili ifadelerde, bu tedarik şirketinin ‘dağıtım şirketi tarafından kurulacağı’ ifadeleri yer almaktaydı.

Oysa Komisyon’da yapılan bir değişiklikle söz konusu ifade, “Dağıtım şirketi tarafından yürütülmekte olan perakende satış faaliyeti, görevli tedarik şirketi tarafından yerine getirilir” şekline geldi. Bu ifadeyle görevli tedarik şirketinin dağıtım şirketi tarafından kurulmuş olması ya da dağıtım şirketiyle aynı ortaklık yapısına sahip olması zorunluluğunun kaldırıldığı anlaşılıyor. Böylece görevli tedarik şirketinin de piyasanın diğer oyuncuları ile aynı şartlarda faaliyet gösteren, dağıtım şirketinden fiili olarak da ayrı bir şirket olmasının önü açılmış oldu ve bunun, rekabet açısından önemli bir anlam taşıdığını düşünüyorum.

Bu düzenleme aynı zamanda mevzuat ve kanunun kendi bölümleri arasındaki uyum açısından da yerinde olmuştur. Zira aynı maddenin sekizinci fıkrasında rekabeti engelleyici veya kısıtlayıcı davranışlarına karşı görevli tedarik şirketlerine uygulanabilecek yaptırımlar da bu şekilde daha anlamlı hale gelmiştir. Lisans iptali konusunda da 16. maddeye eklenen beşinci fıkra ile lisanslarla ilgili yaptırımların da her iki şirkete ayrı ayrı uygulanabileceği hususunun açıklığa kavuşturulması, bütünlük açısından önemlidir.

Yeni kanunumuz üzerine ben de pek fazla üzerinde durulmayan bir düzenleme ile çok da fazla üzerinde durulmayan bir konuya değinmeye çalıştım. Kanunun ruhunu oluşturduğu ifade edilen fakat kanun metni için fazla metafizik bulunan hususlar, umarım ikincil mevzuatta unutulmaz.